İtirazın iptali davası takip talebiyle sıkı sıkıya bağlı bir dava olup, somut olayda takip talebi incelendiğinde, takibin dayanağının "................ Özel Eğitim Hizmetleri Tic. ve San. A.Ş. lehine açılan krediye müteselsil kefaleti, kredi taahhütnamesi, sözleşmesi, ihtarname ve hesap özeti" olarak belirtildiğinin, takibin sadece 27.08.2014 tarihli kredi sözleşmesine hasredilmediği, nitekim davalı banka vekilinin de dava dilekçesinde 27.08.2014 tarihli sözleşmenin yanında tüm banka kayıtlarına delil olarak dayandığı ve davalı ................'ın 31.01.2014 tarihli kredi sözleşmesinde de kefaletinin bulunduğunu belirttiğinin anlaşıldığı, ne var ki mahkemece 31.01.2014 tarihli sözleşme üzerinde herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan sadece 27.08.2014 tarihli sözleşme üzerinde yapılan incelemeyle karar verildiği, şu halde mahkemece, davalı ............'ın kefaletinin bulunduğu anlaşılan 31.01.2014 tarihli kredi sözleşmesi banka kayıtları da nazara alınarak davalının savunması doğrultusunda bilirkişi incelemesi yapıldıktan sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
İİK'nın 67/1 maddesinde öngörülen bir yıllık sürenin, itirazın iptali davası için öngörülmüş hak düşürücü süre niteliğinde olup İİK'nın 264/2. maddesinde belirtilen 7 günlük süreyi bertaraf etmeyeceği- Borçlunun ödeme emrinin tebliği üzerine süresinde borca itirazı ile takibin durduğu, borca itirazın alacaklıya 24.06.2023 tarihinde tebliğ edildiği, davalı alacaklı tarafından süresi içinde 21.06.2023 tarihinde arabuluculuk başvurusunda bulunulmuş ise de arabuluculuk görüşmeleri arabuluculuk uzlaşamama tutanağına göre 23.06.2023 tarihinde sonuçlanmış olup, İİK'nın 264/2. maddesinde öngörülen 7 günlük süre içinde itirazın iptali davası açılmadığı, süresinden sonra 14.07.2023 tarihinde açıldığı anlaşıldığından, ihtiyati haciz kararının yasa gereği hükümsüz hale geldiğinin kabulü gerekeceği, o halde, mahkemece şikayetin kabulü ile İcra Müdürlüğünün 13.07.2023 tarihli kararının ve hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesi gerekeceği-
Davada davalı sıfatıyla yer alan ............ ve ...........'nin yargılama devam ederken davacı şirkete yönetim kurulu başkanı ve üyesi olarak atandığı ve davadan feragate ilişkin yönetim kurulu kararı altında imzaları bulunduğu anlaşılmakla, artık taraflar arasında menfaat çatışması olduğu nazara alınarak davacı şirketi münhasıran bu davada temsil etmek üzere bir temsil kayyumu atanması ve kayyumun davadan feragate dair verilen dilekçeye karşı beyanına göre bir değerlendirme ile karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapılmak suretiyle konusunda uzman bankacı bilirkişilerden oluşturulacak üç kişilik bilirkişi kurulundan rapor alınarak her üç sözleşmenin birbiri ile bağlantılı olup olmadığı da tespit edilip, sözleşmelerden kaynaklı olarak kefil sıfatıyla davalıların takip tarihi itibari ile borçlu olup olmadıklarının varsa miktarının denetime elverişli raporla tespit edilmek suretiyle karar verilmesi gerekirken yetersiz bilirkişi raporuna göre karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davacı temyiz dilekçesinde, ............ İflas Müdürlüğü'nün ................ E. sayılı dosyasından iflasın kesinleşmesi üzerine düzenlenen sıra cetveli ile davalı şirketin iflas günü itibariyle iflas dosyasına bildirilen 7.439.816,32 TL nakdi, 854.758,00 TL gayri nakdi olmak üzere toplam 8.294.574,32 TL alacağın tamamının kabul edildiğini, davanın müflis ............. Tic. ve San. A.Ş. yönünden konusuz kaldığı yönünde hüküm tesis edilmesi, dolayısıyla yerel mahkeme kararının bu yönüyle bozulması gerektiğini belirtmiş, dosyaya celbedilen ................. İcra (İflas) Müdürlüğünün 12.07.2021 tarihli kararı ile 7.489.816,32 TL nakit banka alacağının aynen, 854.758,00 TL gayri nakdi alacağın ise taliki şarta bağlı olarak masaya kayıt ve kabulüne karar verildiği görüldüğünden, davalı .................. Tic. ve San. A.Ş. yönünden davanın konusuz kaldığı nazara alınarak bir karar verilmesi gerektiği-
