"Talep konusu miktarın, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli olması durumunda, kısmi dava açılamayacağını" öngören HMK.'nun 109/2. maddesi, karar tarihi itibariyle yürürlükten kaldırılmış olduğundan, davacı avukat tarafından vekalet ücreti alacağına ilişkin olarak açılan kısmi davanın esasına girilmesi gerektiği-
Bir alacak hakkında daha fazla miktar için tam dava açma imkânı bulunmasına rağmen, alacağın bir kesimi için açılan davanın "kısmi dava" olduğu- Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması ve bu alacağın şimdilik bir kısmının dava edilmesi gerektiği-  Davacı; dava tarihi itibarıyla alacağının miktarını tam ve kesin olarak belirleyebilecek durumda olduğundan,  davacı vekili dava dilekçesinde davayı belirsiz alacak davası olarak açtıklarını belirtmiş olsa da mahkemenin davanın belirsiz alacak davası olmayıp kısmi dava olduğu yönündeki kabulünün yasaya uygun olduğu-  Karar, temyiz incelemesi sonucunda bozulduktan sonra artık ıslah yapılamayacağından mahkemece bu gerekçe ile ıslahla artırılan miktarın reddine karar verilmesi gerektiği- Görevsizlik karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
19/12/2014 tarihli tahsis talebine istinaden yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine, mahkeme aksi kanaatte ise 2.265,82 TL gecikme zammının iptaline ve 6552 sayılı Kanun gereğince yapılandırmadan yararlanması gerektiğinin tespitine-
Davacının talebine konu alacaklarının miktarının ancak bir yargılama sürecinden ve bilirkişi incelemesinden sonra tam olarak tespit edilebileceği, mahkemece işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme sonucu dava konusu alacakların belirli alacaklar olduğu gerekçesiyle davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesinin bozma nedeni olduğu- Mahkemece alacağın miktarının belirlenebilir olduğu, belirsiz alacak davası açılamayacağı kabul edildiği halde davacıya talep ettiği alacaklarının miktarını tam olarak açıklayıp eksik harcı tamamlaması için kesin önel verilmeksizin davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Belirsiz alacak davası, davacının, davada talep edeceği miktarı veya değeri tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin objektif şekilde imkansız olması ya da bunun kendisinden beklenememesi halinde mümkün olduğu, davacı dava tarihinde davanın miktarını tam ve kesin olarak biliyorsa veya bunu bilebilecek durumda ise, belirsiz alacak davasının açılamayacağı-
Davacı tarafın iddiasına göre, araç davacının arkadaşının sevk ve idaresi sırasında meydana gelen kaza nedeniyle aracında oluşan hasar bedelini talep ettiği, buna göre, davacının iddiası ile araçta oluşan gerçek hasar bedeli ve aracın pert olup olmadığı kesin olarak belirlenebilmesi için yargılama yapılması gerektiği, davacının belirsiz alacak davası açmasında hukuki yararın bulunduğunun kabul edilmesi gerekeceği-
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkında hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesinin amaçlanması ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılması gerekeceği-
Mahkemece; davacının aile birliği içerisinde bakılacağı olgusu değerlendirilerek hakkaniyet indirimi yapılmış ise de; aile bireylerine böyle bir yükümlülük yüklenemeyeceği gibi, dışarıdan bir bakıcı tutulmuş olsa idi ne kadar zararının olduğu belirlenerek hüküm verilmesi gerektiğinden; davacının gerçek zararından, varsayıma dayalı hakkaniyet indirimi yapılmış olmasının doğru olmadığı-
Taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu tartışmasız ve açıkça belirgin olduğundan kısmi dava açılamayacağı yönünde verilen hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 6644 sayılı Yasa ile 6100 sayılı HMK'nun 109/2. maddesi hükmü yürürlükten kaldırılmış olup, usul hükümleri, aksine bir düzenleme bulunmadıkça görülmekte olan davalara da uygulanacağından ve bu durumda kısmi dava açılabilmesine olanak sağlanmış olduğundan davanın esasına girilerek delillerin eksiksiz olarak toplanıp sonuca gidilmesi gerektiği-