Dava konusu teminat mektubu 16.01.2017 tarihinde paraya çevrilerek nakdi alacağa dönüşmüş, davacı ise 18.01.2017 tarihinde icra takibi başlattığından, mahkemece teminat mektubunun takip tarihi itibariyle nakdi alacağa dönüştüğü gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken gayri nakdi alacak olarak değerlendirilmesinin yerinde olmadığı-
Ticari taşıt kredisi ve rehin sözleşmesinde bulunan hüküm nedeniyle rehnin başka sözleşmelerden doğan alacakların teminatı da olduğu, takipte talep edilen gayrinakdi alacakların dayanağı sözleşme genel kredi sözleşmesi olup depo talep edilip edilemeyeceği hususunda bu sözleşme hükümlerinin dikkate alınması gerekeceği, taraflar arasında yapılan genel kredi sözleşmesinde gayrinakdi alacaklara ilişkin depo talep edilebileceğinin hüküm altına alındığı, Bölge Adliye Mahkemesince bu husus gözden kaçılarak verilen kararın bozulması gerekeceği-
İlk Derece Mahkemesinin davanın reddine dair kararının davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davanın itirazın iptali davası olarak değerlendirildiği ve davacının istinafının kabulüne karar verilerek yerel mahkeme hükmü kaldırılarak davanın kabulü ile vaki itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verildiği, Bölge Adliye Mahkemesinin davayı itirazın iptali davası olarak niteleyip davacı tarafın ıslah dilekçesini göz ardı ederek itirazın iptaline dair hüküm kurmasının doğru olmadığı-
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalının davacı şirkete takibe konu çekler sebebiyle takip tarihi itibariyle toplamda 48.289,15 TL borçlu olduğunun bildirildiği, davalı her ne kadar ödeme iddiasında bulunmuş ise de; davacı şirketin hesabına yapılan ödemelerin takip konusu borca ilişkin olduğunu gösterir bir açıklama bulunmadığı, yapılan ödemelerin işbu borca binaen yapıldığını gösterir başkaca bir bilgi veya belgeye rastlanılmadığı, çeklerin hatır çeki olduğu beyan edilmiş ise de bu hususun çeklerin iktisabı aşamasında davacı tarafından bilinmediği kanaatine varıldığı, bu haliyle davalı tarafça aleyhine başlatılan icra takibine edilen itirazın, -davanın açılışında dava değeri olarak gösterilen 35.250,00 TL'lik talep ile bağlı kalınarak- haksız olduğu kanaatine varıldığı gerekçesiyle itirazın 35.250,00 TL için iptaline; dava değerinin yargılamanın başında belli ve likit olduğu gözetilerek davaya konu 35.250,00 TL alacağın %20'si oranında icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesinin yerinde olduğu-
Boş olarak altı imzalanan kira sözleşmesinin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasının ancak yazılı delille ispatlanabileceği- İki ayrı kira sözleşmesinin bulunduğu uyuşmazlıkta, takibe dayanak ilk kira sözleşmesinin düzenlenmesinden sonra, davalının dayandığı sonraki tarihli kira sözleşmesinde ilk sözleşmenin feshedildiği ya da sona erdirildiği yönünde bir şerh bulunmadığı ve ilk sözleşmenin yapılmasından sonra yıllık kira parasının fahiş oranda (90.000 TL’den 4.000 TL'ye) indirilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu- Davalının dayandığı sonraki kira sözleşmesinin, kira bedelini belirlemenin dışında başka bir nedenle muvazaalı olarak düzenlendiğinin kabulü gerektiği- Taraflar arasında görülen tahliye davasında, davacılar yıllık kira bedelini 4.700 TL olarak göstererek harç yatırmışsa da, davacıların iktisap suretiyle tarafı haline geldikleri kira sözleşmelerine daha sonra vakıf olmalarının hayatın olağan akışına uygun olduğu- Davalı kiracının düşük bedelli kira sözleşmesine dayanarak tevdi mahalli tayini talep ettiği ve bu sözleşmeye göre karar verildiği, davacıların tahliye davasında, düşük bedelli sonraki tarihli kira sözleşmesine delil olarak dayanmadıkları, eski malikle yapılan kira sözleşmesinin davalıdan istenilmesi talebinde bulundukları ve davalının dosyaya sonraki tarihli kira sözleşmesini sunduğu ve bu durumda; davacıların sonraki tarihli kira sözleşmesini kabul ettikleri sonucunun çıkarılamayacağı, davalının eski malik hesabına muvazaalı sözleşmede belirlenen düşük kira bedelini ödemesinin de davacılar aleyhine sonuç doğurmayacağı- Uyuşmazlığın davacıların dayandığı aylık 7.500 TL bedelli ilk kira sözleşmesi uyarınca çözümlenmesi gerekirken, davalı kiracının ibraz ettiği sonraki sözleşmenin geçerli olduğu kabul edilerek hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
