İşçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkin davada, genel tanık anlatımlarından, davacının davalı iş yerinde host olarak çalıştığı, Uşak-İzmir, Uşak-Ankara ve İzmir-Ankara otobüs seferlerindeki araçlarda host görevlisi olarak bulunduğu, seferin birinin tamamlanmasından sonra davacının diğer sefere devam ettiği, haftada sadece 1 gün Uşak’ta kalıp dinlendiği, haftanın 6 günü ve genel tatillerde de aynı şekilde çalışmayı sürdürdüğünün anlaşıldığı; her ne kadar tanıklar davacının 24 saat araçta bulunduğunu belirtmiş ise de, uykuda, yemekte ve sefer aralarında geçen süreler dikkate alındığında, Yargıtay’ın 14 saatten fazla çalışma yapılamayacağı, bu durumda dahi 2 saatlik ara dinlenmesinin düşülmesi gerektiği şeklindeki kararları da göz önünde bulundurularak davacının haftanın 6 günü günlük 4,5 saat fazla çalışma yaptığı tespiti ile fazla çalışma alacağının hesaplandığı- Esasen davacının fazla çalışma yaptığı konusunda ihtilaf bulunmamakta olup, yapılan bu fazla çalışmanın süresinin uyuşmazlık konusunu oluşturduğu, bu bağlamda davacının fazla çalışma yaptığı davacı tanık beyanlarından anlaşılsa da; davacının çalıştığı iş yeri, yapılan işin niteliğinin de göz önünde bulundurulması gerektiği- Davacının çalışma şekli ve süresine ilişkin davalı işveren tarafından herhangi bir kayıt ibraz edilmemesi nedeniyle vardiyalı çalıştığının ispat edilemediği de görüldüğünden, davacı tanık beyanlarına göre davacının vardiyasız ve tek başına çalıştığının da kabulünün gerektiği, hâl böyle olunca; davacı tanıklarının beyanları, yapılan işin niteliği, davacının otobüs seferlerinde tek başına host olarak çalışmış olması nedenleriyle davacının günlük 4,5 saat fazla çalışma yaptığının kabulünün gerektiği-
Yıllık izin ve ücret alacaklarının belirlenebilir alacak olması nedeniyle belirsiz alacak davasına konu olamayacağı bu alacaklar yönünden davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiği-
Dava belirsiz alacak davası türünde açılmış olup, bozma kararından sonra davacı tarafından HMK mad. 107/2 gereğince verilen talep artırım dilekçesi ile talep sonucu artırıldığı, mahkeme kararının gerekçesinde belirtildiğinin aksine, somut uyuşmazlıkta bozmadan sonra yapılan bir ıslah işlemi söz konusu olmayıp, davacı tarafından talep artırım hakkı kullanıldığı, hukuki nitelik itibariyle talep artırım işlemi ıslah olmadığından, bozmadan sonra yapılan bir ıslah da söz konusu olmayacağı, açıklanan bu hususlar sebebiyle, mahkemece talep artırım dilekçesi dikkate alınarak hüküm kurulması gerektiği-
Somut olayda, mahkemece verilen karar Dairemizce bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı gerekçesiyle bozulmuş ise de, bozma ilamı sonrasında verilen hukuken miktar artırımı niteliğindeki dilekçe ile talep konusu alacakların değeri artırılmış olduğu anlaşılmakla, dava belirsiz alacak davası olarak açılmış olup HMK mad. 107/2 gereğince alacağın miktarı ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenmesinin mümkün olduğu anda miktar artırımı yapılabileceğinden, anılan işlemin geçerli kabul edilerek karar verilmesi gerektiği-
