İflâs masasına başvuran alacaklıların -İİK. 223/III, c:5 uyarınca- "tebligatı kabule elverişli adreslerini bildirmeleri ve tebliğ giderini avans olarak vermiş olmaları" halinde, sıra cetveline itiraz (şikayet) süresinin, kendilerine sıra cetvelinin tebliğinden itibaren işlemeye başlayacağı–
Kayıt kabul davasının davacı alacaklı lehine sonuçlanması halinde ‘%40 oranında tazminata’ da hükmedilmesini öngören yasal bir düzenleme bulunmadığı–
Davacı alacaklının iddia ettiği alacağın ödendiğini savunan davalı iflâs idaresinin bu savunmasını ispat etmesi gerekeceği–
İflâsın tasfiyesinde, henüz sıra cetveli düzenlenmesi aşamasına gelinmeden, sıra cetveline karşı itirazda (şikayette) bulunulamayacağı–
Banka kredi sözleşmeleri çerçevesinde uygulanacak cari ve temerrüt faizlerinin belirlenmesinde bankanın bildirdiği faiz oranlarının değil, aynı devrede emsal kredilere fiilen uygulanan oranların -MK'nun 2. maddesi de göz önünde bulundurularak dikkate alınması gerekeceği–
Süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi -1.6.1990 T. ve 3/4 sayılı İçt. Bir. Kararı uyarınca Yargıtayca da bu yolda karar verilebileceği–
İlk iflâs üzerine alacağı kabul etmiş olmasının o tarih itibariyle davalıyı mütemerrit konuma getireceği–
Masaya kaydı istenen alacağın kaynaklandığı bonolardaki imzanın taklit edilmek suretiyle atıldığının ve bu senetlerin şirket kayıtlarında yer almadığı gibi taraflar arasında bono düzenlenmesini gerektirecek bir hukuki ilişkinin de bulunmaması halinde, bu senede dayalı alacağın masaya yazılmamasında bir isabetsizlik bulunmadığı–
Davacının istemi ‘sıra cetveline geçmiş, bir alacağın terkini'ne ilişkin olmayıp ‘iflâs idaresinin red kararının kaldırılmasına yönelik şikayet’ niteliğinde olduğundan yargılamanın icra mahkemesince yapılıp sonuçlandırılması gerekeceği–
‘İflâs masasına alacak yazdırılmasına ve bu alacakların incelenmesine ilişkin uygulanacak hukukun, iflâsın açıldığı ve masanın oluşturulduğu ülke hukuku olduğu’, bu konuda MÖHUK'nda özel düzenleme bulunmadığından, mahkemenin milletler arası yetkisinin olmaması nedeniyle, ‘davanın reddine’ karar vermesi gerekeceği–
