4389 sayılı kanuna 5020 sayılı kanunla eklenen Ek 5. madde hükmündeki açık düzenleme karşısında, diğer alacaklıların muvazaadan ari haklarının etkilendiği durumlarda, maddede belirtilen bankalar yönünden fon alacaklarının tahsili ile ilgili hükümlerin uygulanmasına ve bu bankaların hacizlerinin 6183 sayılı Kanunun 21. maddesi uyarınca ilk hacze iştiraklerine olanak bulunmadığı-
Ticaret şirketlerinin, doğrudan ticari amaçla ya da işletmenin iç ihtiyaçlarını karşılama amacıyla olup olmadığına bakılmaksızın bütün hukuki ilişkileri ticari faaliyet kapsamında olup, özel hayatlarına ilişkin bir işlemin söz konusu olmayacağı, bu nedenle, tüketiciler için düzenlenen yasa hükümleri kapsamına alınmalarının olanaklı olmayacağı-
Davacı ile borçlunun anne-oğul olduğu, haciz davacı 3.kişi ile borçlunun birlikte oturdukları evde gerçekleştirildiğinden İİK.97/10.maddesi gereği mülkiyet karinesinin borçlu dolayısıyla alacaklı yararına olacağı, ancak bu yasal karinenin aksinin güçlü delillerle kanıtlanmasının her zaman olanaklı olacağı-
Davacı taraf, iddiasını ispat yönünden “yemin” deliline dayandığının, anlaşılması karşısında, mahkemece davacıya, yemin teklif etme hakkının bulunduğu hatırlatılarak, yaptırılacak yemin sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmayacağı-
İcra takibi borçlu Tarsus Belediye Başkanlığı hakkında başlatıldığından, belediyenin taraf olduğu bu takipte belediyeyi 5393 Sayılı Belediye Kanununun 38/c maddesi uyarınca Belediye Başkanının temsil edeceği, Belediye Başkanının kanundan doğan bu yetkisini kullanması için bir vekil atayabileceği, takip işlemi Avukatlık Kanunun 35. maddesi uyarınca adli işlem niteliğini taşıdığından bu vekilin baroda yazılı avukat olması gerekeceği, Belediye Başkanının bu yetkisini herhangi bir sözleşme veya yönetmelik ile su ve kanalizasyon işleri müdürüne devredemeyeceği-
4857 sayılı kanunun 34. maddesi doğrultusunda takibe konu ilamda hükmedilen yıllık ücretli izin alacağına uygulanacak yasıl ve en yüksek mevduat faizinin –kamu/özel banka ayrımı yapılmaksızın- hakkın doğum tarihinden itibaren birer yıllık devreler halinde, bankalarca mevduata fiilen uygulanan yasal en yüksek mevduat faiz oranlarının taraflarla belirlenerek bildirilecek bankalardan sorulması gerekeceği–
Hazine alacakları yönünden korunan 4839 sayılı Kanun hükümleri sermayesi ağırlıkla hazineye ait olan T.Halk Bankası yönünden de geçerli olup, bu bankanın aynı nedenlerle yargı harçlarından da muaf bulunduğu, bankanın Anonim şirket vasfı taşıması, Ana Sözleşme hükümlerine göre sermaye payının ağırlıkla Hazineye ait olması ve henüz bu payın %50 nin altına düşmemiş olması karşısında kamu bankası niteliğini ortadan kaldırmayacağı-
Menfi zarar tazmininde, sözleşmenin yerine getirilmesi güvenine dayanarak kaçırılmış elverişli fırsatlara göre değerlendirme yapılması gerekeceği, davacının sözleşmeye konu olan kumaşı davalıdan almayıp da başka bir kişiden alma olanağı varsa (kaçırılan fırsat) o kişiye yapılacağı varsayılan ödeme ile sözleşmenin hükümsüzlüğü nedeniyle aynı malı almak için ödemek zorunda kaldığı tutar arasında farkı yani menfi zararını isteyeceği, çünkü davacı idarenin, davalıya güvenerek o tarihte başkasıyla sözleşme yapma olanağını kaçırdığı; başkasıyla sözleşme yapsaydı sözleşmenin feshedilmeyeceği ve belki zararının da gerçekleşmeyeceğinin kabul edilmesi gerekeceği, sözleşmeye konu olan mal ülkemizde üretilmekte olan ve temin edilebilecek bir mal olduğundan ihaleye davalıdan başka bir kimse katılmamışsa da, idarenin bunu piyasadan o günkü koşullara göre temin etme olanağı olduğunun kabul edilmesi gerekeceği-
Ödemelerin öncelikle asıl alacaktan düşülebilmesi için borçlunun faizi ve masrafları ödememede gecikmemiş olmasının zorunlu olacağı-