İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemelerince de tespit edildiği üzere, davacının, taşınmazda lehine gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapılan kişi olup, İİK'nın değişik 134. maddesindeki satış isteyen alacaklı, borçlu, resmî sicilde kayıtlı ilgililer ile sınırlı ayni hak sahipleri dışında kalan kişilerden olduğu ve davanın nispi harca ve teminata tabi bulunduğu tartışmasız ise de; İlk Derece Mahkemesinin harç yatırılmasına ilişkin "... nispi harcın yarısı ............... TL ve ihale bedelinin % 5’ine tekabül eden ..................... TL teminatı yatırması için iki haftalık kesin süre verilmesine, yatırılmaması halinde açılan davanın HMK 114/1-ğ ve 114/2 maddeleri gereği usulden reddine karar verileceğinin ihtarına (ihtarat yapıldı)" şeklindeki ara kararının 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 30. maddesine uygun olmadığı, mahkemece davacıya Harçlar Kanunu'nun 30. maddesine uygun şekilde nispi harcın yarısının yatırılması için “gelecek celseye kadar kesin süre verilmesine, aksi taktirde dosyanın işlemden kaldırılacağının ihtarına” şeklinde ara karar oluşturulması ve akabinde Harçlar Kanunu'nun 30. maddesindeki düzenlemeye uygun olarak karar verilmesi gerekirken nispi harç yatırılmamasını HMK'nın 114. maddesinde düzenlenen dava şartı olarak niteleyerek sonuca gidilmesinin ve bunun Bölge Adliye Mahkemesince de benimsenmesinin hatalı olduğu-
Borçlu şirkete, Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebliğ prosedürüne uyulmadan ve borçlu şirketin mersis/ ticaret sicil adresine ilişkin araştırma yapılmadan, gönderilen satış ilanı tebligatının usulsüz olduğu, muhammen bedelin üzerinde satış olması halinde dahi bu hususun fesih sebebi olarak nazara alınması gerektiği-
Toplu rehnin aynı alacağı teminat altına almak amacıyla kurulabileceği, şikayet konusu taşınmaz ile ............. yevmiye numaralı senetteki taşınmazlar ve .............. parsel sayılı taşınmazların aynı borcu teminat altına almak üzere toplu ipoteğe konu olmadığı, zira ipoteğe konu olan alacak miktarlarının farklı olduğu dolayısıyla toplu ipotek için aranan şart olan aynı borcu teminat altına almak unsuru gerçekleşmediği anlaşıldığından Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın hatalı olduğu- İhalenin feshi isteminin asıl borçlu şirkete ait olan ............. numaralı taşınmaza ilişkin olduğu, bu durumda şikayetçi ipotek borçlusu şirketin anılan taşınmaz yönünden iş bu şikayette aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı anlaşılmış olup mahkemece, 2004 sayılı İİK’nın 134. maddesinde değişiklik yapan ve 30.11.2021 tarihinde yürürlüğe giren 7343 sayılı Kanunun 27. maddesi gereğince şikayetçi ipotek borçlusuna nispi harca yönelik olarak Harçlar Kanunu'nun 30. maddesine uygun şekilde süre verilip, harç yatırılırsa teminat şartına ilişkin işlemler yapılarak sonuca gidilmesi gerekirken bu usule uyulmaksızın karar verilmesinin yerinde olmadığı-
İcra mahkemesince verilen kararlar, kural olarak maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmemekle birlikte, aynı takip dosyası nedeniyle, aynı taraflar arasında ve aynı konuda daha önce verilen icra mahkemesi kararları, kesinleşmek koşuluyla sonradan oluşturulacak aynı konuda, aynı takiple ilgili ve tarafları aynı olan kararlar yönünden birbirlerine karşı kesin hükmün sonuçlarını doğurduğu-
Başvuru dilekçesindeki talep açıkça aracının değerinin incelenmesi talebini içerdiğinden bu talebin tespit niteliğinde olmasına karşın Sigorta Tahkim Komisyonu tarafından tahsil hükmü kurulduğundan davacının bu durumda tespit talebinde bulunmasında hukuki yararının bulunmadığı kabul edilerek aracın değerinin incelenmesine ilişkin talebinin dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Taşınmazda lehine kat karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapılan şirketin, -İİK'nın değişik 134. maddesindeki- satış isteyen alacaklı, borçlu, resmî sicilde kayıtlı ilgililer ile sınırlı ayni hak sahipleri dışında kalan kişilerden olduğu ve davanın nispi harca ve teminata tabi bulunduğu- Şikayetçi nispi harç ve akabinde teminatı yatırmamış ise de mahkemenin harç yatırılmasına ilişkin "... TL nispi harcın davacı tarafından gelecek celseye kadar dosyaya yatırılmasına, aksi taktirde davanın usulden reddine karar verileceğinin ihtarına (ihtar edildi)" şeklindeki ara kararının 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 30. maddesine uygun olmadığı ve yasaya uygun olmayan ara kararının hukuki sonuç doğurmayacağı- Mahkemece şikayetçiye Harçlar Kanunu m. 30'a uygun şekilde ...... TL nispi harcı yatırması için gelecek celseye kadar kesin süre verilmesine, aksi taktirde davanın işlemden kaldırılacağının ihtarına (ihtar edildi)" şeklinde oluşturulacak ara kararı ile süre verilmesi ve akabinde Harçlar Kanunu'nun 30. maddesindeki düzenlemeye uygun olarak karar verilmesi gerekirken, nispi harç yatırılmamasını HMK'nın 114. maddesinde düzenlenen dava şartı olarak niteleyerek sonuca gidilmesinin hatalı olduğu-
Tahkime başvurulmadan önce usulüne uygun yapılmış başvuru bulunmasının tamamlanabilir dava şartı olduğu -Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının doğru biçimde belirlenmesinin gerekli olduğu; belirlemenin ise, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik hükümleri dikkate alınarak yapılması gerektiği-
Tamamlanabilir dava şartı- Davacının kazaya ilişkin tüm tedavi evrakı eklenip (eksik varsa temini ile) dosyada bulunan sağlık kurulu raporları da irdelenmek ve bizzat muayene edilmek suretiyle kaza tarihinde yürürlükte olan Erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde, bağlı oldukları mevzuat uyarınca sağlık kurulu raporu vermeye yetkili hastaneler veya sağlık kuruluşları tarafından çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikâyetler dikkate alınarak göğüs hastalıkları uzmanı hekimin de içinde bulunduğu uzman doktor heyetinden rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Türk Patent ve Marka Kurumun'un, Kanun veya KHK kapsamında almış olduğu tüm kararlar aleyhine ve bu kararlar sebebiyle davalı Kurum'a karşı ileri sürülecek tüm tazminat taleplerinde ihtisas mahkemelerinin ve dolayısıyla adli yargı yolunun görevli olduğu- Türk Patent ve Marka Kurumun'un aldığı kararlara dayandırılmış olan tazminat talepleri sebebiyle zarar gören üçüncü kişilerin davalı Kurum aleyhine adli yargı yerinde dava açacak olması karşısında, kararlardan doğrudan zarar gören kişilerin de evleviyetle adli yargıda ve dolayısıyla da ihtisas mahkemelerinde dava açabileceği-
İtiraz Hakem Heyetince, ilgili dosyada süresinde temyiz yoluna başvurulup başvurulmadığı, kararın kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak somut olayda kesin hüküm bulunup bulunmadığı tartışılarak önceki dosyanın kesinleşmesi durumunda aynı davanın daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması dava şartlarından olup, bu durumda dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği-