Dava dilekçesinde, ibranameyi veren şirket ile alacağı temlik alıp ihtiyati haciz kararı alan davalı şirket arasında organik bir bağ bulunduğundan, borcun ödenmesinden ve ibranameden haberdar olduğu ileri sürüldüğünden, ancak bu hususta mahkemece herhangi bir araştırma ve inceleme yapılmadığından, bu incelemeler yapıldıktan sonra varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmadığından kararın bozulmasının gerekeceği-
Davalı bir kamu tüzel kişiliği olduğundan; kural olarak, işlem ve eylemlerinin kamusal nitelik taşıdığı-Davalının yasa ile kendisine verilmiş bulunan görevi hiç veya gereği gibi yerine getirmemesi hizmet kusuru niteliğinde olduğundan, İdare’nin hizmet kusurundan doğan zararlardan dolayı, İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2/1-b maddesi gereğince İdare’ye karşı idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerekeceğinden, görev sorunu, açıkça veya hiç ileri sürülmese de kendiliğinden (re’sen) dikkate alınacağından, mahkemece, yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi gerekeceği-
İcra takip dosyasında davalıların, takibe dayanak proje sözleşmesinin ödeme emrine ekli olmadığı, neye dayanılarak takip yapıldığının anlaşılamadığı ve sözleşmeye taraf olmadıklarını beyan ederek takibe itirazları, açıkça borcu inkar olmayıp takip sırasında da borç ödendiğinden, davalıların kötü niyetli olmadıkları dosya kapsamı ile sabit olduğundan, icra inkar tazminatına hükmedilmesinin doğru olmadığı, belirlenen bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 438/son maddesi gereğince kararın düzeltilerek onanması gerektiği-
Mahkemece, alınan bilirkişi raporuna göre davacının zararı tespit edilmiş olmakla ve bu zararın icra dosyasındaki takip alacağına konu alacak miktarından da fazla olması nedeniyle açılan davanın kabulüne karar verildiği belirtilmişse de, davalılarca yapılan ödeme düşülmeden, kalan borç tam olarak tespit edilmeden miktar belirtilmeyerek takibin devamına denilmesi talepten fazlaya hükmedilmesi sonucunu doğuracağından yapılan ödemelerin asıl alacak miktarından mahsubu ile kalan miktar yönünden itirazın iptaline karar verilmesi gerektiği-İcra İflas Kanunu'nun 67. maddesi hükmü gereğince, itirazın iptâli davasında, hükmolunan alacağa icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için anılan Kanun hükmünde öngörülen tüm koşulların gerçekleşmesi ve bu kapsamda alacağın davalı borçlu tarafından belirlenebilir yani likit olması gerekeceği, alacak yargılama sonucu bilirkişi raporu ile belirlendiğinden likit olmadığından, bu haliyle icra inkar tazminatı isteminin reddi gerekeceği-
Mahkemece, 13/05/2010 tarih, 41/16-129/16 sayılı İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Kontrolörlüğünce düzenlenen kamu zarar tespit raporunun idari yargıca geçersiz sayılmadıkça hukuk düzeni içinde varlığını koruyacağı, adli yargının, kamu zararı raporuna müdahale edemeyeceği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, dava konusu icra takibindeki borcun kaynağı olarak gösterilen kamu zarar tespit raporu dava açılan mahkemeyi bağlayıcı bir belge olmadığından tarafların iddia ve savunması doğrultusunda gösterilecek deliller toplanarak, gerekirse zararın miktarı ve sorumlu olanların tespiti bakımından bilirkişi heyetinden rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Uyuşmazlığın çözümü yargılamayı gerektirdiğinden ve tazminat tutarı belirgin (likid) olmadığından, uygulama yeri bulunmayan İcra ve İflas Kanunu'nun 67/2. maddesi gereğince davalının icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına yasal olanak bulunmadığından, yerel mahkemece, davalının icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulmasının gerekeceği-
İtirazın iptali davası sırasında, icra takibinin temelini oluşturan ve aslı da idari olan maaş alacağının varlığının ve kapsamının, hukuk mahkemesi tarafından çözümlenemeyeceği-İdari yargı yerinde "itirazın iptali" biçiminde bir dava yolu düzenlenmediğinden, adli yargı yerinde yargı yolu bakımından görevsizlik kararı da verilemeyeceğinden, bu durumda, maaş alacağına ve huzur hakkı alacağına ilişkin istem idari yargı yerinde dava konusu edilip oradan bu konuda bir karar alınmadan icra takibi yapılması ve icra takibine itiraz üzerine adli yargı yerinden itirazın iptalinin istenmesine yasal olanak bulunmadığı-
İdari para cezasının bir kısmının takibe konu yapılması gerektiği, sulh ceza mahkemesinin kararı ile belirlenmiş olduğundan ve davalının da itiraz etmekte haklı olduğu kısmen kabul kararı ile anlaşıldığından, davacı taraf lehine icra inkar tazminatına, davalı lehine de haksız takip tazminatına hükmedilmiş olması doğru görülmediğinden, kararın bu yönden bozulması gerektiği-Davalı kendini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'ne göre davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-Sulh ceza mahkemesi kararının davalıya tebliğ edildiği tarih, miktarın kesinleştiği tarih olduğundan, bu tarihten, davalı tarafından davacıya yapılan ödeme tarihine kadar geçen süre için hesaplanacak faiz yönünden takibin devamına karar verilmesi gerekeceği-
Her üye, üye olurken, üyeliğinin istifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihe kadar devam edeceğini bilmekte olup, aidat ödemelerini ihracın kesinleşmesine ya da noterden gönderdiği istifanın tebliğine kadar yapması ve kooperatifin hesabına aktarması tüm ortakların yararına olup, bunun eşitlik ilkesinin de bir gereği olduğu-
İcra takibinden sonra ve itirazın iptali davası açılmadan önce borçlu tarafından ödeme yapılması halinde, yapılan bu ödeme düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden dava açılmasının gerekeceği, dolayısıyla, takipten sonra, ancak dava açılmadan önce yapılmış olan ödeme yönünden dava açılmasında, davacı tarafın hukuki yararının bulunmadığı-