Davalı, imha ettiğini ileri sürdüğü belgenin davacının sunduğu belgeden farklı düzenlendiğini de iddia ve ispat etmediğinden ................ tarihli “Tutanak” başlıklı belgenin sahih olduğunun kabulü gerekeceği, iddia ve savunmanın ileri sürülüş şekline göre hukuki ilişkinin varlığının uyuşmazlık konusu olmaktan çıktığı, bu kapsamda davacının dayandığı belgenin sahih bir belge olduğunun kabulü, belge içeriğinin tüm maddeleriyle birlikte dikkate alınması, ödeme savunması yönünden ispat yükünün davalının üzerinde olduğunun gözetilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Satışa konu edilen emtianın teslim edildiğine dair ispat yükü davacı üzerinde bulunmakta ise de, davalının üç makinenin teslim edildiği vakıasını kabul ettiği ancak davacı şirketle organik bağı bulunan başka bir şirketin borçlarından dolayı kendileri nezdindeyken ikisinin haczedildiği, diğerinin sökülüp geri götürüldüğünü savunduğu, bu durumda, mal teslim olgusu ispatlanmış olup davalının savunmasında bahsi geçen geri alınması vakıası ispat yükü davalı üzerinde olup, mahkemece ispat yükünün tayininde hataya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı- Defter ve belge ibrazı için ihtaratta bulunulan tarafın evrakın resmi bir merci elinde bulunması sebebiyle ibraz edilmemesi halinde mahkemece mahallinde bilirkişi incelemesi ya da ilgili merciden belgeleri getirtmek suretiyle incelenmesi gerekirken süresinde belge ibraz edilmemesi gerekçesiyle hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Davalının taşınmazı üzerinde davalı bankaya vermiş olduğu ipoteğin dava dışı kredi lehtarı şirketin borcuna kefaletini kapsayıp kapsamadığı-
Mahkemece verilen ilk kararda taraflara %50 'şer kusur atfedildiği ve 117. 695.595.00 TL'nin davalı bankadan tahsiline karar verildiği, kararın taraf vekillerince temyizi üzerine işbu kararın onandığı, onama kararına karşı taraf vekillerince karar düzeltme yoluna başvurulmuş ise de; davacı vekilinin karar düzeltme dilekçesinin süresinde olmadığı gerekçesi ile reddedildiği, davalının karar düzeltme isteminin kabulü ile hükmün davalı yararına bozulmasına karar verildiği, bu durumda mahkemece işbu bozma üzerine yapılacak yargılamada davalının kusur oranının %50'den daha yüksek bir oranda, sorumlu tutulabileceği miktarın ise 117. 693.595.000 TL'den daha yüksek bir oranda belirlenemeyeceğinin tabii olup kazanılmış hak ilkesinin bir gereği olduğu, her ne kadar mahkemece kazanılmış hak ilkesi gözetilerek sonuç itibari ile davalının sorumlu tutulabileceği miktarın ancak 117.695,595 TL olabileceği isabetli şekilde belirtilmiş ise de; kararın gerekçe kısmında davalının tam kusurunun bulunduğu ve 235.391.190,00 TL'nin tamamından sorumlu şeklindeki tespitin davacı lehine bir sonuç doğurmayacağı- Dava niteliği itibariyle itirazın iptali davası olmayıp alacak davası olduğu için yapılan ödemelerin icra aşamasında dikkate alınacağına dair hüküm tesisinin yerinde olmadığı-
Davacının genel kredi sözleşmesine dayalı takip başlattığı, davalıların sözleşmeye müteselsil kefil olarak katıldığı, davacı banka tarafından mahkemeye ibraz edilen 23.07.2019 tarihli ihtarnamede 3 günlük süre tanındığı, bu durumda muacceliyetin tanınan 3 günlük sürenin sonuna ertelendiği, ancak davacı tarafından takibin 24.07.2019 tarihinde başlatıldığı, davalı borçlulara tanınan süre sona ermeden, muacceliyet süresi bitmeden icra takibine geçilmesinin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 2 nci maddesine aykırı olduğu, takip tarihi itibariyle alacağın muaccel olmadığı, bu sebeple usulüne uygun başlatılmış bir takipten söz edilemeyeceği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-