Taraflar arasındaki itirazın iptali davası-
İş bu tensip ara kararının, İİK.nun 25 ve 25/a maddelerinde yazılı ilam niteliğini taşımadığından ilamlı takibe konu edilemeyeceği, bir başka anlatımla anılan kararın, mahkemece HMK.nun 389-393/2. maddeleri hükmüne uygun olarak verilmiş bir tedbir kararı olduğu, buna göre infaz edilmesinin gerektiği, icra emri gönderilerek takip yapılamayacağı-
Asıl dava bakımından dava tarihindeki yapı bedeli üzerinden davalıya hapis hakkı tanınmak suretiyle elatmanın önlenmesine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik olmadığı- Birleşen davanın davacısı, "taşınmazda bulunan binanın üçüncü kat dairesini kendisinin inşa ettirdiğini, daire için harcama yaptığını, daire bedelinin ödenmesi için başlattığı icra takibine davalının haksız itiraz ettiğini" ileri sürerek itirazın iptali isteği ile dava açmış olup, itirazın iptali ile icra takibinin devamı yönünde hüküm kurulması gerekirken "tespit hükmü" ile yetinilmesinin isabetsiz olduğu-
İtirazın iptali davasının reddi halinde, reddedilen kısım yönünden davalı borçlu lehine tazminata hükmedilebilmesi için, alacaklının takibinde kötüniyetli olması gerekir. Takipten sonra yapılan ödemeler yönünden davacının takibinde kötüniyetli olduğu kabul edilemez. Bu durumda mahkemece davalının “kötüniyet tazminatı” talebinin reddi gerekeceği-
Takip konusu aidat borcunun takipten sonra, fakat ödeme emrinin tebliğinden önce ödenmesi borçluyu temerrütten kurtarmakla birlikte takibe sebebiyet verdiğinden ve İİK'nun 15/1 nci ve 59/1 nci madde hükümleri gereğince takip masrafları ve ücreti vekalet yönünden borçlu sorumlu olacağından davacı alacaklının; bu kalemler yönünden itirazın iptalini ve takibin devamını istemekte haklı olduğu-
Mahkemece, davacının istifa ihtarının davalı kooperatife 27.04.2010 tarihinde tebliğ edildiği, buna göre çıkma payı alacağının davacının ortaklıktan ayrıldığı yıl olan 2010 yılı bilançosunun görüşüldüğü, 07.03.2011 tarihli genel kuruldan bir ay sonra muaccel olacağı, bu durumda dava tarihi itibariyle davacının talep edilebilir bir alacağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin gerekeceği-
İtirazın iptali davasında kural olarak ispat külfeti alacaklı davacıya aittir. Davalı akdi ilişkiyi inkar ettiğinden davacının bu iddiasını HUMK.’ nun 288. maddesi gereğince yazılı delille kanıtlaması gerekir. Kapanış tasdiki bulunmadığı anlaşılan davacının ticari defterleri lehine delil teşkil etmez. Ayrıca takip dayanağı irsaliyeli faturada teslim alan kısmında isim ve imza bulunmamaktadır. Hal böyle olunca mahkemece davacı usulüne uygun olarak takip ve dava konusu fatura içeriği malları davalıya teslim ettiğini ispatlayamadığı halde aksi düşüncelerle davanın kabulünün hükmün bozulmasına neden olacağı-
Davacının davalı kooperatif ortaklığından 2005 yılı mayıs ayında istifa ettiği, birikmiş aidatların iade edilmemesi üzerine başlatılan takibe vaki davalı itirazının haksız olduğundan itirazın iptali ile icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesinin gerekeceği-
Dava dilekçesinde itirazın iptalinin ve alacağın istenildiği, itirazın iptaliyle icra takibinin devam ederek alacağın tahsili sağlanabileceğinden itirazın iptali ile alacağın birlikte istenmesine hukuki olanağın bulunmadığı, mahkemece her iki istemin birlikte kabul edilmesinin bozma nedeni olduğu-
Dava, banka çalışanının zimmetine geçirmiş olduğu mevduatın tahsili amacı ile yapılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacının mevduat alacağının likit nitelikte olduğu gözetilerek İİK.’ nun 67. maddesi hükmü gereğince davacı alacaklı yararına icra-inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken, bu istemin reddinin hükmün bozulmasına neden olacağı-