Öncelikle davacıdan ücret alacağı taleplerinin hangi aylara ilişkin olduğu ile ödenmeyen ücret alacağı miktarlarının açıklattırılması ve işverenden davacıya yapılan ödemeye ilişkin bilgi ve belgeler de istenerek davacının talepleri ve işverence ibraz edilecek bilgi ve belgeler birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuç dairesinde hüküm kurulması gerekeceği- Davacı işçi istifa dilekçesini iradesi fesada uğratılarak verdiği iddiasında bulunduysa da, dosya kapsamı, ilgili soruşturma dosyaları söz konusu istifa dilekçesinin baskı altında imzalandığını ispatlar yönde olmadığı, feshe ilişkin olarak tanıkların davacının kendi isteği ile işten ayrıldığına dair beyanları da gözetilerek istifa dilekçesinin davacının iradesi fesada uğratılarak düzenlendiğine dair hiçbir somut bilgi ve delilin bulunmadığı, hal böyle iken, iş sözleşmesinin davacı tarafından haklı bir sebep olmadan feshedildiği anlaşılmakla, kıdem tazminatı isteminin reddi gerekeceği-
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, kıdem ve ihbar tazminatı hesabının çıplak bordrodaki ücret üzerinden yapıldığının görüldüğü, bu husus da dikkate alındığında; kıdem ve ihbar tazminatları bakımından davacının, çalışma süresini, kendisine en son ödenen aylık ücret miktarını, ve kendisine tanınması gereken ihbar öneli süresini belirleyebilecek durumda olduğu, bu halde, dava konusu kıdem ve ihbar tazminatlarının gerçekte belirlenebilir alacaklar olduğu ve dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceği nazara alınarak, davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte olan HMK. mad. 107 uyarınca, belirsiz alacak davasının açılabileceğinin kabul edilmiş olduğu- Davacı vekili, dava dilekçesinde mal rejiminin tasfiyesi ile 10.000 TL katılma alacağının tahsiline, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına karar verilmesini istemiş ve sonra davacı vekili harcını yatırmak suretiyle sunduğu dilekçede, 65.565 TL katılma alacağının tahsilini istemiş olup mahkemece bu dilekçenin "ıslah dilekçesi" olduğu kabul edilmişse de, dava tarihi itibariyle dava belirsiz alacak davası olduğundan, bu dilekçenin "ıslah" dilekçesi değil, "talep belirleme" dilekçesi olduğunun kabul edilmesi gerektiği- Mahkemece "bozmadan sonra ıslah yasağının bulunduğu gerekçesiyle davacının katılma alacağının dava dilekçesindeki talebi ile bağlı kalınarak kısmen kabulü ile katılma alacağının tahsiline" karar verilmesinin dosya kapsamına uygun düşmediği-
Davacının, çalışma süresini, kendisine en son ödenen aylık ücret miktarını, kanunen hak kazandığı izin süresini belirleyebilecek durumda olduğu, taraflar arasında aylık ücret miktarı noktasındaki uyuşmazlığın varlığının, alacağı belirsiz hale getirmeyeceği, anılan sebeplerle, kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti talepleri açısından, davanın belirsiz alacak davası türünde açılmasında hukuki yarar bulunmadığından anılan taleplerin usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davalının, davacının belirli bir tarihten itibaren istihdam edilmeye başlandığı, dolayısıyla bu tarihten önceki çalışmalarından sorumluluklarının olmayacağına ilişkin savunmasının araştırılması gerektiği-
Davacının, çalışma süresi ve ücretini bildiği, bu halde, dava konusu kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin ücreti alacaklarının gerçekte belirlenebilir alacaklar olduğu ve dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri nazara alınarak, hukuki yarar yokluğundan anılan alacaklara yönelik taleplerin usulden reddi gerekeceği-
Dava konusu kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti alacakları bakımından davacının; çalışma süresini, kendisine en son ödenen aylık ücret miktarını, tazminat hesaplamasına esas alınacak aylık ücrete ek para veya parayla ölçülebilen sosyal menfaatleri, hak kazandığı izin süresini, çalışma süresi boyunca varsa kullanmadığı veya karşılığı ödenmeyen izin sürelerini belirleyebilecek durumda olduğu, bu halde, dava konusu kıdem tazminatı ve yıllık izin ücreti alacaklarının gerçekte belirlenebilir alacaklar olduğu ve dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri nazara alındığında, bu alacaklar bakımından hukuki yararın bulunmadığının anlaşıldığı-
22. HD. 04.03.2019 T. E: 2017/20550, K: 4871-