Adi ortaklık sözleşmesinin sona ermesinden sonra, sözleşmeye konu edilen taşınmazın teslim edilmemesi nedeniyle cezai şart ve ecrimisil alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemi- Dava dilekçesinin tebliğine ilişkin evrakta bulunan imzanın Adli Tıp Kurumu tarafından incelenmesi neticesinde imzanın davalılara ait olmadığının anlaşıldığından, zamanaşımı def'inin süresinde olduğu- Adi ortaklıktan doğan alacak için öngörülen beş yıllık zamanaşımı süresinin ortaklığın sona ermesi ile işlemeye başlayacağı- Davaya konu adi ortaklık nedeniyle başlatılan takibin incelenmesinde takibin 100.000,00 USD cezai şart ve taşınmazın tahliye edilmediği her ay için toplamda 640.000,00 USD kira bedeli cezai şarta ilişkin olduğu, 100.000,00 USD cezai şartın adi ortaklığın sonlandığı tarihte doğacağı ve bu alacak kalemi için zamanaşımı süresinin dolduğu, taraflar arasında yapılan anlaşmada davalıının taşınmazı tahliye etmediği her ay için 10.000,00 USD ödeyeceğinin kararlaştırıldığı, bu durumda alacağın taşınmazın tahliye edilmediği her ay için doğacağı bu nedenle de dönemsel edim niteliğinde bulunduğu ve zamanaşımının alacağın doğduğu tarihten itibaren başlayacağı gözetildiğinde her ay için 10.000,00 USD alacağın takip tarihinden geriye doğru 5 yıllık süre için 60 ay x 10.000,00 USD'lik kısmın ise talep edilebilir olduğu- Davalının kefaletinin 6101 sayılı Kanun'un 1. maddesi atfıyla 818 s. K. m. 483 vd. maddelerine uygun olarak tesis edilmiş olmasına, alacak likit olmayıp yargılama gerektirdiğinden icra inkar tazminatına hükmedilmemesinin yerinde olduğu ve dayanılan adi ortaklık sözleşmesinin davalılarca kabul edildiğinin taraflar arasında görülen men-i müdahale davası dosya içeriğinden de anlaşıldığı-
Sigorta bedelinin mutat cenaze masraflarını aşacak şekilde kararlaştırılmış olması halinde sigortanın geçerliliği ilave olarak riziko şahsının yazılı izni şartına bağlanmış olup, izin veya icazet verilmeyen ölüm rizikosuna karşı sigortanın tamamının geçersiz olduğu- Sigorta ettiren başkasının ölümü rizikosu üzerine ve mutat cenaze masraflarını aşan bedelli sigorta teklifinde bulunduğunda, riziko şahsı otuz günlük süre içerisinde izin beyanını açıklamadığı sürece sigortacının susmasının sözleşmenin geçerli bir şekilde kurulmasına yol açmayacağı ancak sözleşmenin kurulmasından sonra verilen icazetin sözleşmeyi kurulduğu andan itibaren geçerli hale getireceği- Hükmün riziko şahsını koruma amacından dolayı icazeti bizzat riziko şahsının vermesi gerektiği, riziko şahsının icazet vermeden ölmesi durumunda sigorta sözleşmesi mutlak geçersiz hale geleceği-
İcra takibinden sonra ve itirazın iptali davası açılmadan önce borçlu tarafından ödeme yapılması hâlinde, yapılan bu ödeme düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden dava açılması gerekeceği, dolayısıyla takipten sonra, ancak dava açılmadan önce yapılmış olan ödemeler yönünden dava açılmasında, davacı tarafın hukuki yararının bulunmadığı, takipten sonra, ancak davadan önce yapılan kısmi ödeme miktarı bakımından dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığından dava reddedilse veya kısmi ödeme miktarınca dava açılmasa bile, kısmi ödemenin yapıldığı icra takibinin kendi yasal prosedürü içerisinde devam edeceği, hatta asıl borç kalksa bile faiz ve fer'ileri yönünden takibin sürebileceği, salt bu nedenle icra dosyasının kapanmasından söz edilemeyeceği, hal böyle olunca yargılama sırasında ödenen miktarların icra müdürlüğünce nazara alınmasına ilişkin kısım doğru olmakla birlikte takipten sonra ancak davanın açılmasından önce yapılan ödemeler yönünden hukuki yarar yokluğu nedeni ile davanın reddi gerektiğinin gözetilmemesinin bozmayı gerektireceği-
Dava konusu teminat mektubu 16.01.2017 tarihinde paraya çevrilerek nakdi alacağa dönüşmüş, davacı ise 18.01.2017 tarihinde icra takibi başlattığından, mahkemece teminat mektubunun takip tarihi itibariyle nakdi alacağa dönüştüğü gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken gayri nakdi alacak olarak değerlendirilmesinin yerinde olmadığı-
Sözleşmenin asıl davada davalı, birleşen davada davacı ........ tarafından haklı olarak feshedildiği kabul edilip .........'ın sözleşmenin feshedilmiş olması nedeniyle cezai şart ve gecikme nedeniyle faiz talep edemeyeceği, ancak menfi zararlarını talep edebileceği gözetilerek asıl ve birleşen davada talep edilen alacak kalemi/kalemleri bakımından bu çerçevede bir inceleme ve değerlendirme yapılarak asıl ve birleşen davada varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekeceği- Asıl davada davacı, birleşen davada davalı ................. şirketi tarafından başlatılan ilamsız icra takibinde, 222.511,00 USD alacak miktarı gösterilmek suretiyle harca esas değer 351.567,38 TL olarak belirtilerek neticeten 222.511,00 USD'nin fiili ödeme günündeki TCMB döviz satış kuru üzerinden TL karşılığının tahsili talep edilmiş olup buna göre alacağın USD üzerinden talep edildiği gözetilmeden TL üzerinden alacağın hüküm altına alınmış olmasının isabetsiz olduğu-
