Mahkemece; davalıya trafik sigortalı araç sürücüsü ve davacı yayanın kazadaki kusur durumlarının belirlenmesi konusunda herhangi bir araştırma yapılıp rapor alınmadan, trafik sigortacısı olan davalının zarardan sorumluluğuna karar verildiğinin görüldüğü, mahkemece alınan maddi tazminata ilişkin hesaplama yönünden hükme esas aldığı ................tarihli raporda da, dosya kapsamında alınmış kusur raporu bulunmadığından sigortalı sürücüyü %100 kusurlu olduğu kabulüne göre hesaplama yapıldığının bildirildiği, oysa, davalı sigortacının zarardan sorumlu tutulabilmesinin ön şartının, kazaya karışan sigortalı araç sürücüsünün kazada kusurlu olması olduğu, bu durumda mahkemece; somut olaya göre davalının ancak sigortalı araç sürücüsünün kusuru bulunması halinde ve sürücünün kusur oranıyla sınırlı olarak 3. kişilerin zararlarından sorumlu tutulabileceği göz önünde bulundurularak; davaya konu soruşturma dosyası, ceza davası açılmış ise ceza dosyası getirtilerek konusunda uzman bilirkişiden kusur raporu alınması ve oluşacak sonuca göre davalının zarardan sorumluluğunun belirlenmesi gerekeceği-
Fazla çalışma ücretinden karineye dayalı makul indirime gidilmesi sebebiyle reddine karar verilen miktar bakımından, kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilemeyeceği- Talep artırımının, ancak tahsil amaçlı belirsiz alacak davasında mümkün olduğu- Tespit içeren belirsiz alacak davasının, artırım dilekçesi ile değil, ıslah sureti ile tahsil istemine dönüşebileceği- Mahkemenin ilk kararının davacının temyizi üzerine Dairemiz tarafından bozulması ve bozma kararına uyularak yapılan yargılama sırasında davacı vekilinin HMK’nun 107. maddesinden bahsederek talep artırım dilekçesi vermişse de davacı vekilinin bu ikinci dilekçesinin de niteliği itibarı ile tahsil amaçlı belirsiz alacak davasında uygulama yeri olan “tamamlama dilekçesi” olmayıp, talep edilen miktarların artırılmasına yönelik “ıslah” dilekçesi olduğu- Aynı davada taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabileceği- Davacı bozmadan önce bir kısım taleplerini artırmıştır, bozmadan sonra ise daha önceki ıslahla artırılmayan fazla mesai alacak talebini niteliği itibariyle ıslah olan ikinci ıslah dilekçesiyle artırmış, yani, davacı bozma ilamı öncesi ve sonrasında olmak üzere davada toplam iki kez ıslah yoluna başvurmuş olup hem HMK. mad. 176/2 uyarınca ‘‘aynı davada taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabileceğinden’’hem de bozmadan sonra ıslah yapılamayacağından, bozma sonrasında yapılan ıslaha değer verilerek karar verilmesinin hatalı olduğu-
Hukuki sebepler kısmında BK.'nun 18. (TBK.'nun 19.) maddesini gösterilmesi davanın muvazaaya dayalı iptal davası olduğu şeklinde yorumlanması için yeterli midir? Davanın, dava dilekçesinde yazılı hukuki nitelendirmeye bakılmaksızın İİK 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davası olduğu mu kabul edilmelidir?
Davalı tarafından düzenlenen M.çik Yaşam Sigorta Poliçesi'nin "kaza sonucu maluliyet teminatı" başlıklı maddesinde "poliçe süresi içinde meydana gelen bir kaza sonucu sigortalının malul kalması durumunda aşağıda belirtilen maluliyet oranlarına göre sigortalıya ödenecek tutar olduğu, kaza, sigortalının derhal veya kaza tarihinden itibaren iki sene zarfında daimi surette maluliyetine sebebiyet verdiği takdirde, tıbbi tedavinin sona ermesini ve daimi maluliyetin kati surette tespitini müteakip tazminat sigortalıya ödenir" denilerek daimi maluliyet tazminatı ödeme şartlarının belirlendiği, gerek F. Kaza Sigortası Genel Şartları'nın 8/B maddesinde, gerekse davalı tarafından düzenlenen poliçenin daimi maluliyete ilişkin özel şartında, maluliyetin kesin tespitinden sonra tazminatın ödeneceği ilkesinin benimsendiği, maluliyet konusunda kesin tespitin yapılması ile poliçe kapsamındaki daimi maluliyet tazminatı yönünden muacceliyet şartı gerçekleşmiş olacağından, bu zarara ilişkin zamanaşımı süresinin de anılan husus gözetilerek değerlendirilmesi gerektiği-
Bir miktar para alacağının faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesinin talep edildiği kısmî davada, dava konusu miktarın kısmî ıslahla faiz talebi belirtilmeksizin arttırılması hâlinde, arttırılan miktar bakımından dava dilekçesindeki faiz talebine bağlı olarak faize hükmedileceği-