6172 sayılı Kanun'un 6/15-ı maddesi gereği; su kullanım hizmet bedelinin Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan sulama ve kurutma tesisleri işletme ve bakım ücret tarifelerinde dekar başına tespit edilen en düşük ücret tarifesinden aşağı olmamak üzere belirlenmesinin sulama birliklerine ait bulunduğu, bu hükme göre belirlenen Su Kullanım Hizmet Bedeli Tarifesi uyarınca davalının sulama yaptığı çim alan ile meyve bahçesi için davacı Birlik tarafından belirlenen tarife hükümlerinin esas alınarak hesaplama yapıldığı, davalının süresi içinde sulama beyannamesi vermediği, bu nedenle Bütçe Uygulama Talimatı uyarınca su kullanım hizmet bedelinin zamlı uygulanmasının usul ve kanuna uygun olduğu-
Davalı tarafın dava dışı şirketin davacıdan alacağı akaryakıt bedelini ödememesi durumuna yönelik teminat verdiği, o halde borçlu ile davacı arasındaki akaryakıt satış sözleşmesinden doğacak borçlar için davalı tarafından teminat verildiği gözetildiğinde, buradaki teminat beyanının, bağımsızlığını ve asli niteliğini kaybederek feri nitelik yani asıl borca bağlı hale geldiği, bu haliyle davalı tarafından verilen teminat ile teminatın kefalete yönelik olduğu intibaının borçluya verilmiş bulunduğu, keza, teminat veren sözleşme ile bağımsız bir borcu değil, asıl borçlunun sorumluluğunu yüklenmiş olduğundan ikinci ana kıstas bakımından da bir garanti sözleşmesinin varlığından söz edilemeyeceği- Her ne kadar dosya kapsamından elektrik tesisi yapım işinde davalının dava konusu sözleşmeyi yapmakta menfaatinin olduğu kabul edilse dahi bu kıstasın tek başına kesin bir ayırıma imkan vermediği, bu durumda menfaat kıstası diğer kıstaslarla birlikte değerlendirildiğinde dava konusu sözleşmenin garanti sözleşmesi olduğunu göstermeyeceği, teminat verme kıstasına ilişkin olarak; dava konusu yazının amacının borçlu ........ şirketine yönelik olduğunun ve borcun bu borçlu tarafından ödeneceğinin temin edildiğinin açıkça anlaşıldığı, zira verilen teminatın, asıl borçlunun davacıdan aldığı her türlü akaryakıt borçlarını karşılamaya yönelik olduğu, başka bir deyişle bağımsız ve objektif bir sonucun gerçekleşmesine yönelik teminat verilmiş olmadığı, o halde, tüm ana kıstasların uygulanması sonucu davalının teminatının garanti sözleşmesi amacı ile değil kefalet amacı ile verildiği sonucunun ortaya çıktığı, 6098 sayılı Kanun'un 19 uncu maddesinin 1 inci fıkrası gereğince de davalının bu iradesinin bir kefalet amacına yönelik olduğunun kabulü gerekeceği- Dava konusu sözleşmenin kefalet sözleşmesi niteliğinde olduğu ve 6098 sayılı Kanun'un 583 üncü maddesi gereğince kefilin sorumlu olduğu miktarın sözleşmede belirtilmemiş olması karşısında kefalet sözleşmesinin bu hali ile geçersiz olduğu anlaşıldığından, mahkemece, anılan hususlar karşısında bu sözleşmeye dayalı olarak davacının dava dışı .......... şirketinin borucunu davalıdan talep edemeyeceği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Yapılan keşif, Belediye'den gelen cevabi yazı içeriği, üçüncü kişi .............. faturaları içeriği hep birlikte değerlendirildiğinde, davacının takibe ve davaya konu ettiği alacağın kaynağı işi kendisinin yaptığını ispat ettiği, davalının bu çerçevede işin üçüncü bir kişi tarafından yapıldığı yönündeki savunmasını ispat edemediği gözetilerek usuli kazanılmış hak ilkesi doğrultusunda asıl alacak üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Kâr payı, genel kurulda verilen dağıtım kararından sonra ortaklarca talep edilebilir hale geleceğinden, Kanun'un amir hükmüne aykırı olarak, genel kurulda kâr payı dağıtımına ilişkin karar olmaksızın mahkemenin ortaklar kurulu yerine geçerek kâr payını tespit ile ortağa kâr payı vermesi mümkün olmadığı-
Birliğin sulama kanalından kullanılan su bedelinin tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemi- Usuli kazanılmış hak-