Kısmi dava açılması halinde zamanaşımının yalnız alacağın kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesileceği, ancak talep konusu yapılmayan geri kalan kısım bakımından ise zamanaşımı işlemeye devam edeceği- HUMK’nın yürürlükte olduğu dönemde fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak kısmi dava şeklinde açılan eldeki davanın, HMK’nın yürürlüğe girmesiyle kendiliğinden belirsiz alacak davasına dönüşmeyeceği- Davacı tarafın ıslahla artırdığı miktar yönünden 6762 sayılı TTK’nın 1268’inci maddesinde öngörülen iki yıllık zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle bu kısma ilişkin istemin reddine karar verilmesi gerektiği- Bir usul işleminin, yargılama sırasında yapılmaya başlanıp, tamamlandıktan sonra, yeni bir usul kuralı yürürlüğe girerse, söz konusu işlem geçerliliğini koruyacağından, davanın açıldığı tarihte HUMK yürürlükte olup, davanın belirsiz alacak davasının açılasının mümkün olmadığı, bu durumda dava açılarak taraf usul işlemlerinden olan 'davanın açılması işleminin' tamamlanmış olduğu, yeni kanunla belirsiz alacak davası açılması mümkünse de bu taraf usul işleminin eski kanun döneminde mevcut olmadığı-
Belirsiz alacak davası olarak açılan davada, davacının harcını yatırarak bedel artırma talebinde bulunulabileceği, ayrıca bundan bağımsız olarak HMK.'nun 176. maddesi gereği ıslah yapmak hakkının da mevcut olduğu, mahkemece davacının ıslah dilekçesi esas alınarak bir karar vermek gerekirken bedel artırım dilekçesini ıslah dilekçesi olarak kabul ederek bu dilekçedeki talep gibi karar verilmesinin ve ikinci dilekçe olan ıslah dilekçesinin dikkate alınmamasının doğru olmadığı-
Zorunlu deprem sigortası poliçesine dayanılarak taşınmazda meydana gelen zararın tazmini istemine ilişkin davada, T.T.K ve DASK genel şartları gözönüne alınarak; dava konusu konutun yıkım kararının ne zaman alındığı tespit edilerek İl Afet Acil Durum Müdürlüğü yazısında depremler nedeni ile ağır hasarlı ve yıkık derecede hasar gören afetzedeler kesin hasar tespit isim listesinde davacı isminin yer aldığı da göz önünde tutularak davalının ispat yükünü yerine getirip getirmediğinin, poliçenin geçerli olup olmadığı değerlendirilmesinin gerektiği-
Davacı vekili davalının ölü olduğunu bilmediğinden davacının ölü kişiye karşı dava açmasının dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmediği, bu nedenle, HMK 124. maddesi gereği davaya dahil edilen davalı mirasçılarına karşı yöneltilen davada işin esasına girilip inceleme yapılması gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı- Mahkemece, davacı tarafın davasını 6100 sayılı HMK'nın 107.maddesi kapsamında belirsiz alacak davası olarak açtığının dava dilekçesinde belirtildiği gerekçesiyle dava, hukuki yarar yokluğu nedeniyle de reddedilmiş ise de, dava dilekçesinde böyle bir ibarenin bulunmaması ve davanın kısmi dava olarak açılması göz önüne alındığında mahkemenin davacının hukuki yararının yokluğu nedeniyle red gerekçesinin doğru olmadığı-
Davacı ile davalı arasında imzalanan bina yapım inşaatı için inşaat all risk sigorta poliçesi gereği sigortalı binada meydana gelen hasar bedelinin davalıdan tahsili talebine-
Belirsiz alacak davası olarak açılan davada, davacının harcını yatırarak bedel artırma talebinde bulunulabileceği, ayrıca bundan bağımsız olarak HMK. mad. 176 gereği ıslah yapmak hakkının da mevcut olduğu- Mahkemece davacının ıslah dilekçesi ve bedel artırım talebi esas alınarak bir karar vermek gerekirken sadece ıslah dilekçesindeki talep gibi karar verilmesinin ve bedel artırım talebinin dikkate alınmamasının doğru olmadığı- Hakimin manevi tazminatı takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği, bu hususlar dikkate alındığında, trafik kazası nedeniyle açılan davada takdir olunan (4.000,00 TL) manevi tazminatın az olduğunun görüldüğü ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerektiği-