Taraflar arasındaki itirazın iptali davası-
Taraflar arasındaki itirazın iptali davası-
Taraflar arasındaki itirazın iptali davası-
Taraflar arasındaki itirazın iptali davası-
Dava konusu bonoların, takip tarihi itibarıyla 3 yıldan fazla süre geçtiği için zamanaşımına uğradıkları anlaşılmaktadır. İmzası davalı tarafından inkâr edilmeyen söz konusu bonolarda davacı lehtar, davalı da keşideci olduğundan taraflar arasında bu bonoların verilişi konusunda temel ilişki bulunduğunun kabulü gerekir. Davacı temel ilişkiye dayandığından, zamanaşımına uğramış olan bu bonoların yazılı delil başlangıcı olarak kabulü gerektiğinden, davacı alacak iddiasını tanık dâhil her türlü delille kanıtlayabilir. Mahkemece bu yönler gözetilmeksizin davacının tanık dinletme talebi reddedilerek yanılgılı değerlendirmelerle yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Dava konusu alacak kredi sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, likit nitelikte bulunduğundan, İİK.’ nun 67/2 maddesi uyarınca hüküm altına alınan “asıl alacak dışındaki fer’iler üzerinden de davacı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmesi” gerekirken, yanılgılı gerekçelerle, “asıl alacak dışındaki fer’iler yönünden icra inkâr tazminatı isteminin reddi”nin bozmayı gerektireceği-
Davacı tarafından girişilen icra takibine davalı şirkete ödeme emri 14.08.2008. tarihinde tebliğ edilmiş olup, İİK.’ nun 62. maddesinde öngörülen (7) günlük yasal süre geçirildikten sonra itiraz edildiğinden takip davalı yönünden kesinleşmiştir. Hal böyle olunca kesinleşen takibe karşı alacaklının itirazın iptali davası açmasında hukuki yararı bulunmadığı gözetilerek, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece işin esasına girilerek yazılı olduğu şekilde hüküm oluşturulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
İtirazın iptali ve tahliye istemi-
Somut olayda; davalı dava konusu çekin keşidecisi, davacı ise lehtarı durumunda olduğundan, dava dilekçesindeki açıklamalar da gözetildiğinde, taraflar arasında temel bir ticari ilişkinin varlığının kabulü gerekir. Bu durumda mahkemece, takip ve dava konusu zamanaşımına uğramış çekin “delil başlangıcı” olarak değerlendirilebileceği ve alacağın varlığını ispat etme külfetinin davacı tarafta olduğu düşünülmeden, davanın nitelendirilmesinde ve ispat külfetinin tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının bozmayı gerektireceği-