Kabul edilen miktar üzerinden harcın hesaplanması gerekirken bu miktarın hüküm fıkrasında daha fazlasına hükmolunması isabetsiz olduğu, ancak bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görüldüğü-
Davalılar, sözleşmenin müşterek borçlusu ve müteselsil kefilleri olup aynı zamanda asıl borçlu tarafından temlik eden banka lehine düzenlenen kambiyo senedinde avalist olarak imzaları bulunduğundan, tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile alacaklının davalılar hakkında hem kefilin hem de avalistin sorumluluğu çerçevesinde kambiyo senedine müracaat hakkının mevcut olduğu-
Senetteki imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti, senet elinde olup, takibe başlayan ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıya ait olduğu-
Eser sözleşmesinin eksik ve kusurlu ifası sebebiyle uğranılan zarara ilişkin maddi ve manevi tazminatın tahsiline ilişkin asıl dava ile bakiye iş bedeline ilişkin itirazın iptaline ve tazminata yönelik karşı davada, yüklenici tacir olup, iş sahibinin tacir olduğuna ve ticari defter tuttuğuna dair iddia ve delil bulunmadığından, yüklenicinin ticari defterlerinin iş sahibi davacı karşı davalı aleyhine delil olarak kabul edilmesi olanaklı olmadığından, yerinde keşif yapılıp bilirkişi raporu aldırılarak sonucuna uygun karar verileceği-
01.07.2012 tarihinden sonra 1163 s. Kooperatifler Kanunu'nun 99. maddesi uyarınca açılan dava ticari dava niteliğini haiz ise de, yargı çevresinde asliye ticaret mahkemesinin bulunmaması halinde, 6102 s. TTK. mad. 5/4 uyarınca, bu davaya asliye hukuk mahkemesi olarak bakılmasında bir usulsüzlük bulunmadığı- Davacı kooperatifin anasözleşmesinin 17/3. maddesi, “Devir halinde eski ortağın kooperatife karşı tüm hak ve yükümlülükleri yeni ortağa geçer” hükmünü gereğince, mahkemece, bilirkişi aracılığıyla, davacı kooperatifin defter, kayıt ve belgeleri üzerinde inceleme yapılarak, davalının, ortaklığı devir aldığı tarihin belirlenmesi, anasözleşmenin anılan maddesine göre devreden ortağın borçlarından da sorumlu olduğu gözetilerek, asıl alacak ve işlemiş faiz borcu ile ilgili rapor alınması gerekirken, davalının taşınmazı devir tarihinden sonraki döneme ilişkin sorumluluğunu belirleyen rapora göre hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Davacının faturalara istinaden alacağın tahsili için davalı aleyhine fatura bedelleri ve işlemiş faizleri üzerinden alacağın tahsili için takibe geçildiği, takibe konu asıl alacağın tamamının (takip tarihinden sonra, ödeme emrinin tebliğinden önce) ödendiği, ödeme emrinin davalıya tebliğ edilip takibe itiraz edildiği, davacı vekilinin davalının işlemiş faize itirazının iptalini istemeyerek sadece icra vekalet ücreti ve masraflar üzerinden takibe devam edilmesini istediği, TTK mad. 1530 gereğince davalının temerrüde düşürülmesi için önceki kanuni düzenlemelerdeki gibi mutlaka bir temerrüt ihtarının gönderilmesine gerek bulunmadığından temerrüdün gerçekleştiği, davalı tarafça yapılan ödemenin takip tarihinden sonra yapılması karşısında işlemiş faiz borcunun da bulunduğu, her ne kadar davacı tarafça işlemiş faize itirazın iptali istenmemiş ise de borçlu olan davalının takip masraflarından ve icra vekalet ücretinden sorumlu bulunduğu- Asıl alacağa yönelik itiraz söz konusu olmadığından, icra inkâr tazminatı talebinin reddine karar verildiği-
Davacı icra takibi yapmakta haksız olup kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı dikkate alınmaksızın reddedilen tutar üzerinden aleyhine kötüniyet tazminatına karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Davalı vekilinin sunduğu protokol başlıklı belge hususunda davacı şirket yetkilisinin isticvap davetine uymaması sebebi ile tarafların dava konusunda anlaştıkları, sulh olduklarının kabul edildiği ve davacı vekilinin vekalet ücreti ile ilgili talebi müvekkili ile kendisi arasındaki ilişki olduğundan taraflar arasında yapılan protokol kapsamında vekalet ücreti takdir edilemeyeceği gerekçesiyle HMK. mad. 315 gereğince davada karar verilmesine yer olmadığı, taraflar arasındaki anlaşma dikkate alınarak taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığı, yaptıkları masrafların taraflar üzerinde bırakılması yönünde verilen kararın isabetli olduğu-
Davacı, davalı şirket ile bir sözleşme ilişkisi bulunmadığı halde sehven davalı hesabına gönderdiği paranın iadesi için başlatılan icra takibine itirazın iptalini istediği- Mahkemece taraflar arasında akdedildiği kabul edilen 01.02.2011 tarihli franchise sözleşmesi hükümleri uyarınca, davalının sözleşmedeki edimini yerine getirip getirmediği ve davacı tarafından davalı hesaplarına gönderilen tutarın davalı yanca hak edilip edilmediğinin değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Faturanın altının faturayı tanzim eden tarafından kaşe vurularak imzalanmasının o faturanın kapalı fatura olduğuna ve fatura bedelinin ödendiğine karine teşkil edeceği ve bu durumda ödeme savunması yönünden mevcut karine karşısında alacaklının fatura bedelini tahsil etmediğini kanıtlaması gerekeceği- Fatura asıllarından faturaların altının imzalandığı ve fatura üzerine “kayıtlara işlendi” ibaresini içerir kaşe basıldığı, görünüş itibariyle faturaların kapalı fatura niteliğinde bulunduğu anlaşılmışsa da, fatura asılları üzerindeki imzaların inkar edilmesi karşısında, fatura asılları üzerindeki imzaların davacıya ait olması halinde bu faturaların kapalı fatura niteliğinde olması nedeniyle fatura bedelinin tahsil edilmediğine ilişkin ispat yükünün davacıda, imzaların davacıya ait olmaması halinde ise faturaların açık fatura olduğunun kabulüyle bedellerinin ödendiğine ilişkin ispat yükünün davalıda olacağı-