İcra Müdürünün, alacaklının haciz talebini yerine getirmek zorunda olduğu-
Borçluya ikinci kez ödeme emri tebliği ona yeni bir itiraz hakkı tanıdığından icra müdürlüğünce takibin durdurulmasında bir yanlışlık bulunmayacağı, şikayetin bu nedenle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile, borçlunun takipten haberdar olduğundan söz edilip şikayetin kabulü yönünde hüküm kurulmasının isabetsiz olacağı-
İcra Mahkemesi kararlarına karşı temyiz süresi taraflar huzurunda verilmişse tefhimle başlayıp, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 363. maddesi gereğince bu kararlara karşı temyiz süresinin 10 gün olduğu-
Mahkemece icra takip tarihinden, yapılan ödeme tarihine kadar davacının isteyebileceği reeskont faiz oranı üzerinden davacı alacağı hesaplanıp bu miktar üzerinden hüküm kurulması gerekirken, icra takibine yapılan itiraz nedeniyle takibin durduğu da nazara alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektireceği-
Uyuşmazlık konusu olay; mülkiyeti belediyeye ait olan toptancı halinde bulunan dükkândaki borçlunun tahsis hakkına konan haczin kaldırılması ile ilgili olup, tahsis hakkının tayin ve takdiri belediyeye ait olup, cebri icraya konu olamayacağı gibi, konulan haciz sonucu olarak da cebri ihale ile de bu hak bir başkasına satılamaz. İcra müdürlüğünce tahsis hakkına haciz konulurken hava parası ile devrinin önlenmesi amaçlandığı bildirilmişse de, hava parası olarak adlandırılan ödemenin yasal dayanağı olmadığı gibi, 6570 s.K.’nun 16.maddesi ile de yasaklanmıştır. Bu nedenle “şikâyetin kabulü” yerine “reddine” karar veren mahkeme kararının bozulması gerekeceği-
Davacı iflas idaresi açmış olduğu bu dava ile cebri icra yolu ile ve açık arttırma suretiyle yapılan satış sonucu taşınmaz hissesini iktisap eden davalı alıcının satışa konu taşınmaz mala ait tapu kaydının, tasarrufun iptali davasına konu edildiğini ve açılan dava sonucu tasarrufun iptaline karar verilerek kararın kesinleştiğini bile bile ve kötü niyetle arttırmaya iştirak ederek malı iktisap ettiğini ileri sürdüğünden adına tasarrufta bulunulan ve öncesinde tapu kaydı adına olan şirketin açılan davada davalı olarak yer almasının zorunlu olacağı, bu nedenle davacıya bu şirket hakkında ayrıca dava açması için mehil verilmesi, açılan davanın iş bu dava dosyası ile birleştirilerek tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Karşılıklı edimleri içeren sulhnamenin yerine getirilip getirilmeyeceği yargılamayı gerektirdiğinden tebligatın usulsüzlüğüne ilişkin icra mahkemesine yapılan şikayetin esasının incelenmesine engel teşkil etmeyeceği, mahkemece işin esasının incelenmesi gerekir iken bu aşamada sulha değer verilerek şikayetin reddine karar verilmesinin isabetsiz olacağı-
Taraflar arasında 11.08.2000 tarihinde düzenlenen "protokol" başlıklı belge ile, dava dışı Egem Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş'nin Et ve Balık Ürünleri A.Ş kombinasından aldığı et ve mamullerinden kaynaklanan borcuna karşılık çeşitli firmalardan teminat mektupları aldığı, bu arada protokolün 3 numaralı bendinin ilk düzenlenen halinde sadece "MENZİL" ibaresinin bulunduğu, daha sonra Menzil ibaresinin arkasına değişik bir daktilo ile "ET MAMULLERİ İMALAT İTHALAT VE İHRACAT LTD.ŞTİ" ile "14.08.2000 tarih ve 39 nolu 160.000.000.000 TL. Bedelli Mektup" ibarelerinin ilave edildiği protokolün tarih kısmında yazılı, 11.08.2000 rakamının gün hanesinin 14'e benzetildiği, hususlarının çıplak gözle yapılan incelemede dahi anlaşılabilecek kadar açık olduğu, kaldı ki, her iki taraf vekilinin, 06.12.2000 günlü oturumda sözü edilen ibarenin sonradan ilave edildiğini ittifakla ve imzalı beyanları ile belirtip, bu konuda bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek bulunmayacağı-
Somut olayda, takip dayanağı bonodaki tümü tarihsiz olan müteaddit cirolardan ilkinin (lehdar tarafından yapılan cironun) vade tarihinden daha sonra yapıldığı davacı takip borçlularınca ileri sürüldüğü, o halde, davacı tarafın bu iddiasını ispatlamakla yükümlü olduğu, davacı tarafın, bu iddiasını somut delillerle ispat edemediği, bu durumda, Türk Ticaret Kanunu’nun 602/2. maddesi uyarınca takip konusu bonodaki cironun vadeden önce yapıldığının, ortada geçerli bir ciro bulunduğunun, uyuşmazlığa alacağın temliki hükümlerinin uygulanamayacağının kabulü gerekeceği, bu kabulün sonucu olarak da, Türk Ticaret Kanunu’nun 599. maddesindeki açık hüküm uyarınca, keşideci durumundaki davacıların, dava dışı bono lehdarı ile kendileri arasındaki sözleşme ilişkisine dayanarak, o sözleşmelerde taraf durumunda bulunmayan takip alacaklısına karşı, bononun teminat olarak düzenlendiğini ileri sürmelerine olanak bulunmayacağı-
Direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için bozma ilamında işaret edilen hususlarla ilgili ve bozmaya eylemli uyulması anlamına gelebilecek nitelikte başkaca hiçbir inceleme ve araştırma yapılmadan dosyadaki mevcut belgelere göre ilk kararın aynen oluşturulmasının gerekeceği-