Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararının, tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalma olduğu- Zararın meydana geldiği tarihe göre, tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği arazi ise gelir metodu yöntemi ile, arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değerin belirlenmesi gerektiği-  Davacının zararının, mahkeme kararının kesinleştiği tarihte oluşması halinde, mahkemece bu tarihin değerlendirme tarihi olarak esas alınması gerekeceği- "Arsa" niteliğindeki taşınmazın, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti ve emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanarak, taşınmazdan DOP payının düşülmesinin gerekip gerekmediğinin belirtilmesi suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerektiği-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklı eksik ve ayıplı imalat bedelinin tahsili istemine ilişkin davanın başında davacılar tarafından eksik ve ayıplı imalatın değerinin belirlenebilmesinin mümkün olmadığı ve bu talebin, konusunda uzman teknik bilirkişiler tarafından rayiç bedeller üzerinden belirlenip, tespit edilmesi gerektiğinden davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında davacıların hukuki yararının bulunduğu-
19. HD. 16.02.2017 T. E: 2016/12105, K: 1230-
Kaza neticesinde davacının maruz kaldığı yaralanmaya ilişkin olarak bir üniversitenin Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı'ndan alınan raporun kaza tarihine göre yürürlükte bulunan "Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği" hükümleri dikkate alınarak düzenlenmesi gerektiği-
Belirsiz alacak davasının, HUMK'nun yürürlükte olduğu dönemde yer almayan bir dava türü olup 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107. maddesiyle kabul edildiği, bu durumda eldeki asıl davanın açıldığı tarihte HUMK yürürlükte olduğuna göre, HMK döneminde açılan davalar açısından uygulanma imkanı bulunan belirsiz alacak davası ile ilgili hükümlerin asıl dava dosyası bakımından uygulanmasının düşünülemeyeceği-
Belirsiz alacak davası açılamayacak hallerde, bu nitelikte bir dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığı, hukuki yarar, dava şartları (HMK. mad. 114) arasında düzenlendiğinden ve dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise mahkemece dava şartı noksanlığının tamamlanması konusunda davacıya kesin süre verilip sonucuna göre işlem yapılması gerektiğinden, mahkemece davacının davasını dava dilekçesinde belirttiği zarar yönünden tam dava olarak sürdürebilmesi için talep sonucunun açıklattırılması ve bu miktar üzerinden peşin harcın tamamlattırılması yönünden belirtilen usuli işlemlerin yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Manevi tazminat davası belirsiz alacak davası olarak açılamazsa da, davayı açarken "belirsiz alacak davası" olarak açtığın belirten davacı vekilinin, eş için 15.000, çocuklar için 10.000'er TL  manevi tazminat istemiyle eldeki davayı açtığı ve bu miktar üzerinden dava peşin harcını yatırdığı anlaşıldığından, davacılar vekilinin talebini yargılama aşamasında artırmasının mümkün olmayacağı ancak eldeki eda davasında mahkemenin davacılar vekilinin talep ettiği miktarlar yönünden yargılama yapılmasının mümkün olduğu-
Manevi tazminatın bölümlemeyeceği, ıslahla artırılamayacağı- Dava dilekcesinde talep edilmeyenin ıslahla artırılamayacağı-
Alacağın bir kısmının dava edilmesi halinde, kesinlik sınırının dava edilen miktara göre değil, alacağın tamamına göre belirleneceği-  Bir işlem yapıldığı kanıtlanmadan, sadece TTK. mad. 68/son hükümlerine dayalı savunma ile mevduatta bulunan paranın ödenmesinden kaçınılamayacağı- Davalı bankanın ticari defterlerle ilgili savunmasının, elinde banka cüzdanı bulunan davacının hakkını ileri sürmesine engel teşkil etmeyeceği-
Belirsiz alacak davası türünde açılan davada, davalı ile dava dışı işveren arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğu iddia edilerek, davalı bünyesinde aynı görev ve kıdemde çalışan emsal işçilere ödenen ücretin davacıya da ödenmesi gerektiği ve sağlanan diğer tüm mali haklardan davacının da yararlanması gerektiği belirtilerek, aylık ücret, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti, ikramiye ve ilave tediye, sosyal yardım, ek tazminat, vardiya zammı, yol ve yemek ücreti alacakları talep edilmiş olup, mahkemece fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları dışındaki talepler bakımından, davanın belirsiz alacak davası açılamayacağı kabul edilerek hukuki yarar yokluğundan usulden ret kararı verilmiş olsa da davacı vekili, delilleri arasında, emsal işçi ücret ve mali haklarının belirlenmesi noktasında davalı kayıtlarına dayanmış olup, talebin haklı görülmesi ihtimalinde, emsal işçiye ödenen ücret ve sağlanan hakların tespit edilerek işçilik alacaklarının miktarının tam ve kesin olarak belirlenmesi, karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale gelebileceğinden verilen usulden ret kararının verilen alacaklar yönünden de, isabetsiz olduğu; işin esasına girilmesi gerektiği- Maden sahası ruhsat sahibinin ve bu saha ile ilgili imzalanan sözleşmenin tarafının Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu olması karşısında, Ege Linyitleri İşletmesi Müessese Müdürlüğü’nün taraf sıfatına haiz olmadığı bilinerek, dava dilekçesinde davalı tarafın yanlış gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığı-