TBK. mad. 19 uyarınca muvazaalı işlemin iptaline ilişkin açılan davalarda, davacının icra takip yapmasının aranmadığı ve beş yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması sebebiyle İİK. mad. 284 uyarınca bu davanın reddine karar verilemeyeceği- Davacının iddiasını kanıtlaması halinde, iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek, İİK. mad. 283/1, 2 kıyasen uygulanarak "iptal ve tescile gerek olmaksızın" davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerektiği-
İptali istenen tasarruf tarihinden itibaren beş yıllık hak düşürücü süre geçirildikten sonra İİK. mad. 277 vd. uyarınca açılan tasarrufun iptali davasının reddi gerektiği-
İİK. mad. 280/1 som cümle uyarınca, işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde borçlu aleyhine icra takibinde bulunulmuş olması gerektiği- İİK. mad. 284 gereğince hak düşürücü 5 yıllık süreden sonra açılan tasarrufun iptali davasının reddi gerektiği- Alacaklıdan mal kaçırmak isteyen borçlunun kendi adını gizli tutarak hukuki işlemi kendi hesabına, başka bir kişiye yaptırması halinde man-ı müsteardan söz edileceği-  Davacı, "borçlunun mal kaçırmak için bedelini ödeyerek satın aldığı taşınmazı ekonomik gücü olmayan kardeşi adına tapuda tescil ettirdiğini" ileri sürerek "tasarrufun iptali"ni talep etmiş olduğundan, mahkemece "dava konusu alacağın dayanağı olan ilamın kesinleşme tarihinin, tapudaki tasarruf işlemlerinden sonra olduğu" gerekçesiyle davanın reddinin hatalı olduğu; ilamın dayanağı olan sözleşme, tasarruftan önce olduğundan ve bu taşınmazların satın alım tarihlerine göre takibinin süresinde yapıldığı, haciz tutanağı düzenlendiği ve İİK. mad. 105 uyarınca, borçlunun aciz halinin oluştuğu  görüldüğünden, gayrimenkullerin adına tescili tarihinde davalı üçüncü kişinin bu taşınmazları gerçek değerlerine göre satın almaya ekonomik gücünün yeterli olup olmadığı ve nam-ı müstear hususunun mahkemece değerlendirilmesi gerektiği-
Tasarrufun borcun doğumundan sonra yapıldığı ve tasarruftan itibaren 5 yıllık süre içerisinde dava açıldığı anlaşılmakla, davalı alacaklı İdareden konuya ilişkin ödeme emirleri, tebligat zarfları ve ilgili tüm belgeler istenilmek suretiyle ve 6183 sayılı Yasa'nın 27. maddesinde düzenlenen ivazsız tasarrufların hükümsüzlüğü, 28. maddesindeki bağışlama niteliğindeki tasarruflar ve 30. maddede hükümsüz sayılan diğer tasarruflar yönünden mahkemece araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekeceği-
Süre; hafta, ay veya yıl olarak belirlenmiş ise, başladığı güne son hafta, ay veya yıl içindeki karşılık gelen günün tatil saatinde biteceği (HMK. mad. 92/2)- Tasarrufun iptali istemine ilişkin davanın 16.07.2013'de açıldığı, tasarrufun da 16.07.2008 tarihinde yapıldığı görüldüğünden, davanın süresi içinde (5 yıl içinde) açıldığının kabul edileceği-
6183 s. K. mad. 26. uyarınca tasarrufun iptali davasının 5 yıllık hakdüşürücü sürede açılması gerektiği-Davalı şahıslar arasındaki hisse devrinde 6183 sayılı Yasa’nın 24 ve devamı maddelerine göre iptal koşullarının bulunup bulunmadığı, taraflar arasında devam eden hukuk ve ceza davaların da dikkate alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmadığı ve davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1.maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerektiği- Mahkemece dava İİK'nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilerek "5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı" gerekçesiyle "davanın hak düşürücü süre nedeni ile reddine" karar verilmişse de, mahkemenin bu nitelendirmesine katılma olanağı bulunmadığından, taraf delilleri toplanarak delillerin TBK'nun 19 maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Mal tasfiyesi ve katkı payı alacağı için dava açıldığı ve yargılamının devam ettiği anlaşıldığından ve bu davanın sonucunda davacı lehine tazminata hükmedilmesi halinde muvazaa nedenine dayalı tasarrufun iptali davasın görülebileceğinden; sonuçlanması beklendikten sonra hasıl olacak duruma göre bir karar verilmesi gerektiği- TBK. mad. 19 uyarınca açılan davanın kabulü halinde, İİK'nun 283/2.maddesinin kıyasen uygulanarak davacıya sadece haciz ve satış isteme yetkisi verilmesi gerekeceği-
Takip konusu borcun tasarruftan önce olması, borçlu hakkındaki takibin kesinleşmesine, haciz tutanaklarının geçici aciz belgesi niteliğinde olması ve davanın beş yıllık hakdüşürücü süre içinde açılmış bulunması, davalı borçlu ile diğer şirketler ve dahili davalı arasında organik ve hukuki bağ bulunması nedeniyle dava konusu satışların İİK'nun 280/1-3 maddesi gereğince iptale tabi olduğu- Davalı 4. kişi şirketin kurulduğu tarihten önce dava konusu satışların davalı 3.kişi tarafından yurtdışına satıldığı, davalı 3.kişi şirket tarafından davalı 4. kişi şirkete devredilen kumaş, makina ve demirbaş bulunmadığı anlaşıldığından davalı 4. kişi hakkındaki davanın reddi ve davalı 3.kişi tarafından borçludan alınarak yurtdışına ihraç edilen kumaş satışına ilişkin tasarrufun iptaline, dava konusu menkuller davalı 3.kişi tarafından yurtdışına satılarak elden çıkarıldığından davanın bedele dönüşmesi nedeniyle anılan kumaşların elden çıktığı tarihlerindeki değerinin bilirkişi aracılığıyla tesbit edilerek bulunacak meblağının davacının alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak davalı 3. kişi şirketten tahsiline karar verilmesi gerektiği- Bir kısım demirbaş ve makinalar davalı 3. kişi tarafından dava dışı bir başka kişiye satıldığından davacıya seçimlik hakkı hatırlatılarak dava dışı bu kişinin davaya dahil edip etmeyeceği sorulması ve sonucunda göre yargılama yapılarak karar verilmesi gerektiği- Dava konusu tesisine ilişkin tasarruflar İİK. mad. 280/1 madde gereğince iptale tabi olup anılan tesis halen davalı elinde olduğundan davacının dava konusu alacak ve ferileriyle sınırlı olarak dava konusu tesisinin devrine ilişkin tasarrufların davacının alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerekirken elden çıkmış gibi düşünülerek davalıların tazminatla sorumlu tutulmasının hatalı olduğu-