Davaya konu ölüm olayı 14/06/2001 tarihinde meydana gelmiş, ilk dava 04/10/2001 tarihinde açılmış, ıslah dilekçesi ise 07/09/2011 tarihinde verilmiş olup, ıslah dilekçesinin verildiği tarih itibariyle 818 s. BK. mad. 60 uyarınca, 1 ve 10 yıllık zamanaşımı süresi ile 765 s. TCK. mad. 455/2 ve 102 uyarınca olayın bağlı olduğu 10 yıllık uzamış ceza zamanaşımı süresi geçmiş olduğundan, davalılar tarafından ıslaha karşı süresinde zamanaşımı def'i ileri sürüldüğüne göre; ıslah ile arttırılan istemin zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği-
Davanın, niteliği itibariyle külli tespit kısmi eda istemli belirsiz alacak davası olduğundan davacının alacaklarına işletilecek faizlerin başlangıç tarihlerinin dava ve ıslah tarihleri olarak ayrı ayrı belirtilmesi gerekirken talep edilen tüm alacaklara dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin doğru olmadığı - Hükmedilen alacakların net mi yoksa brüt mü olduğunun kararda belirtilmemesinin hükmün infazında tereddüt yaratacağının düşünülmemesinin isabetsiz olduğu- Brütün nete çevrilmesi sırasında SGK ve işsizlik sigortası primi kesintilerinin yapılmayarak, işveren aleyhine fazla miktarda fazla çalışma ücreti alacağının hüküm altına alınmasının hatalı olup bozmayı gerektirdiği-
Davacının kısmı eda külli tespit talepli belirsiz alacak davası açması ile mahkemece gerekli olmadığı halde tensiple davacı vekiline davanın belirsiz alacak veya kısmi dava olup olmadığını açıklayıcı beyanda bulunması yönündeki ara kararına uygun olarak, davacı, davasının belirsiz alacak davası olduğunu belirterek talep ettiği miktarı kısmen artırıp, harcını yatırmasının ıslah olarak nitelendirilemeyeceği, davanın bu durumda tahsil amaçlı belirsiz alacak davasına dönüşeceği- Davacı bilirkişi raporundan sonra belirlenen miktarları ıslah suretiyle artırmış olup tahkikat aşamasında gerçekleştirilen bu işlem gerçek anlamda ıslah olup mahkemece değerlendirmemesi ve ilk açıklama dilekçesinin ıslah olarak kabul edilerek yargılama sırasındaki bu ıslahın 2. Islah olarak kabulü açıkça usule aykırılık teşkil ettiği-
Davacı vekilinin açtığı “kısmi dava”nın belirsiz alacak davası olarak nitelendirilerek, hukuki yarar yokluğu gerekçesiyle reddinin hatalı olduğu, kaldı ki kıdem tazminatı davası belirsiz alacak davasına konu edilemeyecek olsa dahi, mahkemece yapılması gerekenin, davacı tarafa alacağını belirlemesi ve varsa noksan harcını tamamlaması için süre vermek olduğu-
Belirsiz alacak davasının ister tahsil amaçlı olsun, ister kısmi eda külli tespit, ister salt tespit türünde açılsın her üç türünde de zamanaşımının dava tarihinden itibaren tüm alacak için kesileceği-
Kısmi dava olarak açılan davada, davacı vekilinin sonradan belirsiz alacak davası olduğunu beyan etmesinin sonucu değiştirmeyeceği, hal böyle olunca mahkemece davacı vekilinden her bir alacak için ne miktar talepte bulunduğu hususu açıklattırılarak alacaklar hakkında tek tek hüküm kurulması gerekirken toplu şekilde hüküm kurulmasının hatalı olduğu- Dava 6100 sayılı HMK zamanında açılmış olmasına rağmen belirsiz alacak davası olarak açılmadığından, sonradan veya kendiliğinden belirsiz alacak davasına dönüştürülmesinin mümkün olmadığı, bu nedenle davanın kısmi dava olarak kabulü gerekeceği-
Kısmi dava olarak açılan davada, davacı vekilinin sonradan davanın belirsiz alacak davası olduğunu beyan etmesinin sonucu değiştirmeyeceği, hal böyle olunca mahkemece davacı vekilinden her bir alacak için ne miktar talepte bulunduğunu açıklattırılarak alacakların ıslah ile istenen kısımlarına ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekeceği-
Kısmi dava olarak açılan davada, davacı vekilinin sonradan davanın belirsiz alacak davası olduğunu beyan etmesinin sonucu değiştirmeyeceği-