Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması hususunun bir dava şartı olduğu- Dava şartı noksanlığının yargılamanın her aşamasında Mahkemelerce re’sen gözetileceği- Somut olayda; davacı şirket vekilinin davada vekalet ehliyetine sahip olup olmadığı araştırılmak suretiyle, dava şartının bulunup bulunmadığının tereddütsüz belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
İtiraz Hakem Heyetince; davacının maluliyet oranının tespiti için Adli Tıp Kurumu veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümlerinden olay tarihinde yürürlükte olan Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine ve yönetmelikteki hesaplama yöntemine uygun, davacıdaki travma sonrası stres bozukluğunun kalıcı olup olmadığı da değerlendirilmek suretiyle ayrıntılı, gerekçeli, içerisinde ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı ile ortopedi ve travmatoloji uzmanının da bulunduğu heyetten denetime elverişli maluliyet raporu alınarak (usuli kazanılmış haklar gözetilmek suretiyle) sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Dava, sigorta başlangıcının tespiti istemine ilişkindir...
4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi gereğince açılacak davalarda, zarardan Hazine sorumlu olacağından; davanın açıklanan niteliğine göre; davalı Orman Genel Müdürlüğü yönünden pasif husumet yokluğundan reddine, davalı Hazine yönünden ise davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği- Dava konusu taşınmazın tapu kaydında yer alan hacizlerin hükmedilen bedele yansıtılması gerektiğinin düşünülmemesinin doğru olmadığı-
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir...İki davanın konusunun aynı olmaması halinde, her iki davanın netice-i talep kısmının farklı olması nedeniyle davaların birbirine derdestlik oluşturmayacağı-
Davacı, mirasbırakandan alacaklı olduğunu, mirasçı davalının mirasbırakanın ölümünden sonra terekedeki malvarlığını kendi adına intikal ettirdiğini ve taşınmazları üçüncü kişilere sattığını, bu suretle tereke malını benimsediğini ileri sürerek, mirasçı tarafından “hasımlı” olarak açılan dava sonucunda alınan “mirasın hükmen reddine ilişkin kararın iptalini talep ettiğine göre; isteğin, Türk Medeni Kanununun 617. maddesinde yer alan “reddin iptali” değil, terekenin borca batık olduğunun tespitine ilişkin kesinleşmiş kararın yargılamanın iadesi yoluyla kaldırılması niteliğinde olduğu- Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 378. maddesi uyarınca, kararı veren mahkemenin, yargılamanın iadesi davasında görevli olduğu, o halde, görev kamu düzeni ile ilgili dava şartı olduğundan (HMK m. 114/c) iddia ve savunma olarak ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemece resen göz önünde bulundurulması (HMK m. 115/1) gerektiğinden bölge adliye mahkemesince HMK'nın 353 (1)-3 maddesi gereğince karar verilmesi gerekirken esasa yönelik istinaf itirazlarının incelenerek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Hakem Heyetince Suriye Arap Cumhuriyeti vatandaşı davacının teminat muafiyetinin bulunup bulunmadığı hususunda araştırma yapılmadan hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
6102 sayılı TTK’nın 28. ve devamı maddeleri uyarınca tescil isteminin ilgililer tarafından yetkili sicil müdürlüğüne yapılıp, sicil müdürlüğünce verilecek karara karşı, tebliğinden itibaren sekiz gün içinde, sicilin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile itiraz etmek gerekirken davacı tarafından doğrudan dava açılmış olup şirkette ortaya çıkan genel kurulların sıhhatine ilişkin bu durumun giderilmesi gerekeceği, bu nedenle de asıl ve birleşen davanın çözümü hangi genel kurulun sahih olup olmadığına bağlı olduğundan mahkemece, ............ tarihli genel kurul toplantısı ile ilgili olarak açılan ................ Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ............ E. sayılı davasının, ............. tarihli genel kurulla ilgili olarak açılan ............. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ................. E. sayılı davanın sonucu beklenerek, asıl ve birleşen davaların karara bağlanması gerektiği-
Taşınmazın 6292 sayılı Kanun kapsamında bedelsiz olarak iade şartlarını taşıyıp taşımadığı, idareye başvurup başvurmadığı hususlarının saptanması ve sonrasında dayanak tapunun 7/1-a ve b bentlerinde belirtilen nitelikleri taşıyıp taşımadığı, tapu kaydı belirtilen nitelikleri taşısa bile, taşınmazın bedelsiz iade edilebilecek nitelikte olup olmadığı, taşınmazın yerine rayiç bedelin ödenmesi ya da rayiç bedele uygun taşınmaz verilip verilmeyeceği yönünden ayrıca bir belirleme yapılması şeklindeki faaliyetlerinin idari işlem olduğu- İddianın ileri sürülüş şekline göre dava; davacı lehine henüz sicile yansıtılmamış olan mülkiyet hakkının doğmuş olması nedeniyle, tapu iptali ile tescil niteliğinde olmayıp zaten mevcut olan ve tapu sicilinde kayıtlı olan dayanak tapu kaydı uyarınca bedelsiz iadeye ilişkin idari işlemlerin icrasına yönelik olduğundan işin esasının da idare hukuku ilkelerine göre incelemeye uygun olduğu- “İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları” ve “ İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları”nın, idari yargı yerince çözümlenmesi gerektiği-
Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre, satış bedelinin muhammen bedelin üzerinde olması halinde ihalede zarar unsurunun gerçekleşmediğinin kabulü gerekeceği- Taşınmazın muhammen bedelinin üzerinde satıldığı anlaşılmış olsa da, kıymet takdirine itiraz kararı ile taşınmazın değeri, müdürlükçe belirlenen değerin üzerinde tespit edilmesine rağmen, icra müdürlüğünce belirlenen değer üzerinden ihaleye çıkarılmış olup, mahkemece tespit edilen değerin, ihaleye esas alınan muhammen bedelin üzerinde olduğu ve bu durumda muhammen bedelin gerçek değerini yansıtmadığı anlaşılmakla, bu aşamada, anılan taşınmaz yönünden zarar unsurunun bulunmadığından söz edilemeyeceği-