Davacı tarafça dava dilekçesinde belirtilen, iflas tarihinden sonra doğan alacak kalemleri için alacak davası açılması doğru olup; mahkemece, bu alacak kalemleri ile ilgili kayıt kabul davası açılması yoluna gidilmesi gerektiği yönündeki gerekçede isabet bulunmadığı- İflas tarihinden sonra doğan ve talep edilen alacak kalemleri yönünden, dava 6102 s. TTK. 5/3'ün yürürlüğe girdiği tarihten sonra açıldığından, dosyanın tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilmesi, yeni esas üzerinden, asliye hukuk mahkemesinin davaya bakmakla görevli olduğu gözetilerek dava şartı noksanlığından davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği- Davacı tarafça, iflas masasına başvurularak, avukatlık ücretinin ödenmesi istenmiş olup, iflas müdürlüğünce, sıra cetvelinin İİK. 234/1 yollamasıyla 166/2'ye uygun olarak ilan yapıldığından bahsedilemeyeceğinden; davanın, İİK. 235/1'deki 15 günlük hak düşürücü süre içinde açıldığının kabulü gerektiği- Mahkemece; davacı avukatın ticaret mahkemesindeki dosyasında, iflas tarihine kadar sarfettiği emek ve mesaisine karşılık Avukatlık Kanunu'nun 164/4. maddesi uyarınca hakettiği avukatlık ücreti ile ilgili bilirkişiden rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Alacaklı, kendi sırasına veya iflâs hukuku kurallarının yanlış uygulandığına değil, kendi alacağı hakkında nedenleri gösterilerek verilen ret veya kısmen kabul kararının esasına veya bir başka alacaklının alacağına veya onun sırasına itiraz ediyorsa ticaret mahkemesine dava açması gerektiği- İİK'nın 235/1. maddesi uyarınca iflas sıra cetveline yönelik itirazlar (kayıt kabul ve kayıt terkin davaları) kural olarak genel mahkemelerde (Asliye Ticaret Mahkemesinde) görülmesi gerektiği-
İİK'nın 18. maddesi kapsamında şikayet yargılama usulüne tabi olan sıra cetveline ilişkin şikayetlerde karar tarihi itibariyle yürürlükte olan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun basit usule tabi davalar ile ilgili 320/4. maddesi hükmünün uygulanmayacağı-
İİK'nın 235/1. kayıt kabul ve 154/3. maddesindeki gibi iflas davaları için Ticaret Mahkemelerinin görevli olduğu yolundaki açık bir düzenleme bulunmadığından bu mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun kabulünün gerektiği-
Mahkemece, davalının alacağının varlığını ve miktarını takipten önce düzenlenmiş ve üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilir nitelikte usulüne uygun birbirine uyan yazılı deliller ile kanıtlayamadığı, davacı tarafça sunulan belgelerin her zaman düzenlenebilir nitelikte olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken; davacı alacaklının da aynı nitelikte senede dayandığı belirtilerek yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Limited şirket ortaklarının kamu borçlarından sorumluluğunun "sermaye hisseleri oranında" ve doğrudan doğruya olduğu- Kamu alacağının alacaklısının dava dışı borçlu şirketlerin ortağının sorumluluğuna gidebilmesi için, dava dışı borçlu şirketler hakkında takip yapmış olmasının, dava dışı borçlu şirketlerin aciz halinde olmasının ve alacağın şirketlerin malvarlığından tahsilinin mümkün olmadığının belirlenmesinin gerektiği- Açılan sıra cetveline itiraz davaları için görevli mahkemenin HMK'nın 2/1. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu-
Asıla ön inceleme duruşma günü ile ilgili tebligat, daimi çalışanı imzasına tebliğ edilmiş ise de muhatabın mutad iş saatlerinde iş yerinde bulunup bulunmadığına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiş olduğunda tebliğin usulsüz olacağı-
Tasfiyenin basit tasfiye yoluyla yapılacağı iflas müdürlüğüyle yapılan yazışmalarla belirlenmesine rağmen, davacının iflas davasında müdahil olmadığı da gözardı edilerek, iflas kararının kesinleşme tarihi itibariyle işlemden kaldırılmasına karar verilmesi suretiyle davacının davayı yenileme hakkının elinden alınmasının doğru olmadığı-
Mahkemece, tarafların icra takip dosyalarına konu alacağın doğum tarihleri araştırılarak, davalı tarafın alacağının, davacı alacağından önce doğduğunun tespiti halinde, daha sonraki tarihli davacı alacağı bakımından muvazaa yaratılamayacağı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi, davalı alacağının daha sonra doğduğunun belirlenmesi durumunda şimdiki gibi davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Borç üstlenme nedeniyle oluşan iç ilişkiye yönelik olduğu gözden kaçırılmadan iddia ve savunma üzerinde durulmak ve davalı yanın savunmasına itibar edilmesi gerektiğinin anlaşılması halinde davacının adı geçen bankaya olan borcunun da belirlenmesi suretiyle bir karar verilmesinin gerektiği-
