İtirazın iptali davasının icra takibine sıkı sıkıya bağlı olduğu, yargılama devam ederken de, dava şartlarının varlığını koruması gerektiği - Dava açılırken var olan bir dava şartının, daha sonradan ortadan kalkması durumunda, bu husus istinaf mahkemesince de re’sen değerlendirileceği - Somut olayda, dava konusu icra takibinin borçluların şikayeti üzerine karar tarihinden sonra iptaline karar verildiğinden dolayı, artık ortada geçerli bir icra takibi olmadığından dolayı dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesinin gerektiği-
Alacak miktarı, likit olmadığından icra inkar tazminatı talebinin reddi gerektiği- Uyuşmazlık konusu olan icra inkâr tazminatının hesaplanmasında esas alınacak, davaya konu edilen asıl alacak tutarın direnme kararının verildiği 25.05.2023 tarihinde geçerli olan 'temyiz edilebilirlik sınırı'nın altında olduğundan anılan karara karşı temyiz edilemeyeceği- Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere önceki yılda uygulanan parasal sınırların artışında, artışın yürürlüğe girdiği tarihten önce ilk derece mahkemelerince nihaî olarak karara bağlanmış davalar ile bölge adliye mahkemesi kararı üzerine yeniden bakılan davalarda ve Yargıtay'ın bozma kararı üzerine kararı bozulan mahkemece yeniden bakılan davalarda uygulanmayacağının düzenlendiği, bu durumda Özel Daire bozma kararı üzerine Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararında karar tarihi itibariyle parasal sınırların artışının dikkate alınamayacağı, ön sorun bulunmadığı ve işin esasının incelenmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüşün kabul edilmediği-
Taraflar arasında akdedilen bir bakım sözleşmesi bulunmakla birlikte işbu bakım sözleşmesinin davaya konu ve icra takibine dayanak olan faturanın düzenlenmesinde bir etkisi veya ilişkisinin bulunmadığı, ayrıca dosyaya celbedilen deliller ve tanık beyanları nazara alındığında mahkemece davacının 12/12/2017 tarihli teklifi üzerine yapılan sözleşmeye dayalı edimini gereği gibi ifa ettiği kanaatine varıldığı- Mahkemece teknik anlamda yeterli ve denetime elverişli görülerek hükme esas alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davalının itirazında haksız olduğu, davacının davalıdan 9.558,00-TL alacaklı olduğu tespit edildiğinden takibin devamına karar verilmesi gerektiği- Davacı lehine icra inkar tazminatına hükmetmek için davalının haksız olması, itirazın iptaline karar verilen alacağın likit olması ve davacının talebinin gerektiği ve ancak alacak likit nitelikte olmadığından icra-inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerektiği-
Taraflar arasındaki davanın itirazın iptali davasına ilişkin olduğu - Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerektiği, taahhütnameye dayalı olarak açılan eldeki itirazın iptali davası ile ipoteğin kaldırılması davasının tarafları aynı olsa da, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olmadığından davacı tarafça ipoteğin kaldırılması davasından feragat edilmiş olmasından dolayı taahhütnameden de feragat edildiği sonucu çıkarılamayacağı, nitekim ipoteğin kaldırılması isteminin dava dışı bankaya karşı ileri sürülmesi gereken bir talep olduğu - Bu nedenle mahkemece, davalının davacıdan alacaklı olduğu beyanı ve takas-mahsup talebi dikkate alınıp ibranamenin verildiği 29.09.2016 tarihi esas alınarak, ibranamenin ilâma bağlı alacağı kapsayıp kapsamadığının tespiti ile, kapsamadığının anlaşılması hâlinde davacının alacak talebi ile davalının takasa konu olabilecek alacaklarının karşılaştırılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği -
İtirazın iptali davasının açılması için öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürenin kural olarak ödeme emrine itirazın alacaklıya veya vekiline tebliğinden itibaren başlayacağı- Uygulamada ödeme emrine yapılan itiraz, alacaklı veya vekiline tebliğ edilmemişse, alacaklının herhangi bir şekilde itirazdan haberdar olunduğu ileri sürülse dahi hak düşürücü sürenin işlemeye başlamayacağı- İtiraz dilekçesinin tebliğ edilmediği ancak davada aynı takip ve aynı itiraz dilekçesine dayanıldığı ve sadece borçlu kiracı şirket hakkındaki itirazın iptalini talep ettiği dikkate alındığında, bu haliyle borçlunun itirazının en geç bu tarihte davacı tarafça öğrenildiğinin kabulü gerektiği- Alacaklı vekilinin asıl borçlu hakkında açtığı itirazın iptali davasında, kefil hakkında açtığı itirazın iptali davasının bir yıllık itirazı, borçlunun itirazını öğrenmiş olduğundan, iptal davasını açma süresinin bu tarihten itibaren işlemeye başlayacağı-
