Taraflar arasındaki uyuşmazlık, dava konusu icra takibine konu edilen borcun ödenip ödenmediği noktasında toplanmaktadır. Davalı borçlu, “takip konusu borcu 3 adet müşteri çekini davacıya vermek sureti ile ödediğini” savunmuş, davacı ise “çeklerden birinin ödendiğini ancak ikisinin ödenmemesi üzerine bu davayı açmak zorunda kaldığını ve ödenmeyen (karşılığı bulunmayan) çekleri mahkeme kasasında muhafaza edilmek üzere mahkemeye sunduğunu” bildirmiş, “ödenen çekin ise TBK. nun 100. maddesi gereğince borçtan mahsubunu” talep etmiştir. Böylece takip ve dava konusu borç karşılığında çek alındığı ve verildiği, tarafların kabulündedir. TBK. nun 133. maddesi uyarınca mevcut bir borç için kambiyo senedi düzenlenmesi borcun tecdidi(yenilenmesi)anlamına gelmez. Borcun tecdidi için, taraflar arasında bu konuda bir sözleşme akdedilmesi gerekmektedir. Hal böyle olunca davacı ödenmeyen çekler yönünden, cari hesap ve fatura alacağına dayanarak giriştiği icra takibine yönelik itirazın iptalini isteyebi
İcra takibine konu edilen miktar üzerinden itirazın iptaline karar verildiğinden gerekçeli hükmün de aynı bedele ilişkin olarak oluşturulduğu, davacı vekilinin hükmü temyiz etmeyerek onanmasını istediği, davalı vekilinin de kararın esasına ilişkin bir temyiz talebinin bulunmadığını bildirerek hükmün gerekçesi ile hüküm fıkrası ve kısa karar arasındaki çelişki ve maddi hatadan kaynaklanan farklılığın giderilmesi için hükmün bozulmasını talep ettiği durumda, hükmün gerekçesi temyiz edenin sıfatına göre kesinleşmiş olduğundan, mahkemece 6 aylık kira bedeli tutarı paranın TL karşılığı tazminat miktarı üzerinden icra takibinin kısmen iptali ile bu miktar üzerinden takibin devamına karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu alacak likit olup, davacı yararına İİK’ nun 67/2 maddesi uyarınca tazminata hükmedilmek gerekirken, bu konudaki talebin reddi doğru görülmemiştir. Diğer yandan Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun kararı uyarınca hükmedilecek vekâlet ücretinin asıl alacağı geçemeyeceği dikkate alınarak, davada ret olunan kısım 605 TL. olup, davalı yararına bu miktar dikkate alınarak vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Dava konusu alacak likit olup, davacı yararına İİK’ nun 67/2 maddesi uyarınca tazminata hükmedilmek gerekirken, bu konudaki talebin reddi doğru görülmemiştir. Diğer yandan Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun kararı uyarınca hükmedilecek vekâlet ücreti asıl alacağı geçemeyeceği dikkate alınarak, red edilen kısım göz önüne alınarak vekâlet ücretine hükmetmek gerekeceği-
Dava konusu alacak, kredi kartı kullanım bedeline dayanmakta olup, likit niteliktedir. Mahkemece, icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için bu borcun bilenebilir olması ve borçlunun itirazında haksız olmasının yeterli olduğu gözetilmeksizin, davacının icra inkâr tazminatı talebi konusunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesinin bozmayı gerektireceği-
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi kurulu asıl ve ek raporunda davacı bankaca gönderilen bilgilerin açık ve seçik olmadığı, keza istenilen bilgileri içermediği belirtilmiş, buna rağmen inceleme yapılarak davacı banka alacağı hesaplanmıştır. Davalının kefil olarak imzasını inkâr etmediği kredi sözleşmesinin ilgili hükmü de gözetilerek banka defter ve kayıtları üzerinde yeni bir bilirkişi kurulundan rapor alınıp, takibin birden fazla kredi sözleşmesine dayalı olarak yapıldığı, hangi kredi sözleşmesine ne kadar ödeme yapıldığı ve kalan borcun ne kadar olduğu belirlenip, davalı kefilin kendi limiti ve temerrüdünün sonuçlarından sorumlu olduğu göz önünde bulundurulacak şekilde Yargıtay denetimine imkân verecek yeni bir rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yeterli incelemeyi içermeyen bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm kurulmasının bozmayı gerektireceği-
Davaya konu icra takip dosyasına sunulan itiraz dilekçesinin incelenmesi sonucu, itirazın davalı şirket yetkilisi tarafından verilen vekâletnamedeki yetkiye istinaden yapıldığı ve icra takibinin durduğu anlaşılmıştır. Ödeme emrine itiraz etmek Avukatlık Kanununun 35/1 maddesi anlamında adli bir işlem olduğundan borçlunun vekili sıfatıyla ödeme emrine itiraz eden kişinin avukat olması gerekir. Avukat olmayan kişinin verdiği itirazın geçerli olduğundan söz edilemez. Bu durumda mahkemece usulüne uygun bir itiraz varlığının itirazın iptali davasının dava koşullarından olduğu da gözetilerek, davalı şirket yetkilisinin verdiği vekâletnameye istinaden itiraz edenin avukat olup olmadığı, dolayısıyla geçerli bir itiraz bulunup bulunmadığı üzerinde durularak bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Uyuşmazlık, Genel Kredi Sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. TTK.’ nun 7. maddesi uyarınca ticari borçlara kefalet, müteselsil kefalet niteliğindedir. Belirtilen bu ticaret karinesi ve TTK’ nun 4. maddesinin hükmü gözetildiğinde, dava “mutlak ticari dava” niteliğindedir. Mahkemece, bu yönler gözetilmeksizin somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle “görevsizlik kararı” verilmesinin bozmayı gerektireceği-