Mahkemece, davalının alacağının varlığını ve miktarını takipten önce düzenlenmiş ve üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilir nitelikte usulüne uygun birbirine uyan yazılı deliller ile kanıtlayamadığı, davacı tarafça sunulan belgelerin her zaman düzenlenebilir nitelikte olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken; davacı alacaklının da aynı nitelikte senede dayandığı belirtilerek yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Limited şirket ortaklarının kamu borçlarından sorumluluğunun "sermaye hisseleri oranında" ve doğrudan doğruya olduğu- Kamu alacağının alacaklısının dava dışı borçlu şirketlerin ortağının sorumluluğuna gidebilmesi için, dava dışı borçlu şirketler hakkında takip yapmış olmasının, dava dışı borçlu şirketlerin aciz halinde olmasının ve alacağın şirketlerin malvarlığından tahsilinin mümkün olmadığının belirlenmesinin gerektiği- Açılan sıra cetveline itiraz davaları için görevli mahkemenin HMK'nın 2/1. maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu-
Asıla ön inceleme duruşma günü ile ilgili tebligat, daimi çalışanı imzasına tebliğ edilmiş ise de muhatabın mutad iş saatlerinde iş yerinde bulunup bulunmadığına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiş olduğunda tebliğin usulsüz olacağı-
Tasfiyenin basit tasfiye yoluyla yapılacağı iflas müdürlüğüyle yapılan yazışmalarla belirlenmesine rağmen, davacının iflas davasında müdahil olmadığı da gözardı edilerek, iflas kararının kesinleşme tarihi itibariyle işlemden kaldırılmasına karar verilmesi suretiyle davacının davayı yenileme hakkının elinden alınmasının doğru olmadığı-
Mahkemece, tarafların icra takip dosyalarına konu alacağın doğum tarihleri araştırılarak, davalı tarafın alacağının, davacı alacağından önce doğduğunun tespiti halinde, daha sonraki tarihli davacı alacağı bakımından muvazaa yaratılamayacağı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi, davalı alacağının daha sonra doğduğunun belirlenmesi durumunda şimdiki gibi davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Borç üstlenme nedeniyle oluşan iç ilişkiye yönelik olduğu gözden kaçırılmadan iddia ve savunma üzerinde durulmak ve davalı yanın savunmasına itibar edilmesi gerektiğinin anlaşılması halinde davacının adı geçen bankaya olan borcunun da belirlenmesi suretiyle bir karar verilmesinin gerektiği-
İhtiyati hacizlerin, ödeme süresi sonunda kesin hacze dönüşeceği ve sıra cetvelinin de ihtiyati haczi ilk kesin hacze dönüşen alacaklı dikkate alınarak düzenlenmesi gerektiği- Ödeme emrinin tebliğ tarihi üzerine on günlük sürenin hesaplanması icra mahkemesi hakiminin mesleki bilgisi kapsamında bulunduğundan, bu hususta bilirkişi incelemesi yaptırılması da Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 266. maddesine açıkça aykırı olduğu-
Gümrük vergisinin malın aynından kaynaklanan vergilerden olup, iflas sıra cetveline bütün sıraların üstünde "rüçhanlı sıra" tabir olunan sıraya yazılacağı ve sadece vergiye konu maldan öncelikle tahsil edileceği- Özel yasalarda imtiyazlı olduğu belirtilen alacakların ise rüçhanlı alacak olmadığı- Gümrük vergilerinden doğan alacağın rüçhanlı olabilmesi için, gümrüğe tâbi eşyanın veya bu eşya satılmışsa, satış bedelinin iflâs masasında olmasının şart olduğu, diğer malların satış bedelinden gümrük vergilerinin ödenmesinin mümkün olmadığı-
Davacının ıslah talebinin yasal 15 günlük süre geçtikten sonra yapıldığı anlaşıldığından, mahkemece ıslah edilen miktara yönelik davanın hak düşürücü sürede açılmış olmasına ilişkin dava şartı noksanlığı sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Her zaman düzenlenebilen bononun en geç düzenlenebileceğinin kabulü gereken tarih olan takip tarihinden sonra olduğu, davacının diğer iki icra dosyasına konu alacaklarının da açıkça daha sonra doğduğu ve takibe konduğu anlaşıldığından, mahkemece, davalı tarafın alacağının üç icra dosyasına konu davacı alacağından daha önceden doğduğu ve daha sonraki tarihli davacı alacağı bakımından muvazaa yaratılamayacağı gözetilerek, davanın reddine karar verilmesi gerekeceği- Sıra cetveline itiraz davaları sonunda verilen hükmün, sadece davanın tarafları bakımından sonuç doğuracağı ve verilen kabul kararı ile durumun tespiti ile yetinilmeyip, eda hükmü kurulması gerekeceği-