Tespit davası ile istenen hukuki koruma eda davası ile tamamen elde edilebilecekse, o zaman davacının ayrı bir tespit davası açmakta hukuki yararının olmadığı- Somut olayda, davacıların davalı vakfın mütevelli heyet üyesi oldukları, diğer talepler yanında bizzat kendilerinin toplantıya katıldıkları ve karar aldıkları, iş bu toplantılarda alınan kararların geçerli olup olmadığının tespitinin istendiği, iş bu toplantılar ile kararların iptali istenebilecekken, bizzat toplantıları yapan ve karar alan davacıların kendi işlemlerinin geçerli olup olmadığı hususunda tespit kararı almalarında mevcut ve güncel hukuki yararın bulunmadığı anlaşıldığından tespit davası açmakta hukuki yararları bulunmadığı bu nedenle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Hükme esas alınan şikayet konularının birebir aynı olmaması nedeniyle önceki şikayet hakkında verilen kararın bu şikayet yönünden kesin hüküm teşkil etmeyeceği-
Davacı şirketten kesilen damga vergilerinin ve imzalanan sözleşmeler için yatırılan damga vergileri, karar pulları bedelleri ve şirketin hakedişlerinden yapılan kesintilerin tespiti ve ödeme tarihlerinden itibaren işletilecek avans faiziyle birlikte davalı idareden tahsili istemine- Davanın adli yargıda görülmesi gerektiği-
Kadastro tespitine itiraza ilişkin olan davalarda, kadastro davalarında husumetin kadastro tutanaklarının malik hanesi bölümlerinde tespit maliki olarak gösterilen kişi/kişilere, bu kişi/kişilerin ölmüş olmaları halinde ise bu kişi/kişilerin mirasçılarına yöneltilmesi ve tüm mirasçıların davada yer almasının zorunlu olduğu-
5510 sayılı Kanun’un 88. maddesi, 6183 sayılı Kanun’un 99. maddesine göre daha özel bir düzenleme olup, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun 5510 sayılı Kanun’un 88. maddesinin 16. fıkrası uyarınca prim ve diğer alacaklarının tahsili için 6183 sayılı Kanun uyarınca yaptığı icra takipleri nedeniyle gerçekleştirilen taşınmaz ihalelerinin feshine ilişkin şikayetler hakkında da aynı maddenin 19. fıkrası hükmünün uygulanması gerekeceği, bu durumda uyuşmazlığın çözümünde, alacaklı birimin bulunduğu yer iş mahkemesi olan ............ İş Mahkemesi görevli ve yetkili olduğundan, icra mahkemesince; dava şartları arasında yer alan mahkemenin görevli olmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine, 6100 sayılı Kanunun 20. maddesi gereğince kararın kesinleşmesini müteakip 2 hafta içerisinde talepte bulunulduğunda dosyanın görevli ve yetkili ............ Nöbetçi İş Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmesi gerekirken şikayetin süreden reddine, Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf başvurusunun esastan reddine akabinde kararın kesin olarak verildiğinden bahisle temyiz talebinin reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
İcra Müdürlüğü’nün ............ tarihli kararı ile dosyanın haricen tahsil nedeni ile hacizlerin fekkine karar verildiği anlaşıldığından, mahkemece bu bilgilere göre; istihkak davasının konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, 6100 sayılı HMK'nin 331. maddesinin 1. fıkrası uyarınca davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerinin takdirine karar verilmesi gerekeceği-
Şikayete konu icra takibinin iptaline karar verildiği, kararın .............. tarihinde kesinleştiği görüldüğünden; şikayete konu icra takibinin iptal edildiği anlaşılmakla mahkemece konusuz kalan şikayet hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken davanın kabulüyle takibin iptaline hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-
Eldeki davanın hukuki dayanağı ve sebebi 6292 Sayılı Kanun’un 7. maddesindeki bedelsiz iade müessesesidir. Nitekim davacı, dava ve müdahale dilekçelerinde idarenin iade taleplerini yerine getirmediğini de dile getirmektedir. Bu durumda, açılan davanın idari yargı yerince çözümlenmesi gerekir.
İşçilik alacaklarının tahsili istemi- Kesin yetki- Davalı kurumun adresinin ve işin yapıldığı yer adresinin dava dosyasında belirtilen adresten farklı olduğu ve buna bağlı olarak yargı yetkisinin davanın açıldığı mahkemeden farklı bir mahkemeye ait olduğu-
Asıl istemle birlikte tazminat talep edilmesi ve birleştirilen ipoteğin terkini istemli davanın bulunmasının eldeki dava ile sözü edilen davanın aynı olduğu sonucunu değiştirmeyeceği- Aynı dava ikinci kez açılırsa, ikinci davada bu husus ileri sürülmese bile re'sen gözetilerek ikinci davanın, dava şartı yokluğundan reddedileceği- Eldeki davanın daha önceki tarihte açılmış olması karşısında Kanun yolu itirazı nedeniyle henüz kesinleşmeyen diğer dava dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiği-