Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükünün, davalı alacaklıda olduğu, daha önce doğan alacağın, daha sonra doğan alacak için muvazaa oluşturamayacağı, takip işlemlerinin hızlandırılması, İİK. 20 uyarınca sürelerden feragat ve haczin borçlunun beyanı üzerine konulmasının, tek başına muvazaayı gösteren vakıalar olmadığı- Davalı alacaklının alacağının varlığını ve miktarını, takipten önce düzenlenmiş ve üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilecek nitelikte olan usulüne uygun, birbirini doğrulayan yazılı delillerle kanıtlaması gerektiği, her zaman düzenlenmesi mümkün olan çek ve bononun, alacağın varlığını ispatlamaya tek başına yeterli olmadığı- Üst sınır ipoteğinde limiti aşan alacakların, teminattan faydalanmayacağı ve adi alacak olarak kalacağı- Davalının, ipoteğin lehine verildiği kimselerden olan alacağını banka kayıtları ve kredi sözleşmeleri ile kanıtlayabileceği gözetilerek alacağını ispatlamak üzere davalı bankaya imkân tanınması, bankacılık konusunda uzman başka bir bilirkişiye davalı bankanın defter, kayıt ve belgelerini, kredi sözleşmelerini incelemek üzere yetki verilerek, ipoteğin lehine tesis edildiği kimselerin taşınmazın satış tarihi itibariyle bankaya olan kredi borçlarına ilişkin davalının nakdi asıl alacak ve fer'ileri toplamı ile ilgili ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli bir rapor alınıp, alacağın gerçek olup olmadığı, gerçek ise miktarı belirlenmesi; alacağın gerçek olduğunun tespiti halinde; ipotek akit tablosu uyarınca, davalı bankanın takibine konu kredi kartından doğan asıl alacak ve fer'ileri toplamının üst sınır ipotek limiti içerisinde kalması koşuluyla ipotek teminatı kapsamında bulunduğu anlaşıldığından; mahkemece, davalı bankanın üst sınır ipotek limiti dahilinde kalan asıl alacakları ve fer'ileri toplamı için ayrı bir icra takibi yapıp haciz koydurmasına gerek kalmaksızın, alacağının ilk sırada ödenmesinin mümkün bulunduğunun kabulü ile borçlunun kredi kartı borcu ve fer'ileri toplamı satış tarihi itibariyle bilirkişiye hesaplattırılıp, üst sınır ipotek limiti kapsamında kalan asıl alacak ve fer'ileri toplamı paylaşım miktarının altında ise, davanın kısmen kabulü ile arada farkın davalıya tahsisi, üstünde ise davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Limited şirket ortaklarının kamu borçlarından “sermaye hisseleri oranında" sorumlu olduğu- Kamu alacağının alacaklısının, dava dışı borçlu şirketin ortağının sorumluluğuna gidebilmesi için, dava dışı borçlu şirket hakkında takip yapmış olması, dava dışı borçlu şirketin aciz halinde olması ve alacağın şirketin malvarlığından tahsilinin mümkün olmadığının belirlenmesi ve bundan sonra, dava dışı borçlu şirketin ortağı tacir olup, bu arada iflas etmemiş ise, ortağı hakkında 6183 sayılı Yasa'nın 54. maddesi uyarınca takip yapılarak, ortağın malvarlığına haciz uygulaması gerektiği, diğer anlatımla, borcun ortak bakımından da kesinleşmesi ve tahsil edilebilir hale gelmesi gerektiği-
Mahkemece, vergi borcu bulunan dava dışı şirketin ticaret sicil kayıtları ve esas sözleşmesi getirtilerek bedeli paylaşıma konu taşınmazın malikinin anılan şirketin kanuni temsilcisi olup olmadığının tespiti, bu şahsın şirketin kanuni temsilcisi olduğunun belirlenmesi halinde davalı vergi dairesine ait işlem dosyası incelenerek, AATUH. Kanun'un mükerrer 35 ve VUK’un 10. maddelerindeki koşulların oluşup, oluşmadığının yapılacak araştırma ile belirlenip, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği- Sıra cetveline yönelik şikayetlerde icra mahkemesinin, önüne gelen şikayetleri sonuçlandırmak ve icra müdürüne bu yönde talimat vermekle görevli olup, düzenlenecek yeni sıra cetvelinde sıra cetvelinin hangi ilkelere göre düzenleneceğini belirtmesi, yani, alacaklıların ne miktar için hangi sıralarda yer alması gerektiğini saptaması, hukuka uygun olmayan kısımları göstermesi, bu çerçevede işlem yapılması için icra müdürüne talimat vermesi (İİK. mad. 17/1), iptal nedenlerinin gerekçede belirtilmesi ve hüküm fıkrasında sıra cetvelinin iptaline karar verilmesi ile yetinilmesi gerektiği- Sıra cetveline itiraz davalarında ise, kıyasen uygulanması gereken İİK. mad. 235/3 uyarınca sıra cetvelinin iptaline değil, davalıya ayrılan payın, yargılama giderleri ve vekalet ücreti de dahil olmak üzere öncelikle davacıya ödenmesine, artan kısım bulunması halinde, davalıya bırakılmasına karar verilmesi gerektiği-
