Davacının çalıştığı davalı şirket, 20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurumlara ilişkin listede yer aldığı ve kapatıldığı anlaşıldığından dava hakkında 675 Sayılı KHK. nin 16. maddesi kapsamında değerlendirme yapılması gerektiği-
Mahkemece, işbu davanın 1086 sayılı HUMK ilgili hükümleri uyarınca kısmi dava olarak açılıp, belirsiz alacak davası olarak açılmadığı, 6100 sayılı HMK'nun yürürlüğe girmesinden sonra da kendiliğinden belirsiz alacak davasına dönüşmesinin mümkün olmadığı nazara alınarak sonucuna göre bir karar verilmek gerekeceği-
Islah dilekçesinin verildiği tarih itibariyle 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 60. maddesinde düzenleme altına alınan 1 yıllık zamanaşımı süresi ile 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 455/1 ve 102. maddeleri uyarınca olayın bağlı olduğu 5 yıllık uzamış ceza zamanaşımı süresi geçmiş olup davalılar tarafından ıslaha karşı süresinde zamanaşımı def'i ileri sürüldüğüne göre; davacılar yönünden ıslah ile arttırılan istemin zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği-
Taraf vekillerinin hazır bulunduğu celsede HMK mad. 184 gereğince taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapmak için söz hakkı tanınmaksızın tahkikat aşamasının bitirildiği, sözlü yargılama aşamasına geçildiği, sözlü yargılama oturumunun gelecek celse yapılması ve duruşmanın ileri bir tarihe bırakılması şeklinde karar verildiği, anılan celsede davacı tarafça sunulan ıslah dilekçesi tahkikat aşamasının bitirildiği gerekçesi ile dikkate alınmayarak davanın kısmen kabulüne karar verildiğinden, HMK mad. 184 ve devamı maddelerinde belirtilen usullere uyulmadan, tarafların iddia ve savunma hakkını kısıtlar şekilde hüküm kurulmayacağı- Dava HMK mad. 107 'ye göre açıldığından mahkemenin ıslah dilekçesini dikkate almadan kara vermesinin yerinde olduğu yönünde ki kararının doğru olduğu(Karşı Oy)-
İşçinin imzasını taşıyan bordroların sahteliği ortaya konmadıkça bu bordrolardaki fazla çalışma karşılığının ödendiğinin kabul göreceği- Bozma kararının 2 numaralı bendine mahkemece uygun davranılmayarak bozma öncesi gibi hüküm kurulduğu anlaşılmakla, bunun eylemli direnme olup olmadığının takdirinin Hukuk Genel Kurulu’na ait olduğu-
E.li direnme olup olmadığının takdirinin Hukuk Genel Kurulu’na ait olduğu-
Dava dilekçesinin sonuç kısmında talep edilen her bir işçilik alacağının belirsiz alacak davası olduğu durumunun açık bir şekilde belirtildiği durumda, davanın belirsiz alacak davası olduğu kabul edilmesi gerekirken kısmi dava olarak kabulünün doğru olmadığı-
Davacı vekili dava dilekçesinin sonuç kısmında talep ettiği her alacak için bir miktar yazdıktan sonra parantez içinde “belirsiz” ibaresini kullanarak işçilik alacaklarının tahsilini talep etmişt olup, yargılama sırasındaki alacak miktarının artırılması talepli dilekçesinde ise “belirsiz alacak davasındaki” taleplerini artırdığını belirterek davasının belirsiz alacak davası olduğunu açıkça beyan ettiği halde, davanın kısmi dava kabul edilemeyeceği-
İflas ertelemesi davasında kayyum olarak atanan davalıların sorumluluğundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkin davanın "sadece doğrudan devlet aleyhine açılabileceği" gerekçesiyle usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- İflas erteleme davası sırasında mahkemece atanan kayyumların HMK’nın 266. maddesinde düzenlenen bilirkişi niteliğinde olmadığı, bu kişilerin sorumluluğuyla ilgili İİK’da hüküm bulunmaması karşısında; kayyımların sorumluluğunun, TMK. mad. 467/II-1 uyarınca vasinin sorumluluğuna ilişkin hükümler kapsamında değerlendirileceği-