İş hukukundan kaynaklanan davalarda, taraflar arasında çalışma süresi ve ücret miktarı yönlerinden uyuşmazlık bulunmasının, alacağı belirsiz hale getirmeyeceği- İşçinin çalışma süresini ve ücretini belirleyebileceği, işçinin ne zamandan beri çalıştığını veya ücretinin ne kadar olduğunu bilmemesinin hayatın olağan akışına da aykırı olduğu, işçinin kendisinin bilmediği çalışma süresini, tanıkların bildiğini veya bilirkişinin bileceğini farzetmenin ispat kurallarına da aykırı olacağı, keza tarafın yeterli şekilde somutlaştırıp kendisinin bilgisinde dahi olmadığını belirttiği bir hususun mahkemece bilinmesini beklemenin de mümkün olmadığı- İşverenin maddi hukuktan doğan yükümlülüklerini (belge ve bordro düzenleme gibi) yerine getirmemesinin, tuttuğu belgelerin gerçeği yansıtmamasının, davadan önce işçinin alacaklarını inkar etmesinin ya da ikrar etmekle beraber yerine getirmemesinin davacıya kural olarak belirsiz alacak davası açma imkanını vermeyeceği; işçinin bu durumlarda dahi, alacağının miktarını veya değerini belirleyebiliyorsa, belirsiz alacak davası açamayacağı- Davacı yan, ücret alacağı bakımından işyeri kayıtlarına dayanmış olup imzasız ücret bordrolarında yazılı miktara ve bordrodaki tahakkuklara itirazı bulunmadığından, davacının, çalışma süresini, kendisine ödenen ve ödenmesi gereken aylık ücret miktarını, sendikaya üye olduğu ve toplu iş sözleşmesinden yararlanabileceği tarihi, toplu iş sözleşmesi gereği alması gerektiğini iddia ettiği aylık ücret miktarını belirleyebilecek durumda olduğundan, dava konusu ücret alacağı gerçekte belirlenebilir bir alacak olup belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceği nazara alınarak, bu talep yönünden davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Destekten yoksun kalma tazminatı, doğrudan davacı üzerinde doğduğundan; araç sürücüsünün veya işletenin "tam kusur"unun, davacıya yansıtılamayacağı- Aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısının, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığı ve destekten yoksun kalan davacı zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, sigortacının tazminattan sorumlu olacağı- Davacı lehine belirlenen vekalet ücretinin, asil yerine vekile verilmesine hükmedilmesinin hatalı olduğu-
Dava dilekçesinde, poliçede dain mürtehin kaydı olan kredi alacaklısı bankanın bakiye alacağını aşan miktar için davacılar lehine hüküm tesisinin talep edildiği; poliçedeki vefat tazminatının bakiye kredi borcu kadar (kredi asıl alacağı ve fer'ileri dahil olacak biçimde) mürtehin bankanın alacaklı olduğuna ilişkin kayıt bulunduğu dikkate alınmak suretiyle, ilgili banka şubesinden güncel bakiye kredi borcu miktarının sorulması ve bu miktarı aşan kısım bulunması halinde davacılar lehine hüküm tesisi gerekeceği-
Manevi tazminatın tekliği ve bölünmezliği ilkesi kabul edilmiş olup, manevi tazminatın mahiyeti de dikkate alındığında, belirsiz alacak davasına konu edilebilmesinin, kısmi dava olarak açılıp sonradan miktarının artırılmasının mümkün olmadığı-
Davacının dava açarken dava konusu işçilik alacaklarının miktarını belirleyebilmesi için gerekli veri ve bilgilere sahip olması halinde dava konusu edilen alacakların belirsiz alacak olmadığının kabulü gerektiği- Talep edilecek alacak miktarının davanın açıldığı anda tam ve kesin bir biçimde belirlenmesi mümkün olmasına rağmen, "belirsiz alacak" davası şeklinde açılan davanın, hukuki yarar yokluğu nedeni ile usulden hemen reddedilmemesi gerektiği- Dava dilekçesinde talep edilen asgari tutar, somut olayın özelliklerine göre talep edilebilecek alacak tutarı konumunda olup kısmi davanın koşulları yoksa davacının tam eda davası açtığı kabul edilmesi gerektiği- Dava dilekçesinde talep edilen asgari tutar, somut olayın özelliklerine göre talep edilebilecek toplam alacak miktarı kadar değilse ve kısmî davanın koşulları da bulunmuyorsa, bu durumda mahkemece alacak miktarını netleştirmesi ve bildireceği dava değerine göre eksik harcı tamamlaması için davacıya bir haftalık kesin süre verilmesi ve verilen kesin süre içinde belirtilen eksikliğin tamamlanması hâlinde davaya tam eda davası olarak devam edilmesi, aksi durumda ise davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği- Dava dilekçesinde asgari bir tutar gösterilmiş olup bunun, alacağın belirli bir kesimi olduğu anlaşılmakla birlikte, açılan davanın belirsiz alacak davası mı; yoksa kısmi dava mı olduğu hususunda açıklık bulunmuyorsa hâkimin, taleple bağlı olduğu için öncelikle, davacı tarafa bir haftalık kesin bir süre vermesi ve onun beyanı doğrultusunda açılmış olan davanın belirsiz alacak davası mı, yoksa kısmi dava mı olduğunu belirlemesi gerektiği (hâkimin davayı aydınlatma ödevi)- Davacı verilen bir haftalık kesin süre içinde davanın belirsiz alacak davası olduğunu beyan etmiş ve belirsiz alacak davası açılabilmesi için gerekli koşullar mevcut ise, davanın belirsiz alacak davası olarak görülüp sonuçlandırılması; belirsiz alacak davası açılabilmesi için gerekli şartlar bulunmakla birlikte davacı açmış olduğu davanın kısmi dava olduğunu belirtmişse, bu hâlde mahkemenin davayı, kısmi dava olarak kabul edip yargılamayı sürdürmesi; üçüncü bir ihtimal olarak davacı davasının belirsiz alacak davası olduğunu mahkemeye bildirmiş olmakla birlikte belirsiz alacak davasının koşulları bulunmuyor ve fakat kısmi dava açılabilmesi mümkünse, bu durumda, mahkemece, açılmış olan davanın, doğrudan bir ara kararla bir kısmi dava olarak nitelendirilmek suretiyle görülüp karara bağlanması gerektiği-