Kayıt kabul davalarının onbeş günlük yasal süre içerisinde açılması gereken davalardan olduğu, bu sürenin geçmesinden sonra ıslah yoluyla talebin artırılmasına hukuken geçerli sonuç bağlanamayacağının gözetileceği-
İhtiyati haciz kararına dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus yolla takibe başlandığı, aynı gün bedeli paylaşıma konu taşınmazın tapu kaydına ihtiyati haciz uygulandığı, ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği ve ihtiyati haczin 10 günlük ödeme süresi sonu olan günün mesai saati bitiminde haczin kesin hacze dönüştüğü; alacaklı vekilinin satış isteyip, avans yatırdığı, icra müdürlüğünce eksiklikler giderildiğinde ve satış talebinin yenilenmesi halinde satış hususunun düşünülmesine şeklinde karar verildiği, alacaklı vekilince yeniden satış talebinde bulunulduğu, ikinci ihalede alıcı çıkmadığından İİK'nın 129/son maddesi hükmü uyarınca, satış talebinin düştüğü, alacaklı vekilince 3. kez, ve 4. kez satış istenildiği, taşınmazın satılmış olduğu anlaşılmakla, İcra Müdürlüğü'nce eksiklikler giderildiğinde ve satış talebinin yenilenmesi halinde satış hususunun düşünülmesine şeklinde karar verilmesi üzerine alacaklı vekilince yeniden satış talebinde bulunulduğunda, bu tarihinten itibaren 2 yıllık yeni bir satış isteme süresi işlemeye başlamayacağı- Mahkemece, şikayetçinin bu satış talebinin 2. ihalede alıcı çıkmaması sebebiyle İİK'nın 129/son maddesi uyarınca düştüğü, 3. satış talebinin ise, kesin haciz tarihinden itibaren başlayan İİK'nın 106. maddesindeki 2 yıllık satış isteme süresi içerisinde yapılmadığı ve buna göre şikayetçinin hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle, HMK'nın 114/1-h ve 115/2 maddeleri uyarınca sıra cetveline ilişkin şikayetin usulden reddine karar verilmesi gerektiği- Şikayet olunan alacaklı tarafından bedeli paylaşıma konu taşınmazın haciz tarihinden itibaren iki yıllık kanuni süre içinde satış istendiği, satış avansının yatırıldığı ve satış talebi üzerine icra memurunun "satış şartlarının oluşmadığını" gerekçe göstererek satış talebini reddettiği görülmüş olup, süresi içerisinde alacaklının bir an evvel satışa yönelik iradesini icra dosyasına yansıtmak zorunda olduğu ve isteğini İcra Müdürlüğü'ne iletip avans yatırması ile geçerli bir satış talebinin doğmuş olacağı, bundan sonra satışın da aynı 2 yıllık süre içerisinde yapılması yönünde bir zorunluluk bulunmadığı, söz konusu haczin de geçerliliğini kaybettiğinden söz edilemeyeceği- Cüz’i de olsa satış avansının yatırılmış olmasının, usulüne uygun bir satış talebinin bulunduğu anlamına geleceği- Yatırılan masrafın yetmeyeceği sonradan anlaşılırsa, bunun tamamlanması istenebilirse de, masraf hiç yatırılmamışsa geçerli bir satış talebinin varlığından söz edilemeyeceği-İcra memurunun ret kararı, sadece satışın fiilen yapılamayacağına yönelik bir tesbitten ibaret olduğundan, yasal düzenlemeye uygun olan satış talebindeki haklılığı ortadan kaldıran bir karar niteliğinde bulunmadığının kabulü gerektiği; İcra Müdürünün ret kararının ayrıca İcra Hakimliğince iptalinin talep ve dava edilmesine gerek dahi olmadan mahkemece re'sen nazara alınması gerektiği- Süresiz şikayet hakkına sahip olan şikayet olunanın, aleyhindeki bu karara karşı İİK'nın 16. maddesine göre süreli şikayet yoluna gitmemesi nedeniyle icra