05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 s. K. uyarınca yapılan değişiklikle, icra inkar tazminatının %20'den aşağı olmamak üzere belirlenmesi gerektiği, ancak 16.05.2012 tarihinde başlatılan icra takbine yapılan itiraz üzerine; davacı lehine %40’dan aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatı takdir edilmesi gerektiği-
Kiralananın davalı tarafından tahliye edildiğinin kabul edilebilmesi için, kiralananın boşaltılarak, anahtarın kiralayana usulüne uygun olarak teslim edilmesinin zorunlu olduğu, kiralananın anahtarının usulüne uygun şekilde kiralayan davacıya teslim edildiğini kanıtlama yükümlülüğünün davalı kiracıya ait olduğu, kiralayanın anahtarı almaktan kaçınması halinde kiracının tevdi mahalli tayini isteyip tayin edilecek yere ya da notere anahtarı teslim etmesi ve teslim keyfiyetinin kiraya verene bilidirilmesi gerekeceği, anahtar teslim edilmediği sürece kiralananın kiracının işgalinde olduğunun ve kiracının usulünce anahtarın teslim edildiği tarihe kadar olan kira paralarından ve aidat alacağından sorumlu olacağının kabulü gerekeceği, anahtar teslimi hukuki bir işlem olup, bunun ancak kesin delille kanıtlanması gerekeceği-
Davalının, yeminli ifadesinde PTT den 1500TL ödeme almadığını belirtmesine karşın, aksi yazılı belgeyle ispatlandığından, artık davalının kötüniyetinin olduğunun kabulü gerekeceği-
Borçlu, yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tesbit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulünün zorunlu olduğu-
Davalıdan alacağı olduğu iddiasını ispat yükü davacıda olup iddiasını ispatlayamadığı, iddiasını ispat edecek yazılı bir belge de ibraz edemediği, ne var ki, davacı, dava dilekçesinde yemin deliline de dayandığını bildirdiğinden, mahkemece davacıya, davalıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Bozma ilamında, kablo test bedeline hükmedilemeyeceğinin açıklandığı; mahkemece bozma kararına uyularak bilirkişi incelemesi yaptırıldığı; bilirkişi tarafından düzenlenen ek raporda, davacının kablo test bedeli tahakkuk ettirilmesinin uygun olduğunun vurgulandığı; bununla beraber kablo test bedeli ilave edilmeksizin hesaplama da yapıldığı; mahkemece alınan bu rapor kısmen benimsenerek yeniden kablo test bedeline hükmedilerek yazılı şekilde hüküm kurulduğu; bozma kararına uyulduğu halde gerekleri tümü ile yerine getirilmeden bozma kararına aykırı biçimde hüküm kurulamayacağı-
İtirazın iptali davası takibe sıkı sıkıya bağlı bir dava olup davacı vekilinin takipte sadece 6 adet faturaya dayanmış dava dilekçesinde de sözleşmeden bahsetmediği, nitekim son olarak mahkemenin 08.04.2014 tarihli ara kararına istinaden davacı vekili 22.04.2014 tarihli dilekçesinde dava konusu faturaların sözleşme dışı yapılan işlerden doğduğunu, açık hesap gereği düzenlenen faturalar olduğunu ileri sürdüğü, bu durumda tarafların iş bu faturalara konu alacağın taraflar arasındaki 27.09.2009 tarihli sözleşmeden doğmadığı konusunda mutabık kaldıkları gözetildiğinde, taşınmaz devrine ilişkin sözleşmede yer alan koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin ifası yönünden iş bu davada değerlendirme yapılması doğru olmadığı gibi dava dışı belgelerin değerlendirilmesinin de doğru görülmediği, bu durumda mahkemece davalı defterlerinde kayıtlı olduğu tespit edilen takip dayanağı 6 adet faturanın ödenip ödenmediği hususunda tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde dayanak belgeleri de incelenmek ve belirtilmek suretiyle konusunda uzman bir bilirkişide rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davalı borçlu, ilk başlatılan icra takip dosyasında sadece borca itiraz ettiği, yetkiye itiraz etmediğinden, bu borçlu yönünden yetki hususu kesinleşmiş olup İcra Dairesinin yetkisinin kabul edildiği- İtirazın iptali davası yönünden özel bir yetki kuralı getirilmediğinden, genel hükümlere göre yetkili mahkemenin belirleneceği- İcra dairesinin yetkisine itiraz edilmemesi o yerdeki mahkemeyi itirazın iptali yönünden yetkili hale getirmeyeceği, dolayısıyla davalı borçlu açılan itirazın iptali davasında mahkemenin yetkisine itiraz edebileceği-
İtiraz süresinde olmayıp takip davalı yönünden kesinleştiğinden, davacının itirazın iptalini istemesinde hukuki yararının olmadığı-
Birden fazla borcu bulunan borçlunun, ödeme zamanında bu borçlardan hangisini tediye etmek istediğini alacaklıya beyan etme hakkına sahip olduğu- Geçerli bir beyan vaki olmadığı yahut makbuzda ödemenin hangi borca mahsup edileceği gösterilmediği takdirde, tediyenin (ödemenin) muaccel olan borca mahsup edileceği, birden çok borç muaccel ise tediyenin, borçlu aleyhinde birinci olarak takip edilen borca mahsup edileceği, icra takibi yapılmamış ise tediyenin, vadesi daha önce gelmiş olan borca mahsup edileceği- Taraflar arasında bir borç ilişkisi bulunduğu ve borçlunun daha evvel bir kısım ödemeler yaptığı, takibin fatura tutarının bir kısmına dayandırılarak yapıldığı anlaşılmakla, bu tutarın dışındaki alacağın tahsil edildiğinin alacaklının da kabulünde olduğu- "Taraflar arasında bir açık hesap ilişkisi bulunduğu, bu itibarla takip öncesinde yapılan kısmi ödemelerin alacaklı yanca hangi borca mahsup edilmesi istenmişse bu iradeye üstünlük tanınması ve ödemelerin birden çok borcun vadelerine göre sıralanmasının gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-