Uyuşmazlığın faturaya dayalı ilamsız icra takibinde itirazın iptalinin gerekip gerekmediğine ilişkin olduğu- Her ne kadar mahkemece mahallinde tespit edilen makinaların faturaya konu makinalar olmadığı bilirkişi marifetiyle tespit edilmişse de sadece bu tespit davalının malları teslim almadığının kanıtı olmayıp mahkemece nakliye faturasında imzası olan nakliyeci de dinlenip sevk irsaliyesi ve nakliye faturasının özellikleri de nazara alınarak yapılacak inceleme ve değerlendirmenin sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Uyuşmazlık, davacının davalıdan takip konusu faturaya dayalı olarak alacaklı olup olmadığında ilişkindir...
Taraflar arasında 14.02.2015 tarihli sözleşmenin dava dışı borçlunun, borcunu tasfiye amacıyla düzenlendiği ve davalının taahhüt eden sıfatıyla sözleşmeyi imzaladığı, TBK. 128 inci maddesi gereğince dava dışı asıl borçlunun borcunu ödememesi nedeniyle, üçüncü kişinin edimini taahhüt eden davalının tazminat borcunun asıl borç olarak kendiliğinden doğduğu, bu nedenle davacının uğramış olduğu zarardan sorumlu olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle, davanın kabulüyle; Gölhisar İcra Müdürlüğünün 2016/690 Esas sayılı dosyasında 165.000,00 TL asıl alacağa ve 4.331,25 TL işlemiş faize ilişkin yapılan itirazın iptaline, bu miktarlar yönünden duran takibin devamına, asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar yasal faiz uygulanmasına, davacının icra inkar tazminat talebinin kabulüne, 165.000,00 TL nin %20 si olan 33.000,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı-
Davanın, icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olup İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, davalılar vekilinin vekalet ücreti yönünden tavzih talebi ise hüküm fıkrasında taraflara tanınan hakların ve yüklenen borçların tavzih yoluyla sınırlandırılmasının, genişletilmesinin ve değiştirilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle reddedilmiş olduğu; 6100 sayılı Kanun'un 305 inci maddesinde hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her birinin hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebileceği düzenlendiği gibi aynı Kanun'un 304 üncü maddesinde de hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hataların mahkemece resen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebileceğinin düzenlenmiş olduğu- Somut olayda İlk Derece Mahkemesi gerekçesi ve hüküm fıkrasından amacın davanın kısmen reddi nedeni ile davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmesi iken hükmün beşinci fıkrasına davalılar lehine şeklinde başlandığı ancak cümle sonunda taraf sıfatları yazılırken maddi hata yapıldığı anlaşılmış olduğundan, İlk Derece Mahkemesince yapılan bu kelime hatasının karışıklığa yol açacak nitelikte açık hata olduğunun kabulü ile düzeltilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davalılar vekilinin tavzih talebinin reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
İşlemiş faiz talebi yönünden açılmış bir dava bulunmadığı ve taleple bağlı kalınması gerektiği, alacak likit olduğundan alacağın %20'si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği-
Ödünç verilen paranın iadesine ilişkin itirazın iptali davası- Takibe dayanak yapılan bononun hamiline yazılı olup kambiyo vasfını taşımadığının icra hukuk mahkemesi kararı ile de tespit edildiği (TTK'nın 776 ve 777 md) anlaşıldığından, bu hali ile adi yazılı belge niteliğinde olan belgenin aksinin davalı tarafça aynı nitelikte yazılı bir belge ile ispatı gerektiği-
Dava, genel kredi sözleşmesine istinaden başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir...
Bankanın icra takip talebinde borcun dayanağı olarak "genel kredi taahhütnamesi/sözleşmesi-ihtarname"si gerekçe gösterilerek takip başlattığı, davalının sonradan 07.04.2016 tarihinde kefil olarak katıldığı, kefil beyanı kısmında beyanının bulunduğu, nakde dönüşen iki adet teminat mektubunun 03.11.2014 tarihli olduğu, icra takip dosyasında takip konusu yapılan borcun davalının sonradan kefil olduğu sözleşmeyi de kapsadığı, davacı tarafından her üç genel kredi sözleşmesinden kaynaklı borç için tek bir takip başlattığı oysa davalının sadece bunlardan birinin kefili olduğu anlaşıldığından başlatılan takipte takibin hangi miktardaki kısmının davalının imzası bulunan sözleşmeye ilişkin olduğu hususunda öncelikle davacı Bankadan izahat istenilerek, akabinde konusunda uzman bankacı bilirkişi görevlendirilmek suretiyle banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yaptırılarak denetime elverişli rapor alınarak ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Davanın, acentelik sözleşmelerinin feshi üzerine davacının, söz konusu sözleşmeler gereğince araç ve demirbaş bedeli olarak ödediği paranın iadesi için başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olduğu- Mahkemece uyulan bozma ilamında "... davacı tarafça peşin bedellerin ödendiği konusunda bir uyuşmazlık da olmadığından söz konusu malzemelerin mülkiyeti artık davacıya geçmiş olup bu malzemelerin bedellerinin davacı tarafça istenilmesinin mümkün olduğu, ancak, istenebilecek olan bedel, sözleşmenin başında davalı tarafa ödenen miktar olmayıp söz konusu malzemelerin mülkiyetlerinin sözleşme uyarınca davacıya geçtiği andaki rayiç bedeller olduğu, bu itibarla, mahkemece sözleşmede listelenen malzemelerin, yine sözleşme uyarınca mülkiyetlerinin davacıya geçtiği tarihteki rayiç değerleri tespit edilerek, tespit edilen miktarın tahsiline karar verilmesi gerektiği,..." denilerek demirbaşların mülkiyetinin davacıya geçtiği ve bedelinin ödendiği tespit edildiği halde tüm demirbaşlar için mülkiyetin geçtiği tarihteki bedele hükmedilmesi gerekirken uyulan bozma ilamına rağmen, dava konusu içinde yer alan leasingle alınan demirbaş bedellerine hükmedilmemesinin doğru olmadığı-
İlk Derece Mahkemesince ............ tarihli ön inceleme duruşmasında davacıya bu yönde bir kesin süre verilmediği gibi "tarafların dava ve cevap dilekçelerinde belirttikleri delillerle sınırlı olmak üzere tarafların getirtilecek delillerin ilgili yerlerden celbine," dair ara kararın tesis edildiği, davacının banka defter ve kayıtlarına dayanmasına rağmen dava konusu kredi ve kefalet sözleşmesi ile ilgili tüm kayıtlar bankadan getirtilmediği, bilirkişi incelemesi esnasında da bilirkişilerce banka kayıtları üzerinde bir inceleme yapılmadığı, davacıya delillerini sunması için usulüne uygun bir kesin süre verilmemesi, dava dilekçesinde de açıkça banka defter ve kayıtlarına dayandığı halde bu delillerin toplanmaması nazara alındığında temyiz dilekçesine ekinde sunulan eş muvafakatlerinin değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesini teminen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi gerekeceği-