İflasta sadece mülkiyet hakkının istihkak iddiasına konu olabileceği, mülkiyet dışındaki ayni haklara ilişkin istihkak iddialarının İİK. mad. 235 uyarınca sıra cetveline itiraz davası olarak ileri sürülebileceği-
Davacının iş güvencesi hükümlerinden yararlanmak üzere açtığı işe iade davası sonucu verilen feshin geçersizliğine ve işe iadeye ilişkin kesinleşmiş kararın, dava dışı alt işverence uygulanmadığı iddiası ile boşta geçen süre ücreti ve işe başlatmama tazminatının tahsili amacıyla davalı şirket aleyhine icra takibi başlatmış olup; asıl işveren davalı şirket tarafından bu takibe itiraz edilmesi üzerine itirazın iptali davasının açılmasına göre, davalı şirket ile aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmayan dava dışı altişveren şirketin iflas etmiş olması somut uyuşmazlığın kayıt kabul davası olarak değerlendirilmesi sonucunu doğurmayacağı- Mahkemece yanılgılı değerlendirme ile Ticaret Mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmesinin hatalı olduğu- Tarafların ileri sürecekleri deliller toplanıp talep edilirse davanın alt işveren ya da alt işveren iflas etmişse iflas idaresine ihbarı ile esas hakkında karar verilmesi gerektiği- 
Alacağın doğumuna veya miktarına karşı değil de sıra cetvelindeki paylaştırmaya itirazların İcra Mahkemesinde çözüleceği- HMK.' nın yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra açılan sıra cetveline itiraz davalarında Asliye Hukuk Mahkemesi' nin görevli olduğu-
Mahkemece, davacının tüketici kredisi alacağına ilişkin taksitlerinin ödenmemeye başlandığı 15.04.2013 taksit tarihinden 2 gün sonra 17.04.2013 tarihinde davalı tarafça başlatılan icra takibine konu bononun her zaman düzenlenmesinin mümkün olduğu, bononun en geç düzenlenebileceğinin kabulü gereken tarih olan takip tarihinin, davacının alacağına ilişkin taksit tarihinden sonra olduğu, bu durumda, davacı alacağının daha önce doğduğunun kabulü gerektiği, buna göre de, sonra doğan davalı alacağının daha önceki taksit tarihinde doğan davacı alacağı bakımından muvazaa yaratacağının kabulünün doğru olduğu- Sıra cetveline itiraz davaları sonunda verilen hükmün, sadece davanın tarafları bakımından sonuç doğuracağı ve verilen kabul kararı ile durumun tespiti ile yetinilmeyip, eda hükmü kurulması gerekeceği-
Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükünün, davalı alacaklıda olduğu, davalı alacaklının alacağının varlığını ve miktarını, takipten önce düzenlenmiş ve üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilecek nitelikte olan usulüne uygun, birbirini doğrulayan yazılı delillerle kanıtlaması gerekeceği, her zaman düzenlenmesi mümkün olan çek ve bononun, alacağın varlığını ispatlamaya tek başına yeterli olmadığı, senetler ve çeklerin ancak tarafları ve onların cüz'i ve külli halefleri yönünden delil niteliğinde olup, temel ilişkinin ve kambiyo ilişkisinin dışında kalan davacı üçüncü kişi bakımından bu nitelikte bir ispat vasıtası olarak kabul edilemeyeceği, alacağın miktarına göre diğer tarafın açık muvafakati bulunmadığı sürece tanık dinlenemeyeceği ve tanık beyanını dayalı olarak hüküm kurulamayacağı, davalı alacaklının savunma ve delilleri çerçevesinde alacağın gerçek olup olmadığının tartışılması, davalı ile borçlu arasındaki hukuki ilişkinin ve davalının alacağının doğum tarihinin değerlendirilmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği- Haciz yolu ile takiplerde düzenlenen sıra cetveline itiraz davalarında ise, davanın kabulü halinde kıyasen uygulanması gereken İİK'nın 235/3. maddesi uyarınca davalıya ayrılan payın, yargılama giderleri ve vekalet ücreti de dahil olmak üzere öncelikle davacıya ödenmesine, artan kısım bulunması halinde, davalıya bırakılmasına karar verilmesi, sıranın değiştirilmesine ya da iptaline ya da sıra cetvelinin iptaline karar verilmemesi gerekeceği, sıra cetveline itiraz davaları sonunda verilen hükmün, sadece davanın tarafları bakımından sonuç doğuracağı ve verilen kabul kararı ile durumun tespiti ile yetinilmeyip, eda hükmü kurulması gerekeceği-
Kayıt kabul istemine ilişkin davada, taraflar arasındaki sözleşmede bankanın ödemekle yükümlü olduğu miktarın banka müşterisinden istenebileceğine dair hüküm bulunması gerektiği yorumu hatalı olup; müflis ile davacı arasındaki sözleşmede çek yaprağı başına sorumluluk ile ilgili müşteriye rücu edemeyeceğine ya da bu sorumluluğun bir teminatla karşılanacağına ilişkin bir hüküm bulunması halinde talebin reddi gerekeceğinden, talep edilen miktarın İİK'nın 197/1. maddesi gereğince şarta bağlı olarak kayıt ve kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Kayıt kabul davasında, davacı tarafından düzenlenen faturanın doğru düzenlendiği, iflas idaresi tarafından reddedilen tutarda davacının davalıdan alacaklı olduğu gerekçesiyle kayıt kabul davasının kabulünün isabetli olduğu-
Mahkemece, davalı vergi dairesinin işlem dosyası getirtilerek davalı vergi dairesince borçlunun müdürü olduğu şirket hakkında takip yapılıp yapılmadığı, alacağın borçlu şirketten tahsil etme olanağının bulunup bulunmadığı, borçlu H.Ö. hakkında takip yapılıp yapılmadığı, haciz tarihi itibariyle vergi dairesinin alacağının miktarı, bu miktara satış tarihine kadar işleyecek faizi ve sonuç olarak satış tarihi itibariyle vergi dairenin alacak miktarının belirlenmesinin; daha sonra borçlu H.Ö. tarafından sunulan "muvafakatname" nin muvazaalı olduğu ve davalı alacağının zamanaşımına uğradığı yolundaki itirazların incelenerek tartışılmasının gerekeceği-
Ceza mahkemesinin, uyuşmazlık konusu olayın tespitine; diğer bir söyleyişle, olayın varlığına ve sanık tarafından işlendiğine ilişkin maddi olgular hakkındaki kesinleşmiş saptamasının, aynı konudaki hukuk mahkemesinde de kesin hüküm oluşturacağı, bunun nedeninin, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından ceza hakiminin hukuk hakiminden çok daha elverişli bir konumda olması olduğu, böylece, kural olarak hukuk hakiminin ceza yasasındaki hükümlerle ve ceza hakiminin kararıyla bağlı tutulmadığı; BK’nın 53. maddesi ile bağımsızlık ilkesinin benimsendiği, bu itibarla mahkemece müflis bankanın eski yöneticileri hakkında açılan kamu davasının hukuki sonuçlarının BK'nın 53. maddesi çerçevesinde değerlendirilmesinin gerekeceği-