Davalı tarafından İİK'nın 33a/2. maddesi uyarınca genel mahkemelerde dava açıldığına ilişkin herhangi bir bilgi ve belge sunulmadığından takibin zamanaşımına uğradığı hususunun kesinleştiği- Senetler, faturalar ve çeklerin ancak tarafları ve onların cüz'i ve külli halefleri yönünden kesin delil niteliğinde olup, temel ilişkinin ve kambiyo ilişkisinin dışında kalan davacı üçüncü kişi bakımından bu nitelikte bir ispat vasıtası olarak kabul edilemeyeceği, öte yandan, alacağın miktarına göre diğer tarafın açık muvafakati bulunmadığı sürece tanık dinlenemeyeceği ve tanık beyanını dayalı olarak hüküm kurulamayacağı, davalı alacaklının savunma ve delilleri çerçevesinde alacağın gerçek olup olmadığının tartışılması, davalı ile borçlu arasındaki hukuki ilişkinin ve davalının alacağının doğum tarihinin değerlendirilmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği, hem sıraya ve hem de alacağın esas ve miktarına yönelik itirazların birlikte ileri sürülmesi halinde kural olarak, önce sıraya yönelik uyuşmazlığın çözülmesi, bu itirazın yerinde olmadığının anlaşılması halinde ise davalı alacağının varlığının ve miktarının incelenmesi gerekeceği- Haciz yolu ile takiplerde kıyasen uygulanması gereken İİK'nın 235/3. maddesi uyarınca alacağın esas ve miktarına yönelik sıra cetveline itiraz davalarının kabulü halinde ise davanın taraflarının sırasının değiştirilmesine karar verilemeyeceğinden, mahkemece sıra cetvelinin iptaline değil, davalıya ayrılan payın yargılama giderleri dahil olmak üzere öncelikle davacı alacağının karşılanmasının tahsisine, artan kısmın davalıya ödenmesine karar verilmesi gerekeceği-
Bilirkişi tarafından davalının ticari defterlerinde yapılan inceleme sonucunda düzenlenen raporda, 01.06.2009 ile 31.07.2009 tarihleri arasındaki faturaların fiktif işleme dayalı olduğu kanaatinin bildirildiği, oysa, davalının başlattığı takibinin dayanağı olan faturalar, bilirkişinin fiktif olduğunu tespit ettiği döneme ilişkin olmadığı gibi, davacının taleplerinin dayanağı olan çeklerin keşide ve ibraz tarihleri ile ihtiyati haciz ve takip tarihlerinin, davalının takip tarihinden sonra olduğu, bu durumda, mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davalı alacağının daha önce doğduğu ve buna göre de sonraki alacak bakımından muvazaa yaratılamayacağı gözardı edilerek, yanılgılı gerekçeye dayalı olarak, yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı-
Davalı kooperatif ile davacı arasındaki davanın yazılı yargılama usulüne tabi bir dava olduğu- Her bir davalı yönünden farklı yargılama usullerinin uygulanmasının gerekli olduğu hallerde tefrik kararı verilerek davalılar hakkındaki davaların ayrı ayrı görülmesi gerektiği- Hakkında basit yargılama usulünün uygulanması mümkün bulunmayan kooperatif hakkında da basit yargılama usulü uygulanarak HMK. mad. 320/4 uyarınca davanın açılmamış sayılma kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
İpoteğin üst sınır ipoteği olması halinde borçlu ve ipotek verenin sadece ipotek akit tablosunda belirtilen miktar ile sınırlı olmak üzere sorumlu olması gerekeceği-
Davalı ESK İnş. Ltd. Şti’den 1 adet daireyi 16.06.2004 tarihli özel satış sözleşmesi ve 21.06.2004 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile satın aldığını, satım bedelinin 49.700,00 TL’sinin ödendiğini ancak konutun teslim tarihinin geçmesine rağmen teslim edilmediğini ileri sürerek 21.06.2004 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin iptali ile ödenmiş olan 49.700,00 TL bedelin avans faizi ile birlikte iadesine-
İflasın açılması ile ipotekle temin edilen alacaklar hariç, diğer alacakların muaccel hale geleceği ve iflasın açıldığı tarihe kadar işleyen faizler ve takip masraflarının da asıl alacağa eklenerek masaya yazılacağı, asıl alacağa faiz işlemeye devam ederse de, bunun ancak tasfiye bakiyesi kalırsa ayrıca ödeneceği, kayıt kabul davalarında tahsile değil, alacağın iflas masasına kaydına karar verilmekle yetinileceği, alacağın ödenmesinin ancak tasfiye sonunda masa mevcudunun sıra cetveline uygun biçimde dağıtımı aşamasında gerçekleşeceği ve alacakların tam olarak ödenip ödenmeyeceğinin ancak bu aşamada anlaşılabileceği-
İflas davalarının borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerde, iflastan sonra açılacak sıra cetveline itiraz (kayıt kabul) davalarının da iflasa karar verilen mahkemede görüleceği, bu hususun Yasa’da açıkça düzenlenen kamu düzenine ilişkin bir yetki kuralı olduğu-
İflas davalarının borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerde, iflastan sonra açılacak sıra cetveline itiraz davalarının da iflasa karar verilen mahkemede görüleceği, bu hususun Yasa’da açıkça düzenlenen kamu düzenine ilişkin bir yetki kuralı olduğu-
İflas sıra cetvelinde başka bir alacaklının kabul edilen miktar kadar alacağı bulunmadığına ya da sırasına yönelik itirazın, o alacağın sıradan terkin edilmesi talebini içerdiğinden, şikayet olarak icra mahkemesinde değil, İİK'nın 235/2. maddesi uyarınca sırasına itiraz edilen alacaklıya husumet yöneltilerek dava yolu ile ticaret mahkemesinde ileri sürülmesi gerektiği, kayıt kabul davalarında tahsile değil, alacağın iflas masasına kayıt ve kabulüne karar verilmesi gerektiği; davacının sadece kendi sırasına ilişkin şikayet nedenlerine dayanmayıp, diğer alacaklıların sırasına da itiraz etmiş olması halinde, bu istemin kayıt terkin davası olarak nitelendirilmesi gerektiği- Mahkemece, davacının MTV alacağının, İİK'nın 206/1. maddesi uyarınca rüçhanlı olduğu belirlendiği halde, sıra cetveli örneği getirtilerek ve taleple bağlı kalınarak İİK'nın 206. maddesine göre alacağının diğer kısmının sırasının belirlenmesi, davalı iflas idaresinin kabulü de gözetilerek, bu belirlenecek sıraya alacağın kayıt ve kabulüne karar verilmesi gerekirken, haciz sıra cetvelinde uygulama yeri olan, hacze iştirak kurallarına göre uyuşmazlığı çözme yoluna gidilmesinin isabetli olmadığı-