Mahkemece, yapılan yargılama, toplanan deliller neticesinde; davalının yetki itirazının yerinde olmadığı, BK’nun 73. maddesi uyarınca davacı alacaklının ikametgahının bulunduğu yer icra dairesinin ve mahkemesinin yetkili olduğu, fatura ile sevk irsaliyesinin aynı tarihte düzenlendiği, faturalardaki imzanın davalıya, sevk irsaliyesindeki imzanın da davalının ağabeyine ait olduğunun sabit olduğu, hal böyle olunca; davalının “taraflar arasında ticari ilişki bulunmadığı, ilişkinin davacı ile dava dışı kişi arasında kurulduğu” yolundaki savunmaya itibar edilmeyeceği, “alacağın davacı defter ve kayıtları ile sabit olduğu, takipten önce davalının temerrüde düşürülmediği” gerekçeleri ile davanın kısmen kabulünde yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Taraflar arasındaki itirazın iptali davası-
Talebi aşacak şekilde hüküm kurulmasının HMK’ nun 26 maddesine aykırı olacağından verilen kararın bozulması gerekeceği-
Davacı bankanın ödeme talebine kadar tam ehliyetli biri gibi hareket eden davalının, borcun ifası istendiğinde “ehliyetsizliği”ni ileri sürerek ifadan kaçınamayacağı-
Mahkemece “toplanan deliler ve dosya kapsamına göre; 3167 sayılı yasanın 10. maddesinin uygulanabilmesi için çeklerin karşılığının bulunmaması ve arkasının karşılıksız olarak yazılması ve herhangi bir ödemeden men talimatının olmaması gerektiği, çeklerin muhatap banka şubesine değil takas odası aracılığıyla ibraz edilmiş çekler olduğu, 3167 sayılı yasanın 6. maddesi gereğince takas odaları aracılığıyla ibraz edilmiş çekler için 10. maddede belirlenen sorumluluk miktarı dahil kısmi ödeme yapılamayacağı, ayrıca karşılıksız kaşesi taşımayan çeklerden dolayı davalı bankanın garanti tutarlarını ödeme yükümlülüğünün bulunmadığı” gerekçesiyle “davanın reddine” karar vermiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
BK.’ nun 182. maddesine göre alım satım akdi kural olarak peşin olup, çek bir borcun tasfiyesi için verildiğinden malın teslim alındığının kabulü gerekir. Bu durumda, mal bedeli için ve ödenmeyen çekin avans olarak verildiğinin ispatı davalı yana aittir. Mahkemece, bu yön gözetilmeden ispat külfetinin tayininde hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Davaya konu alacak faturaya dayalı olup, likit nitelikte olduğundan alacaklı-davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekeceği-
Taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, vade farkı istenip istenmeyeceği noktasında toplanmaktadır. Vade farkı istenebilmesi için taraflar arasında bu konuda sözleşme bulunması ya da teamül halini almış fiili bir uygulamanın mevcut olması gerekir. Taraflar arasında vade farkına ilişkin olarak fiili bir uygulama bulunmadığı bilirkişi raporu ile saptanmıştır. Her ne kadar bilirkişi tarafından dosyaya fotokopileri sunulan teklif formlarında davalı şirket kaşesi ve yetkilisinin imzalarının bulunduğu gerekçesiyle davacının vade farkı talep edebileceği yolunda görüş bildirilmiş ise de; davalı vekili anılan teklif formları altındaki imzaları kabul etmediğini replik dilekçesinde açıkça bildirmiş olduğundan mahkemece, bu yönler üzerinde durulup gerekli araştırma ve inceleme yapılmaksızın teklif formları fotokopileri altındaki imzalara davalı tarafça itiraz edilmediğinden bunlara itibar edilmesi gerektiği yolunda görüş bildiren bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Davalının takibe itirazının haksız ve alacak miktarı da likit olduğundan, mahkemece davanın kabulüne karar verilirken davacı yararına talebi doğrultusunda kabul kararı verilen asıl alacak üzerinden % 40 (şimdi %20) icra tazminatına hükmedilmesi gerekeceği-
"Kart başvuru formunun şirket müdürü tarafından imzalandığı, davalının kefilliğinin ise bundan ayrı olan genel kredi sözleşmesine dayandığı, kredi kartının banka tarafından re'sen değil, kredi kartı başvuru formu doldurulmak suretiyle çıkarıldığı, genel kredi sözleşmesindeki kefaletin kredi kartı sözleşmesinden ayrı olup, onu bağlamayacağı, kaldı ki banka tarafından da kredi kartı borcu ile ilgili ihtar çekilirken davalıya ihtar yapılmadığının anlaşıldığı, davalının kredi kartı sözleşmesinde kefalete dair imzasının bulunmaması sebebiyle sorumluluğunun olmayacağı"ndan itirazın iptali davasının reddine karar verilmesinin isabeti olduğu- Davalının kefil olarak imzaladığı kredi sözleşmesinde takip ve dava konusu alacağı oluşturan kredi kartına ilişkin bir hüküm bulunmadığı, sözleşmenin kefilin sorumlu tutulmasına imkan vermediği-