Kayıt kabul davasında, davacı tarafından düzenlenen faturanın doğru düzenlendiği, iflas idaresi tarafından reddedilen tutarda davacının davalıdan alacaklı olduğu gerekçesiyle kayıt kabul davasının kabulünün isabetli olduğu-
Mahkemece, davalı vergi dairesinin işlem dosyası getirtilerek davalı vergi dairesince borçlunun müdürü olduğu şirket hakkında takip yapılıp yapılmadığı, alacağın borçlu şirketten tahsil etme olanağının bulunup bulunmadığı, borçlu H.Ö. hakkında takip yapılıp yapılmadığı, haciz tarihi itibariyle vergi dairesinin alacağının miktarı, bu miktara satış tarihine kadar işleyecek faizi ve sonuç olarak satış tarihi itibariyle vergi dairenin alacak miktarının belirlenmesinin; daha sonra borçlu H.Ö. tarafından sunulan "muvafakatname" nin muvazaalı olduğu ve davalı alacağının zamanaşımına uğradığı yolundaki itirazların incelenerek tartışılmasının gerekeceği-
Ceza mahkemesinin, uyuşmazlık konusu olayın tespitine; diğer bir söyleyişle, olayın varlığına ve sanık tarafından işlendiğine ilişkin maddi olgular hakkındaki kesinleşmiş saptamasının, aynı konudaki hukuk mahkemesinde de kesin hüküm oluşturacağı, bunun nedeninin, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından ceza hakiminin hukuk hakiminden çok daha elverişli bir konumda olması olduğu, böylece, kural olarak hukuk hakiminin ceza yasasındaki hükümlerle ve ceza hakiminin kararıyla bağlı tutulmadığı; BK’nın 53. maddesi ile bağımsızlık ilkesinin benimsendiği, bu itibarla mahkemece müflis bankanın eski yöneticileri hakkında açılan kamu davasının hukuki sonuçlarının BK'nın 53. maddesi çerçevesinde değerlendirilmesinin gerekeceği-
Davacının dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TBK. mad. 168'e dayalı rücu hakkına dayalı alacağı, iflas tarihinden sonra doğmuş olduğundan, yani, alacak, iflastan önce doğmadığından, sırasına ve esasına itiraz edilebileceği, İİK'nın 235. maddesine dayalı kayıt kabul istemine konu olabilecek müflis borçlarından olmayıp, iflastan sonra doğan ve müflisin genel hükümlere göre sorumlu olduğu ve iflas masasının dağıttığı iflas (garame) hissesi oranında değil, tasfiyede bakiye kalırsa alacaklıya ödenecek olan bir alacak niteliğinde olduğu- İflastan sonra doğan alacaklar için ticaret mahkemelerinin görevli olduğu yolundaki açık bir düzenleme bulunmadığından, somut olayda bu mahkemenin davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte olan 6100 sayılı HMK'nın 2/1. maddesi uyarınca, dava konusunun değer miktarına bakılmaksızın Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunun kabulü gerektiği- İflas tarihinden sonra doğan bir alacağın varlığı ve miktarı konusunda bir uyuşmazlık bulunmasa da, inceleme, şikayet yolu ile icra mahkemesine değil, alacağın dayandığı hukuksal ilişkiye göre genel hükümler doğrultusunda iflas masası aleyhine açılan davada genel mahkemelerce tespit edileceği ve böyle bir davada, davacı, davalı müflisten alacaklı olduğunu iddia eden alacaklı olup, davalının ise iflas idaresi olduğu, iflastan sonra oluşan alacağın masaya kaydının istenemeyeceği, tasfiyede bakiye kalırsa nazara alınacağı; dava konusu alacak, sıra cetvelinde yer alamayacağından, bunlar için iflas masası aleyhine genel mahkemede açılması gereken davada İİK. 235'deki süreler uygulanmayacağı- Davalılardan sadece birinin iflas etmiş olması karşısında, sadece bu davalı yönünden davanın kayıt kabul davasına dönüştüğünün kabulü gerektiği ve İİK. mad. 235/3 gereğince, kayıt kabul davasının basit yargılama usulüne tabi olduğu, diğer davalılar ile ilgili alacak davasının ise yazılı yargılama usulüne tabi olduğu, müteselsil sorumlu olan davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığı, mahkemece iflas eden davalı yönünden davanın kayıt kabul davasına dönüştüğü kabul edildiğine göre, adı geçen davalı ile ilgili dava tefrik edilip, ayrı bir esasa kaydedilerek davanın usulden reddine karar verilmesi, diğer davalılar ile ilgili uyuşmazlığın esasının incelenmesi gerektiği-
Davalıların yanında işçi olarak çalışan dava dışı işçi tarafından işçilik alacaklarının tahsili yönünden açılan dava sonucunda verilen karar dayanak yapılarak kendisi aleyhine icra takibinde bulunduğunu ve takip sonucunda ödeme yaptığını, dava dışı işçiye ödenen miktardan davalı yüklenicilerin sorumlu olduğunu ileri sürerek ödenen bedelin davalılardan tahsiline-
Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükünün davalı alacaklıda olduğu- Davalı tarafın dayandığı kira sözleşmesinin her zaman düzenlenebilir nitelikte olduğu, üçüncü kişi olan davacı bakımından ispat vasıtası olmadığı, davalı kiralayan tarafından resmi mercilere sunulmamış olduğu, yani başka bir anlatımla davalının alacağının varlığını ve miktarını takipten önce düzenlenen belgelerle ve usulüne uygun diğer delillerle kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesinin isabetli olduğu; kira sözleşmesinde belirtilen çeklerin ödenip ödenmediği hususlarının tartışılmasına gerek bulunmadığı- Davanın kabulü halinde bu tür davalarda kıyasen uygulanan İİK. mad. 235/3 uyarınca sıra cetvelinde davalıya ayrılan satış bedelinin yargılama giderleri de dahil olmak üzere öncelikle davacıya tahsisine, artan para olması halinde davalıya verilmesine karar verilmesi gerektiği-
Sıra cetveline itiraz edenlerin, cetvelin ilanından itibaren onbeş gün içinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecbur oldukları-
Mahkemece, davanın kayıt kabul davası olduğu kabul edildiğine göre, iflas tarihi itibariyle davacının alacağı ve fer'ileri tespit ettirilerek talep miktarı da dikkate alınarak, alacağın iflas masasına kayıt ve kabulüne karar verilmesi gerekirken, iflas tarihinden sonra işleyecek faizleri de içerecek şekilde tahsil hükmünün kurulmasının doğru olmadığı-
Kayıt kabul davalarında yetkili ve görevli mahkemenin iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesi olduğu, mahkemece "dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK. 114/1-c ve 115/2 gereğince davanın usulden reddine" karar verilmesi gerektiği-