İİK.m.40/2 maddesinin ilamlı takiplerde uygulanabilen bir hüküm olduğu yani uyuşmazlık konusu olayın genel haciz yolu ile ilamsız takip olması halinde İİK.m.40/2'nin uygulama alanı bulamayacağı- İİK.m.361'in ilamlı veyahut ilamsız tüm icra takiplerinde, her ne sebeple olursa olsun, borçludan fazla para tahsil edilen her durumda uygulama yeri ve alanı bulacağı- İcra müdürünün; dayanağı ve şekli ne olursa olsun girişilmiş bir icra takibinde, borçludan tahsil edilen paranın, tahsili gerekenden daha fazla olduğunun (veya yanlışlıkla bir tarafa para tediye olunduğunun) hesap sonucunda belirlediği durumlarda, cebri icra gücünü kullanarak, fazla tahsilatı borçluya geri vermesi gerektiği- Alacaklının açtığı itirazın iptali davasını takip etmemesi sonucu davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi ve kararın kesinleşmesi halinde borçlu tarafından icra dairesine yapılmış olan itirazın iptaline ilişkin bir mahkeme kararı bulunmuyorsa ve itirazın tebliğinden itibaren 1 yıllık itiraz iptal süresi de geçmişse icra takibinin düşmüş olduğu-
Menfi tespit davalarının adli yargının görev alanına girdiği, yasanın açıkça adli yargıyı görevli kıldığı hallerin idari yargının görev alanı dışında kaldığı- Davacının (birleşen dosyanın davalısı) görevlendirme ile asli görevine ek olarak alacakların takip ve tahsili için döner sermaye işletme müdürlüğünde görevlendirildiği, davacının kendisine DSKP ödenmesi için rektörlüğe başvurduğu, başvurusuna cevap verilmemesi üzerine İdare Mahkemesi'nde dava açarak; kendisine DSKP ödenmesine ilişkin talebinin zımnen reddinin iptalini talep ettiği, idare mahkemesinin istemi reddettiği anlaşılmakla, huzurdaki davaya konu alacak 2002-2009 tarihleri arasındaki DSKP ödemelerine ilişkin olup, İdare Mahkemesinin kararı 30.06.1999 ile 15.11.2001 tarihleri arasındaki döneme ilişkin olduğundan; idare mahkemesince verilen karara dayalı olarak, yetersiz incelemeyle davanın reddinin hatalı olduğu- Bilirkişi raporuna itibar etmemiş, itibar etmeme gerekçesini de gerekçeli kararda açıklamamış olan mahkemece; döner sermeye işletmeleri konusunda uzman üçlü bilirkişi heyetinden; uygulamayı ve somut olayı tam olarak yansıtan, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınması, davacının davalı Üniversiteden DSKP talep etmekte haklı olup olmadığının duraksamasız belirlenmesi, ardından tüm deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca uygun bir hüküm verilmesi gerektiği- İcra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için takibe konu alacağın likit olması zorunlu olup, likit olmayan alacak miktarının tespitinin yargılamayı gerektirdiği-
Hukuki yarar dava şartı olduğundan, itirazın iptali davası devam ederken takip borçlusunun karşı dava açarak menfi tespit talebinde bulunmasının hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddi gerekeceği-
İcra kefilinin yaptığı ödemenin asıl borçludan rücuen tahsili amacıyla yapılan ilamsız icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkin davada, davanın nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek, istirdat davasında hak düşürücü sürenin geçirilmiş olduğu gerekçesi ile sonuca gidilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
İtirazın iptali ile ilgili kısa karara dair duruşma tutanağı HMK mad. 297 unsurlarını taşımadığı ve dolayısıyla itirazın iptaline dair ilam niteliğinde sayılamayacağı için gerekçeli karar ibraz edilmeden, duran takibin kısa karar ile devamının sağlanmasının olanaklı olmadığı-
Mahkemece davacının takibinde kötüniyetli olup olmadığı üzerinde durulup tartışılarak davalının kötüniyet tazminatı talebi konusunda bir karar verilmesi gerekeceği-
Alacaklı-davacı aleyhine tazminata hükmedilebilmesi için davacı alacaklı tarafından yapılan icra takibinin haksız olmasının yanı sıra takibin kötü niyetle yapılmasının da şart olduğu (İİK. mad. 67/2)-
Kefilin asıl borçluya veya mirasçılarına ait olan ve asıl borçlunun ödeme güçsüzlüğünden doğmayan bütün def’ileri alacaklıya karşı ileri sürme hakkına sahip olduğu gibi bunları ileri sürmek zorunda olduğu, kefilin, asıl borçluya ait def’ilerin varlığını bilmeksizin ödemede bulunursa, rücu hakkına sahip olacağı, buna karşılık asıl borçlu, kefilin bu def’ileri bildiğini veya bilmesi gerektiğini ispat ederse kefilin, bunları ileri sürmüş olsaydı ödemeden kurtulacağı ölçüde rücu hakkını kaybedeceği-
Yargılama sonunda ihbar olunan hakkında hüküm tesis edilmemiş olması, ihbar olunanın asli ya da fer'i müdahil sıfatıyla da yargılamaya katılmamış bulunması, hükmü temsilen değil, kendisi bakımından ve kendisi adına temyiz etmiş olması, ihbar olunanın davayı temyiz hakkını doğurmayacağı, Y.İ.B.K. uyarınca, yerel mahkemece temyiz isteminin reddine karar verilmediği hallerde, Yargıtay tarafından da bir karar verilmesinin mümkün olduğundan, ihbar olunanın temyiz isteminin HUMK mad. 432/4 uyarınca reddine karar vermek gerektiği- Usul işleminin, yargılama sırasında yapılmaya başlanıp, tamamlandıktan sonra, yeni bir usul kuralı yürürlüğe girerse, söz konusu usul işlemi geçerliliğini koruyacağından, davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan mülga HMK mad. 109/2'ye göre yapılmış olan usul işlemlerinin, karar tarihinden sonra yürürlüğe giren yasa değişikliğine göre yeniden yapılmasına gerek kalmadığı- Davalı kooperatifin defter, kayıt ve belgeleri üzerinde kooperatif uygulamaları konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla inceleme yapılarak, vekaletname tarihi ile borç senetlerinin imzalandığı tarihi arasındaki dönemde, ihbar olunan tarafından alınan vekaletnameye dayalı olarak vekaletname kapsamı dışında davacı adına başkaca işlemler yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise bu işlemlerin davacı tarafça benimsenip benimsenmediği, taraflar arasında bu hususta bir teamül oluşup oluşmadığı araştırılıp, buna göre karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece işin esasına girilmeden önce davacının talebinin icra takibindeki (harca esas değer olarak gösterilen) asıl alacağa yönelik mi, yoksa dava dilekçesinin sonuç ve istem bölümünde belirtildiği üzere icra takibindeki toplam alacağa yönelik mi olduğunun belirlenmesi gerekeceği- Mahkemece, 6100 sayılı HMK'nun 31. maddesinde düzenlenen "Hakimin Davayı A.latma Ödevi" ilkesi çerçevesinde davacı vekiline davadaki talebi açıklattırılarak belirtilen usul kuralları çerçevesinde işlem yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-