müdürünün kararını iptal ettirilmemiş olmasının, yasaya uygun olarak süresinde yapılan satış talebinin sağladığı hukuki sonuçları ortadan kaldırmayacağı- Alacağın esas ve miktarına yönelik sıra cetveline itiraz davalarının kabulü halinde, davanın taraflarının sırasının değiştirilmesine karar verilemeyeceğinden, mahkemece sıra cetvelinin iptaline değil, davalıya ayrılan payın yargılama giderleri ve vekalet ücreti de dahil olmak üzere öncelikle davacı alacağının karşılanmasının tahsisine, artan kısmın davalıya ödenmesine karar verilmesi gerektiği- Sıra cetveline itiraz davaları sonunda verilen hüküm, sadece davanın tarafları bakımından sonuç doğuracağı ve verilen kabul kararı ile durumun tespiti ile yetinilmeyip, eda hükmü kurulması gerektiği-
Davalı tarafından İİK'nın 33a/2. maddesi uyarınca genel mahkemelerde dava açıldığına ilişkin herhangi bir bilgi ve belge sunulmadığından takibin zamanaşımına uğradığı hususunun kesinleştiği- Senetler, faturalar ve çeklerin ancak tarafları ve onların cüz'i ve külli halefleri yönünden kesin delil niteliğinde olup, temel ilişkinin ve kambiyo ilişkisinin dışında kalan davacı üçüncü kişi bakımından bu nitelikte bir ispat vasıtası olarak kabul edilemeyeceği, öte yandan, alacağın miktarına göre diğer tarafın açık muvafakati bulunmadığı sürece tanık dinlenemeyeceği ve tanık beyanını dayalı olarak hüküm kurulamayacağı, davalı alacaklının savunma ve delilleri çerçevesinde alacağın gerçek olup olmadığının tartışılması, davalı ile borçlu arasındaki hukuki ilişkinin ve davalının alacağının doğum tarihinin değerlendirilmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği, hem sıraya ve hem de alacağın esas ve miktarına yönelik itirazların birlikte ileri sürülmesi halinde kural olarak, önce sıraya yönelik uyuşmazlığın çözülmesi, bu itirazın yerinde olmadığının anlaşılması halinde ise davalı alacağının varlığının ve miktarının incelenmesi gerekeceği- Haciz yolu ile takiplerde kıyasen uygulanması gereken İİK'nın 235/3. maddesi uyarınca alacağın esas ve miktarına yönelik sıra cetveline itiraz davalarının kabulü halinde ise davanın taraflarının sırasının değiştirilmesine karar verilemeyeceğinden, mahkemece sıra cetvelinin iptaline değil, davalıya ayrılan payın yargılama giderleri dahil olmak üzere öncelikle davacı alacağının karşılanmasının tahsisine, artan kısmın davalıya ödenmesine karar verilmesi gerekeceği-
Bilirkişi tarafından davalının ticari defterlerinde yapılan inceleme sonucunda düzenlenen raporda, 01.06.2009 ile 31.07.2009 tarihleri arasındaki faturaların fiktif işleme dayalı olduğu kanaatinin bildirildiği, oysa, davalının başlattığı takibinin dayanağı olan faturalar, bilirkişinin fiktif olduğunu tespit ettiği döneme ilişkin olmadığı gibi, davacının taleplerinin dayanağı olan çeklerin keşide ve ibraz tarihleri ile ihtiyati haciz ve takip tarihlerinin, davalının takip tarihinden sonra olduğu, bu durumda, mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davalı alacağının daha önce doğduğu ve buna göre de sonraki alacak bakımından muvazaa yaratılamayacağı gözardı edilerek, yanılgılı gerekçeye dayalı olarak, yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı-
Davalı kooperatif ile davacı arasındaki davanın yazılı yargılama usulüne tabi bir dava olduğu- Her bir davalı yönünden farklı yargılama usullerinin uygulanmasının gerekli olduğu hallerde tefrik kararı verilerek davalılar hakkındaki davaların ayrı ayrı görülmesi gerektiği- Hakkında basit yargılama usulünün uygulanması mümkün bulunmayan kooperatif hakkında da basit yargılama usulü uygulanarak HMK. mad. 320/4 uyarınca davanın açılmamış sayılma kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
İtirazın iptali davası-
İpoteğin üst sınır ipoteği olması halinde borçlu ve ipotek verenin sadece ipotek akit tablosunda belirtilen miktar ile sınırlı olmak üzere sorumlu olması gerekeceği-