İtirazın iptali davasının, itirazın tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde açılması gerektiği (İİK m. 67/1)- Borçlu tarafından yapılan itirazın davacı-alacaklıya tebliğ edilmediği bir durumda, zorunlu arabuluculuğa başvurulmuş ise dava açmak için Kanunda öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürenin yine itirazın davacı- alacaklıya tebliğ edildiği tarihten itibaren başlayacağı, hak düşürücü sürenin arabuluculuk anlaşma tutanağının imza tarihinden itibaren başlamayacağı-
Dava dışı asıl borçlunun davacı banka yararına borçlarının teminatını teşkil etmek üzere dava dışı S.Y.' nin maliki olduğu taşınmaz üzerinde 19.10.2012 tarihli 350.000,00 TL limitli ipotek tesis edildiği, ipoteğin 25.11.2015 tarihinde davalının rızası alınmaksızın fek edildiği ve aynı tarihte taşınmazın yine dava dışı S.Ö. isimli şahsa satıldığı, ipoteğin fekkinden dolayı kefilin sorumluluğunun ağırlaştırıldığı, alacaklının, alacağın özel güvencesi olmak  üzere elde ettiği rehin haklarını, güvenceyi ve rüçhan haklarını yalnızca ve mutlaka asıl borçludan temin etmesine yönelik özel bir şart bulunmadığından, 3. kişilerden elde edilen güvencelerin de TBK 592 nci madde kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, fek edilen ipotek bedeli işbu davada hesaplanan kefilin sorumluluğunun üstünde olduğundan davalı kefil yönünden talep edilebilecek bir alacağın bulunmadığı, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesine bir isabetsizlik görülmediği, davalı vekilinin istinaf itirazlarına gelince, dosya kapsamında davacının icra takibi yapmakta kötü niyetli olduğuna ilişkin bilgi ve belge bulunmadığından davalı vekilinin istinaf itirazlarının da yerinde görülmediği gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verildiği-
Aleyhine itirazın iptali davası açılan kimsenin, karşı taraf hakkında menfi tespit davası açamayacağı-
İcra takibine konu kredinin ................. tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırıldığının anlaşıldığı, davalı ............'ın bu sözleşmede kefil olarak imzasının bulunmadığı, her ne kadar davacı ............... tarihli kredi sözleşmesinin yeni bir kredi sözleşmesi olmadığını, söz konusu sözleşmenin önceki sözleşmelerden kaynaklanan kredi borcunun yapılandırılması niteliği taşıdığını ileri sürmekte ise de .............. tarihli genel kredi sözleşmesinin ayrı bir sözleşme şeklinde düzenlendiği, içeriğinde sözleşmenin önceki sözleşmelerle bağlantılı olduğunu gösteren bir ibareye yer verilmediği, sözleşmede kefalet imzası bulunmayan davalı yönünden davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmediği- Temerrüt faizi istenebilmesi için davalı taraflar arasında imzalanan sözleşmede hesap kat tarihinden itibaren temerrüt faizi istenebileceği yönünde bir hüküm bulunmadığı, davalının temerrüde düştüğü tarihten itibaren temerrüt faizine hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön olmadığı, davalı vekilinin istinaf başvurusu yönünden; davalı .............’ın söz konusu sözleşmeyi kefil sıfatıyla imzaladığı, müteselsil kefilin kredi borcunun muaccel olduğu tarih itibariyle gerçekleşen kredi borcundan, kefalet sözleşmesinde yazılı kefalet limiti miktarınca sorumlu olduğu, vadeli kredi borçlarında vadenin sona erdiği tarih itibariyle vadesiz cari hesap şeklinde işleyen kredi borçlarında ise, cari hesabın kesildiği tarih itibariyle gerçekleşmiş olan borç tutarından kefalet limiti ile sınırlı olmak üzere sorumluğunun bulunduğu, kefilin kefalet limiti üzerinde sorumluluğunun ancak kendi temerrüdünden doğacağı, muaccel borçtan kefalet limiti miktarınca sorumlu kefil hakkında alacaklının keşide edeceği ihtar ile temerrüde düşürülmesi halinde, kefalet limitinin üzerinde ayrıca temerrüt faizi ile sorumlu tutulacağı- Yerleşik uygulamalara göre itirazın iptali davası açıldıktan sonra yapılan kısmi ödemelerin icra müdürlüğü tarafından infaz sırasında dikkate alınması gerektiğinden İlk Derece Mahkemesince dava tarihinden sonra yapılan kısmi ödemenin infazda nazara alınmasına karar verilmesinde de usul ve yasaya aykırı bir yön görülmediği-
Taraflar arasındaki ticari ilişkinin ilk kurulduğu tarihten itibaren mevcut uygulama kapsamında davacı tarafından düzenlenen faturaların davalı şirket çalışanı olan .......... ve ............. tarafından imzalanıp teslim alındığı, bilirkişi raporunda yapılan inceleme ve değerlendirme kapsamında davacı tarafından düzenlenen faturalardaki ürünlerin davalı tarafa teslim edildiği, teslim edilen ürünler kapsamında davacı tarafın icra takip tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarının 1.305.185,65 TL olduğu, bu miktar üzerinden icra takibine yönelik itirazın iptaline; likit olan alacak nedeniyle davacı lehine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekeceği-