Cevap dilekçesinde alacak miktarının ödendiğini savunulduğundan, davalının akdi ilişkiyi kabul ettiği anlamında değerlendirilmesi gerekeceği ve ispat yükü artık davalıya geçmiş olduğundan, TBK. mad. 89 uyarınca davacının ikametgahı mahkemesi ve icra dairesi yetkili olacağı-
Davalı tarafından doğrudan şirket adına yapılmış ciro olmadığı halde, bu ödemelerin davalı tarafından şirkete olan borcunun ifası olarak kabul edilmesi doğru olmadığından mahkeme kararının bozulması gerektiği-
İtirazın iptali davaları takibe sıkı sıkıya bağlı davalardan olup, takibin senede istinaden yapılması ve senetteki imzaların davalıya ait olmadığının davacı tarafından da kabul edilmesi durumunda, davanın bu gerekçelerle reddine karar verilmesi gerektiği-
Alacaklının başvurusunun, İİK'nun 67. maddesine dayalı bir itirazın iptali davası olduğu, itirazın iptali davasının ise, anılan madde uyarınca, genel mahkemece, genel hükümlere göre yargılama yapılarak sonuçlandırılması gerekeceği, yani görevli mahkemenin alacağın niteliğine ve miktarına göre asliye ticaret mahkemesi olduğu-
Davaya konu 29.06.1996 günü imzalanan kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın dayanağını oluşturan teminat mektupları süresiz olup, davacı banka hesabı 15.05.2013 tarihli ihtarname ile kat ettiğinden zamanaşımı süresinin kat tarihinden itibaren başlayacağı, sözleşme tarihinden başlatılmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Sürücülerin, taşıyıcı tacirin bağlı yardımcılarından olup, taşıma ile ilgili tacir adına sözleşme yapma ve buna ilişkin ücretleri tahsil etmeye yetkileri olduğundan, dava konusu navlun faturalarına konu taşımalarda görevlendirilmediklerine dair davacının bir açık beyanının da bulunmaması gözetildiğinde, ücretlerin bir kısmının taşıyıcı şirket sürücüsüne tediye makbuzu karşılığı, bir kısmının da sürücünün hesabına havale göndermek suretiyle yapan davalının ödemelerinin davacıya yapılan geçerli ödeme olarak kabulünün gerektiğinin gözetileceği-
Taraflar arasında düzenlenen sözleşmede sözleşmenin feshine kendi kusuruyla sebebiyet veren tarafın cezai şart alacağı talep edemeyeceğinin düzenlendiği, sözleşme uyarınca davacının sorumluluğunda bulunan döneme ilişkin vergi borçlarının davacı tarafından ödenmediği, davalının hakkında yapılan icra takibi nedeniyle vergi borçlarını ödediği, davalının sözleşmenin feshinde kusurunun varlığından söz edilemeyeceği gerekçesiyle cezai şarta alacağına ilişkin itirazın iptali davasının reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Davacı bankanın alacağı, kredi kartı üyelik sözleşmesinden kaynaklandığından,bu durumda tüketici işlemi niteliğindeki kredi kartı üyelik sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemiyle ilgili olarak dava tarihi itibariyle Tüketici Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, Asliye Hukuk Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Dava, mal satışından kaynaklanan bakiye cari hesap alacağının tahsili için girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, davacının sattığı ürünler için iki yıl garanti verdiği malların montaj sorumluluğu davacı da olmadığı için ters bağlantıdan kaynaklanan ayıptan dolayı davacının sorumluluğunun bulunmadığı, kayış ve kasnaklardaki ayıptan dolayı davacının sorumlu olduğu miktarın alacaktan düşülünce kalan miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmesine ilişkin kararın onanması gerekeceği -
Ödeme emrine itiraz ederken takip konusu alacağın zamanaşımına uğradığını ileri sürmeyen veya ödeme emrine süresi içerisinde hiçbir itirazda bulunmayarak ödeme emrinin kesinleşmesine sebebiyet veren borçlunun, takip konusu alacağın, alacaklının takip talebinden önceki bir tarihte zamanaşımına uğradığından söz ederek menfi tespit davası açamayacağı- Somut olayda, huzur hakkı alacağının işlemiş faiziyle tahsili için başlatılan icra takibi, var olduğu düşünülen asıl alacak ve işlemiş faiz borcunun tahsili amacına yönelik olup, davalının icra takibinde kısmen haksız olduğu yargılama sonunda belirlenmiş ise de, icra takibinde haksızlık, icra takibinin salt bu nedenle kötüniyetle başlatıldığının kabulüne yeterli olmayıp, takibin kötüniyetli olduğuna dair somut bir kanıt bulunmadığı anlaşıldığından, mahkemece, davacının kötüniyet tazminatı isteminin bu gerekçeyle reddine karar verilmesi gerektiği-