Davanın açıldığı tarihte ödenmemiş bir borç sebebiyle haklı olarak açılmış bir davanın seyri esnasında borç ödenirse, davanın açıldığı tarihteki durumu itibariyle davacı lehine vekalet ücretinin takdir edilmesi ve davalı yararına vekalet ücretinin takdir edilmemesi gerektiği- Borçlunun icra dosyasına zamanaşımı defi ileri sürmesi halinde itirazın iptali davasında tekrar zamanaşımı ileri sürmesine gerek olmadığı-
Sözleşmeye konu traktörün alıcının yeğeni adına tescil edildiği, davacı bedeli ödenmesine rağmen malın teslim edilmediğini ileri sürmüş ise de sözleşme tarihinin 2008, dava tarihinin 2010 olması gözetildiğinde bu durumun "hayatın olağan akışına aykırı olduğu", alıcı ile davacı arasında adi ortaklığın bulunup, davaya muvafakat eden alıcının da imzasını taşıyan belgelerin delil olarak kabul edilmesi gerektiği, bu belgelere göre alıcı ve alıcının yeğeninin traktör ve ön yükleyici kepçeyi tam ve eksiksiz olarak teslim aldığı, hal böyle olunca, davalının teslim yükümlülüğünü yerine getirdiğinin kabulü ile itirazın iptali davasının reddine karar verileceği-
İtirazın iptali davası ve bu davada davacının kurum zararına yol açtığı kısmen de olsa kanıtlanamadığından, davalı kurumun olayların açıklanan seyri içinde salt davacıya zarar vermek amacıyla haciz işlemlerini uygulamış olduğu söylenemeyeceğinden, yapılan hacizler haksız olmadığından, mahkemece açıklanan olgular gözetilerek istemin tümden reddi gerekirken, kısmen kabulü doğru görülmediğinden, bu yönün bozmayı gerektirdiği-
Davalıların oğlu murisin ölümünden sonra ölü sigortalının aylığının davalılar tarafından çekildiği, borcun murisin borcu olmayıp bizzat davalıların borcu olduğu açık olup davalıların mirası reddettikleri gerekçesiyle davalılar yönünden husumetten red kararı verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden, kararın bozulmasının gerekeceği-
Davacı Büyükşehir Belediyesinin sorumlu olduğu hizmet sahası ve nüfus yoğunluğu dikkate alındığında, davalının süreli işlemlere tabi bir çok dosya ile ilgilendiği anlaşıldığında, bunun yanı sıra davaya konu kurum zararının ortaya çıktığı icra dosyalarının niteliği ve taraf sayısının çokluğu da dikkate alındığında belirlenen zarar miktarından olay tarihi itibariyle uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 43. ve 44. maddeleri (6098 sayılı TBK m.51, 52) gereğince uygun bir hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği, mahkemece bu yönün göz ardı edilmesinin bozmayı gerektirdiği-
Mahkemece, davalı aleyhine hükmün 2 no'lu bendinde, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine hükmedildiği, davacı kooperatifin 25.12.2011 tarihli genel kurul toplantısında da gecikme faizi oranı aylık % 5 (yıllık % 60) olarak belirlenmişse de, söz konusu faiz oranının 6100 sayılı TBK'nın 120. maddesi uyarınca yasal faiz oranının yüzde yüz fazlasını (yıllık % 18 ) aşamayacağı-
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanun'unun 1. maddesinde; İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının İş Mahkemelerinde çözümleneceği düzenlendiğinden, uyuşmazlığa ilişkin davada ise, uyuşmazlığın tarafları arasında işçi ve işveren ilişkisi bulunmadığından, ayrıca, 4904 sayılı Türkiye İş Kurumu Kanunu'nun 20/son maddesinde açıkça; davacı kurum tarafından uygulanan idari para cezalarının genel esaslara göre tahsil edileceği düzenlendiğinden, davaya Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından bakılması gerekeceği-
İcra İflas Kanunu'nun 67. maddesine göre, takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliğ tarihinden itibaren 1 sene içinde mahkemeye başvurarak genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebileceği, davacı kuruma borçlunun itiraz dilekçesi tebliğ edilmediğinden 1 yıllık dava açma süresi geçmediğinden, mahkemece işin esası incelenip varılacak sonuca göre bir karar verilmesinin gerekeceği-
Davalı tarafa yemin teklifi halinde, yasanın aradığı şartlara uygun ara karar kurularak, şirketi temsile yetkili olan kişi veya kişiler adına ispatı gereken vakıanın neler olduğunu içerir meşruhatlı yemin davetiyesi çıkarılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yemin metninin davalı şirket vekiline tebliğ edilmesinin isabetli olmadığı-
Dava konusu kredi sözleşmesinin düzenlenmesi aşamasında bu sözleşmeye müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imza atan kişilerin kimliklerini bilmek ve denetlemek sözleşmenin hakim tarafı olan davacı bankanın yükümlülüğünde olup, sözleşmede yer alan imzaların kime ait olduğunu bilebilecek durumda olduğundan, alacaklı bankanın sözkonusu genel kredi sözleşmesine dayanarak davalı aleyhinde icra takibine başlaması nedeniyle haksız olduğu kabul edilebilirse de, davalı borçlunun hakkında yapılan icra takibi sırasında açıkça imzaya itirazda bulunmayıp alınan Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi raporunda davalı borçlunun ‘eli ürünü olup olmadığı’ yönünde bir tespite gidilemediği dikkate alındığından kötü niyet tazminatı talebinin reddi gerektiği-