Ticari taşıt kredisi ve rehin sözleşmesinde bulunan hüküm nedeniyle rehnin başka sözleşmelerden doğan alacakların teminatı da olduğu, takipte talep edilen gayrinakdi alacakların dayanağı sözleşme genel kredi sözleşmesi olup depo talep edilip edilemeyeceği hususunda bu sözleşme hükümlerinin dikkate alınması gerekeceği, taraflar arasında yapılan genel kredi sözleşmesinde gayrinakdi alacaklara ilişkin depo talep edilebileceğinin hüküm altına alındığı, Bölge Adliye Mahkemesince bu husus gözden kaçılarak verilen kararın bozulması gerekeceği-
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalının davacı şirkete takibe konu çekler sebebiyle takip tarihi itibariyle toplamda 48.289,15 TL borçlu olduğunun bildirildiği, davalı her ne kadar ödeme iddiasında bulunmuş ise de; davacı şirketin hesabına yapılan ödemelerin takip konusu borca ilişkin olduğunu gösterir bir açıklama bulunmadığı, yapılan ödemelerin işbu borca binaen yapıldığını gösterir başkaca bir bilgi veya belgeye rastlanılmadığı, çeklerin hatır çeki olduğu beyan edilmiş ise de bu hususun çeklerin iktisabı aşamasında davacı tarafından bilinmediği kanaatine varıldığı, bu haliyle davalı tarafça aleyhine başlatılan icra takibine edilen itirazın, -davanın açılışında dava değeri olarak gösterilen 35.250,00 TL'lik talep ile bağlı kalınarak- haksız olduğu kanaatine varıldığı gerekçesiyle itirazın 35.250,00 TL için iptaline; dava değerinin yargılamanın başında belli ve likit olduğu gözetilerek davaya konu 35.250,00 TL alacağın %20'si oranında icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesinin yerinde olduğu-
İlk Derece Mahkemesinin davanın reddine dair kararının davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davanın itirazın iptali davası olarak değerlendirildiği ve davacının istinafının kabulüne karar verilerek yerel mahkeme hükmü kaldırılarak davanın kabulü ile vaki itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verildiği, Bölge Adliye Mahkemesinin davayı itirazın iptali davası olarak niteleyip davacı tarafın ıslah dilekçesini göz ardı ederek itirazın iptaline dair hüküm kurmasının doğru olmadığı-
Boş olarak altı imzalanan kira sözleşmesinin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasının ancak yazılı delille ispatlanabileceği- İki ayrı kira sözleşmesinin bulunduğu uyuşmazlıkta, takibe dayanak ilk kira sözleşmesinin düzenlenmesinden sonra, davalının dayandığı sonraki tarihli kira sözleşmesinde ilk sözleşmenin feshedildiği ya da sona erdirildiği yönünde bir şerh bulunmadığı ve ilk sözleşmenin yapılmasından sonra yıllık kira parasının fahiş oranda (90.000 TL’den 4.000 TL'ye) indirilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu- Davalının dayandığı sonraki kira sözleşmesinin, kira bedelini belirlemenin dışında başka bir nedenle muvazaalı olarak düzenlendiğinin kabulü gerektiği- Taraflar arasında görülen tahliye davasında, davacılar yıllık kira bedelini 4.700 TL olarak göstererek harç yatırmışsa da, davacıların iktisap suretiyle tarafı haline geldikleri kira sözleşmelerine daha sonra vakıf olmalarının hayatın olağan akışına uygun olduğu- Davalı kiracının düşük bedelli kira sözleşmesine dayanarak tevdi mahalli tayini talep ettiği ve bu sözleşmeye göre karar verildiği, davacıların tahliye davasında, düşük bedelli sonraki tarihli kira sözleşmesine delil olarak dayanmadıkları, eski malikle yapılan kira sözleşmesinin davalıdan istenilmesi talebinde bulundukları ve davalının dosyaya sonraki tarihli kira sözleşmesini sunduğu ve bu durumda; davacıların sonraki tarihli kira sözleşmesini kabul ettikleri sonucunun çıkarılamayacağı, davalının eski malik hesabına muvazaalı sözleşmede belirlenen düşük kira bedelini ödemesinin de davacılar aleyhine sonuç doğurmayacağı- Uyuşmazlığın davacıların dayandığı aylık 7.500 TL bedelli ilk kira sözleşmesi uyarınca çözümlenmesi gerekirken, davalı kiracının ibraz ettiği sonraki sözleşmenin geçerli olduğu kabul edilerek hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
6172 sayılı Kanun'un 6/15-ı maddesi gereği; su kullanım hizmet bedelinin Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan sulama ve kurutma tesisleri işletme ve bakım ücret tarifelerinde dekar başına tespit edilen en düşük ücret tarifesinden aşağı olmamak üzere belirlenmesinin sulama birliklerine ait bulunduğu, bu hükme göre belirlenen Su Kullanım Hizmet Bedeli Tarifesi uyarınca davalının sulama yaptığı çim alan ile meyve bahçesi için davacı Birlik tarafından belirlenen tarife hükümlerinin esas alınarak hesaplama yapıldığı, davalının süresi içinde sulama beyannamesi vermediği, bu nedenle Bütçe Uygulama Talimatı uyarınca su kullanım hizmet bedelinin zamlı uygulanmasının usul ve kanuna uygun olduğu-