Davalı borçlunun itiraz dilekçesinde yer alan 'alacaklı taraf ile aramızda imzalanmış herhangi bir kira akdi bulunmamaktadır' beyanının İİK'nun 269/2. maddesi uyarınca açıkça imzaya itiraz niteliğinde olup, uyuşmazlığın çözümünün yargılamayı gerektirdiği, bu nedenle dar yetkili icra mahkemesinin uyuşmazlık hakkında karar veremeyeceği-
Borçlunun itirazında icra müdürlüğünün yetkisine de itiraz ettiği dikkate alındığında, öncelikle incelenmesi gereken yetki itirazının kaldırılması talebi hakkında inceleme yapılmadan ve bu konuda karar verilmeden, doğrudan borca itirazın kaldırılması istemi incelenerek karar verilmesinin isabetsiz olduğu- Mahkemece, borçlunun cevap dilekçesinde; senet metninden anlaşılan, takibe konu çekin keşide tarihi kısmında tahrifat yapıldığı, süresinden sonra bankaya ibraz edildiği ve çekin zamanaşımına uğradığı itirazını ileri sürdüğüne göre, alacaklının tahrifata ilişkin açık bir kabulünün bulunmadığı da gözetilip bu hususlar yöntemince incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece, faiz yönünden gerektiğinde Yargıtay denetimine olanak tanıyacak şekilde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Tanzim edenin isminin yanında ise "Ant." ibaresinin yazılı olduğunun görüldüğü, sözü edilen kısaltma, herhangi bir tereddüte meydan vermeyecek şekilde bir idari birimi göstermediğinden tanzim yeri olarak kabulü mümkün olmadığından, takip dayanağı bonoda tanzim yeri unsuru bulunmadığından anılan belgenin kambiyo senedi vasfı taşımadığı, dolayısıyla, dayanak belge bono niteliğinde olmayıp, adi senet hükmünde bulunduğundan bu belge, 6098 sayılı TBK.'nun 146. maddesinde (mülga 818 sayılı BK.'nun 125. maddesi) düzenlenen on yıllık zamanaşımına tâbi olup; söz konusu senetteki alacak ile ilgili olarak on yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı- Zamanaşımı itirazı mahkemece re'sen nazara alınacak itirazlardan olmayıp, bu hususun re'sen incelenmesinin de doğru görülmediği- Takibe dayanak yapılan senet üzerindeki imzaya, borçlular tarafından ayrıca ve açıkça itiraz edilmediğinden bu belge, İİK'nun 68/1. maddesinde yer alan ve alacaklıya genel haciz yolu ile takip yapma imkanı tanıyan mücerret borç ikrarını içeren bir belge niteliğinde olup, buna karşılık borçlular, borcun aslına yönelik itirazlarını aynı nitelikte belgelerle kanıtlayamadıklarından, mahkemece, itirazın kaldırılması isteminin kabulü gerekeceği-
Davalı kiracı, icra takibine itirazında kira sözleşmesinin varlığına, kira ilişkisine ve aylık kira miktarına itiraz etmediğine göre, taraflar arasındaki kira ilişkisi ve davacının takip talebinde istemiş olduğu miktarın kesinleşmiş olduğu- İcra dosyasına yapılmayan mükerrerlik itirazı borca itiraz niteliğinde olduğundan, İİK. mad. 63 gereğince yargılama sırasında itiraz sebeplerinin değiştirilemeyeceği ve genişletemeyeceği ve bu durumda davalının ödeme itirazını İİK.nun 269/c maddesinde belirtilen belgelerle ispat edemediği anlaşıldığından, mahkemece takibe itirazın kaldırılması ve tahliye istemlerine ilişkin davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği, "mükerrer takip yapıldığı"ndan bahisle davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece, bakiye dosya borcu hesaplanırken, takip tarihinden sonra işleyecek faiz miktarının tesbitinde, takip tarihi ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun yürürlük tarihi arasında, takipte kesinleşen faiz oranı olan aylık % 10 (yıllık %120) oranının uygulanması, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ise, aynı Yasa'nın 120. maddesi dikkate alınarak belirlenecek temerrüt faiz oranının uygulanması gerektiğinden, bilirkişiden ek rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Öncelikle alacaklının, yetki itirazının kaldırılması isteminin çözümlenmesi ve borçluların yetki itirazı yerinde görülmez ise, borca itirazın kaldırılması talebinin incelenmesi suretiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
12. HD. 24.11.2016 T. E: 5610, K: 24248-
12. HD. 07.11.2016 T. E: 17222, K: 23079-
Her davada açıldığı zamanki duruma göre hüküm kurulacağı, mahkemenin Yargıtay'ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli hak doğmuş olacağı, o nedenle mahkemenin Yargıtayca verilen bozma kararına uyması sonunda kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince karar verilmesi gerekeceği, buna göre Yargıtay'ın bozma kararına uymuş olan mahkemenin bu uyma kararı ile bağlı olacağı, bozma gereğince işlem yapmak durumunda olacağı, o halde mahkemece, yukarıdaki ilke ve esaslar gözetilerek, bozmaya uyma kararı verildiğine göre, ilk bozma kararı içeriğine göre yargılama yapıp, bir karar verilmesi gerekirken 'kira sözleşmesinde artış şartı öngörülmediği' gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-