Dosya kapsamından davalının, davalı şirketin tek yetkilisi olduğu anlaşılmakta olup, bu durumda kira sözleşmesinin şirket adına imzalandığının kabulü gerekeceği, İİK.'nun 63. maddesinin “İtiraz eden borçlu itirazın kaldırılması duruşmasında, alacaklının dayandığı senet metninden anlaşılanlar dışında, itiraz sebeplerini değiştiremez ve genişletemez.” hükmünü içerdiği, anılan madde gereği borçlunun senet metninden anlaşılan itirazlarını yargılamada ileri sürebileceği, itirazın kaldırılması ve temerrüt nedeniyle açılacak tahliye davasının kiraya veren tarafından kiracıya karşı açılması gerekeceği, davalı hakkında kiracılık sıfatı olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Borçlunun, alacaklının dayandığı senet metninden anlaşılan itiraz sebeplerini yargılama sırasında ileri sürebileceği- Takip konusu senette teminata ilişkin bir ibare bulunmamakla, teminat iddiasının senet metninden anlaşılan itiraz sebepleri arasında olmadığının ve bu yöndeki itirazın beş günlük itiraz süresi içinde ileri sürülmesi gerektiğinin kabulü gerektiği Yargılama sırasında borçlu vekili tarafından ileri sürülen teminat iddiasının, İİK. mad. 168/5 uyarınca yasal beş günlük sürede bildirilmediğinden, mahkemece, icra mahkemesine yapılan başvurunun reddine karar verilmesi gerektiği, alacaklının kollukta verdiği ifade esas alınarak takibin iptaline hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-
Kira alacağının tahsili için başlatılan takibe itirazın kaldırılması ve tahliye istemlerine-
İİK.'nun 63. maddesi gereği borçlunun senet metninden anlaşılan itirazlarını yargılamada ileri sürebileceği, bu durumda mahkemece 2015 yılı kira bedelinin borçlunun kabulü doğrultusunda ÜFE oranında hesaplanarak ödemelerin denetlenmesi gerekeceği-
8. HD. 10.09.2018 T. E: 2017/14613, K: 15358-
Takibe konu bononun vade tarihi 18/07/2007 olup alacaklı tarafça 3 yıllık süre geçirilmeden 08/08/2008 tarihinde takibe başlandığına göre, borçlunun zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı anlaşıldığından, mahkemece, borçlunun icra dosyasına sunduğu diğer itirazları incelenerek alacaklının itirazın kaldırılması talebinin değerlendirilmesi gerekeceği-
İİK’nun 63.maddesi hükmüne göre; itiraz eden kiracının, itirazın kaldırılması duruşmasında alacaklının dayandığı senet metninden anlaşılanlar dışında itiraz sebeplerini değiştirip genişletemeyeceği, davalı kiracının, takibe dayanak kira sözleşmesinde aylık kira bedelinin 750,00 TL olup, artış yapılacağına dair hüküm bulunmadığına ilişkin itirazı sözleşme metninden anlaşılır nitelikte olup sonradan ileri sürülmesinde bir usulsüzlük bulunmadığı, bu durumda; aylık kira bedelinin 750,00 TL olduğunun kabulü ile bu miktar üzerinden alacağın hesaplanması gerekirken takipte belirtilen miktarın tamamı üzerinden itirazın kaldırılmasına karar verilmesinin doğru olmadığı-
Borçlu bakanlık hakkında idare mahkemesi ilâmı uyarınca takip talebinde yazılı alacağın tahsili için genel haciz yolu ile ilamsız icra takibine geçildiği, borçlu idareye örnek 7 numaralı ödeme emrinin tebliği üzerine, borçlu idarenin yasal süresinde icra müdürlüğüne verdiği dilekçede; talep edilen miktarda farklılıklar olduğu belirtilmiş ise de, itiraz ettiği kısmın cihet ve miktarını açıkça göstermeyen borçlu idarenin itiraz etmemiş sayılacağından takibin kesinleşmiş olduğu-
Kira sözleşmesinde kiralananın işyeri olarak kullanılacağının kararlaştırılmış olması sebebi ile öncelikle mahkemece usulüne uygun olarak tacir araştırması yapılması; davalı tacir ise sözleşmede kararlaştırılmış artış şartının geçerli olduğu ve bunun tefe-tüfe ortalaması olarak belirlendiğinin düşünülmesi, tacir olmadığının belirlenmesi halinde ise artışın üfe oranını geçmeyeceği ve her iki halde de taleple bağlılık ilkesi gözönünde bulundurularak yapılan ödemelerin kira borcunu karşılayıp karşılamadığı tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Takip tarihinden sonrası için değişen oranlarda faiz uygulanabilmesi için, talep edilen faiz oranının, takip tarihi itibariyle, nitelik olarak kanuni, ticari faiz gibi belirli bir faiz oranına denk olması gerektiği- Böyle bir durumda, alacaklının anılan faizlerden birini istediği kabul edileceğinden, faizin, anılan faiz türüne göre değişen oranlarda hesaplanması gerektiğinin borçlu tarafından her zaman ileri sürülebileceği-