Muris muvazaasına dayalı tazminat isteğine ilişkin davada, dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değerinin mahkemece yapılacak keşif sonucu alınacak bilirkişi raporuna bağlı olmakla, dava değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafından belirlenmesi mümkün bulunmadığından, davanın "belirsiz alacak" olarak açılabileceği- Belirsiz alacak davasında davacının talebini arttırmasına ilişkin dilekçesi "ıslah" niteliğinde olmayıp dava değerinin belirlenmesine yönelik olduğundan, eksik harcın tamamlandığı gözetilerek dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değerinden davacıların miras paylarına isabet eden değer üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Alacağın belirlenebilmesi mümkün iken; belirsiz alacak davası açılmasına kanun izin vermemiştir, bu hade davanın, belirsiz alacak davası açmakta hukuki yarar yokluğundan süre verilmeden reddedilmesi gerektiği-
Uyuşmazlık konusu alacakların belirlenmesi, davacı işçinin eğitim ve sosyal durumu dikkate alındığında kendisinden beklenemeyeceği gibi, söz konusu alacakların belirlenebilmesi için işverende bulunan bilgi ve belgelerin verilmesi ve tahkikata ihtiyaç duyulduğundan, işçilik alacağının tahsiline ilişkin eldeki davanın, belirsiz alacak davası olarak görülmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
Belirsiz alacak davasından söz edebilmek için açıkça dava dilekçesinde belirtilmesi yada davanın HMK'nın 107. maddesine göre açıldığının gösterilmesi, dava dilekçesinde bu açıklık olmadığı sürece davanın kısmi dava olarak kabul edilmesi, ayrıca davanın türünün ıslah ile değiştirilemeyeceğinin de bilinmesi gerektiği-
İşçilik alacaklarına ilişkin davada, objektif dava birleşmesinde talep konusu alacaklardan birinin ya da birkaçının belirsiz alacak olması hâlinde diğer alacakların da belirsiz alacak olduğunu kabul etmenin mümkün olmadığı, somut olayda ise davacının gerek dava açmadan önce açtığı tespit davası ile iş yerindeki tüm bilgi, belge ve kayıtları ulaşmış olması, dava konusu alacaklarının hesabına esas unsurları elde etmiş olması nedeniyle davasını belirsiz alacak davası olarak açması söz konusu olmayacağı, iş yerinde elde edilen belgelerdeki davacının çalışma süresi, ücret ve sosyal haklarla ilgili bilgilerin davacının iddialarını yansıtmaması ve davacının iddialarının iş yeri kayıtlarından farklı olması durumunda da bu husus ispata ilişkin olup, davacının iddialarını ispatlayıp ispatlayamamasının belirsiz alacak davası açılması için gerekçe olamayacağından davacı dava konusu taleplerinin belirlenebilir alacak olarak açması gerekirken belirsiz alacak olarak açmasının HMK’nın 107. maddesindeki açık düzenlemeye aykırı olup, mahkemenin direnme kararının bu nedenle bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de, bu görüşün Kurul çoğunluğunca benimsenmediği-
Davacının sendikaya üye olduğu ve Toplu İş Sözleşmesinden yararlanabileceği, işçilik alacalarını işyerinde uygulanan Toplu İş Sözleşmesi hükümleri gereğince belirleyebilecek durumda olduğundan, Toplu İş Sözleşmesinden kaynaklı alacakların, belirsiz alacak olamayacağı- Dava konusu edilen alacakların gerçekte belirlenebilir olmaları ve belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri anlaşılmakla, hukuki yarar yokluğundan davanın usulden reddi gerektiği-
Şartları bulunmadığı halde dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı durumda davacıya herhangi bir süre verilmeden hukuki yarar yokluğundan davanın reddi yoluna gidilmesi gerektiği- Şayet açılan davada asgari bir miktar gösterilmişse ve bunun alacağın bir bölümü olduğu anlaşılmakla birlikte, belirsiz alacak davası mı yoksa belirli alacak olmakla birlikte kısmi dava mı olduğu anlaşılamıyorsa, talep, talep türü ve davanın niteliği açıkça anlaşılamıyorsa, talep muğlaksa, aynı davacıya bir haftalık kesin süre verilerek talebinin belirsiz alacak davası mı, yoksa kısmi dava mı olduğunun belirtilmesinin isteneceği-
İşçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkin davada, genel tanık anlatımlarından, davacının davalı iş yerinde host olarak çalıştığı, Uşak-İzmir, Uşak-Ankara ve İzmir-Ankara otobüs seferlerindeki araçlarda host görevlisi olarak bulunduğu, seferin birinin tamamlanmasından sonra davacının diğer sefere devam ettiği, haftada sadece 1 gün Uşak’ta kalıp dinlendiği, haftanın 6 günü ve genel tatillerde de aynı şekilde çalışmayı sürdürdüğünün anlaşıldığı; her ne kadar tanıklar davacının 24 saat araçta bulunduğunu belirtmiş ise de, uykuda, yemekte ve sefer aralarında geçen süreler dikkate alındığında, Yargıtay’ın 14 saatten fazla çalışma yapılamayacağı, bu durumda dahi 2 saatlik ara dinlenmesinin düşülmesi gerektiği şeklindeki kararları da göz önünde bulundurularak davacının haftanın 6 günü günlük 4,5 saat fazla çalışma yaptığı tespiti ile fazla çalışma alacağının hesaplandığı- Esasen davacının fazla çalışma yaptığı konusunda ihtilaf bulunmamakta olup, yapılan bu fazla çalışmanın süresinin uyuşmazlık konusunu oluşturduğu, bu bağlamda davacının fazla çalışma yaptığı davacı tanık beyanlarından anlaşılsa da; davacının çalıştığı iş yeri, yapılan işin niteliğinin de göz önünde bulundurulması gerektiği- Davacının çalışma şekli ve süresine ilişkin davalı işveren tarafından herhangi bir kayıt ibraz edilmemesi nedeniyle vardiyalı çalıştığının ispat edilemediği de görüldüğünden, davacı tanık beyanlarına göre davacının vardiyasız ve tek başına çalıştığının da kabulünün gerektiği, hâl böyle olunca; davacı tanıklarının beyanları, yapılan işin niteliği, davacının otobüs seferlerinde tek başına host olarak çalışmış olması nedenleriyle davacının günlük 4,5 saat fazla çalışma yaptığının kabulünün gerektiği-
Yıllık izin ve ücret alacaklarının belirlenebilir alacak olması nedeniyle belirsiz alacak davasına konu olamayacağı bu alacaklar yönünden davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiği-
Dava belirsiz alacak davası türünde açılmış olup, bozma kararından sonra davacı tarafından HMK mad. 107/2 gereğince verilen talep artırım dilekçesi ile talep sonucu artırıldığı, mahkeme kararının gerekçesinde belirtildiğinin aksine, somut uyuşmazlıkta bozmadan sonra yapılan bir ıslah işlemi söz konusu olmayıp, davacı tarafından talep artırım hakkı kullanıldığı, hukuki nitelik itibariyle talep artırım işlemi ıslah olmadığından, bozmadan sonra yapılan bir ıslah da söz konusu olmayacağı, açıklanan bu hususlar sebebiyle, mahkemece talep artırım dilekçesi dikkate alınarak hüküm kurulması gerektiği-