İİK 277 vdna göre açılan tasarrufun iptali davasında .borçlu hakkında kesinleşmiş bir takibin olması ve bu takibin yargılamanın devamı boyunca varlığını devam ettirmesi gerektiği- Borçlunun finansal kiralama ile kiraladığı makineler üzerine iştirak haczi konulduğundan ve bu hacizle ilgili olarak, istihkak iddiası yok ya da reddedilmiş ise davacı-alacaklı bu makineler üzerinde haczi nedeni ile satış isteme yetkisi olacağından, davacı alacaklının bu makineler yönünden dava açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerektiği- Borçlu tarafından 198.000 metre kumaşın davalı şirkete devrinin iş yerinin önemli bir kısmının devri olarak kabul edilmesinin hatalı olduğu- Davalı borçlu ile anılan üçüncü kişi şirket arasında önceye dayalı ve borçluya ait kumaşların üçüncü kişi tarafından boyanması dahil olmak üzere bir ticari ilişki olduğu, üçüncü kişi şirketin ...tarihi itibari ile borçlu şirketten alacaklı olduğu uyuşmazlıkta, dava konusu kumaşlar, borçlunun bir başka alacaklısının, yaptığı hacizde üçüncü kişi elinde haczedildiğinden, kumaşlar üzerinde borçlu şirketin etiketinin olduğu tesbit edilmişse de, bu kumaşların hangi gerekçe ile orada bulunduğu netleşmediğinden ve davacı alacaklının alacağa mahsuben üçüncü kişinin elinde bulunduğu iddiası davalı şirket A.Ş tarafından kabul edilmediğinden (mahkemece böyle bir tespit de yapılmadığından, mahkemece dava konusu kumaşların üçüncü kişi elinde bulunma sebebi beyan ve gerekirse ticari defterler üzerinde yapılacak araştırma ile tespit edilerek, borçludan üçüncü kişiye yapılmış bir devir niteliğinde ise, bu kez kumaşın devir tarihindeki değeri ve borçlunun o tarihteki aktif sermayesinin ne olduğu belirlenerek, oranlamak sureti ile borçlunun ticari emtiasının önemli bir kısmının devri niteliğinde olup olmadığının araştırılması ve emtianın önemli bin kısmının devri niteliğinde değilse ve alacağa mahsuben yapılmış bir devirse, borçlu ve üçüncü kişi arasındaki iştigal konuları dikkate alındığında, bunun mutad ödeme olarak kabul edilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında arabuluculuğa başvurmanın "dava şartı" olmadığı ve ihtiyari arabuluculuğa başvurmanın İİK 284'te belirlenen 5 yıllık hak düşürücü süreyi kesmeyeceği-
Ön inceleme oturumunda davanın İİK. 277 vd.na dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davası olduğu yönündeki mahkeme tespitinin davacı vekili tarafından imzalandığı ve daha sonra "davanın TBK 19'a dayalı olarak görülmesi" talepli dilekçenin iddianın genişletilmesi süresinde verilmemiş olduğu anlaşıldığından, davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufa konu rehin sözleşmesinin 14.10.2008 tarihinde yapıldığı, eldeki davanın ise 26.01.2016 tarihinde açıldığı, bu halde tasarruf tarihi olan 14.10.2008 tarihinden itibaren İİK'nın 284. maddesinde düzenlenen 5 yıllık hak düşürücü süre geçtiğinden davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasında istemin bedele dönüşmesi halinde bedel üzerinden faiz yürütülmesinin mümkün olmadığı- Davalı borçlunun alacaklıdan mal kaçırma kastı ile davalı üçüncü kişiye menkulleri düşük bedelle devrettiği, borçlu ile aynı işkolunda (tekstil) faaliyet gösteren ve aralarında önceye dayalı ticaret bulunan davalı üçüncü kişinin borçlunun borca batık olduğunu ve mal kaçırma kastını bilen kişilerden olduğu, İİK 280'deki iptal şartlarının oluştuğundan tasarrufun iptaline karar verilmesi gerektiği- Davaya ve alacağa dayanak teşkil eden fatura yönünden istemin 5 yıllık süre hak düşürücü süreden reddi gerektiği- İptal davalarında üçüncü kişinin borçludan satın aldığı malı elinden çıkarması ve satın alan dördüncü kişinin davaya dahil edilmemesi ya da davaya dahil edilmekle birlikte iyi niyetli olduğunun anlaşılması halinde İİK. 283/2 uyarınca bedele dönüşen davada üçüncü kişinin dava konusu malı elinden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında bedelle sorumlu tutulması gerektiği- Aynı menkul mallara ilişkin önceki iptal davasında rayiç piyasa değeri konusunda verilen karar kesinleştiğinden, menkul malların belirlenen bu gerçek değeri üzerinden karar verilmesinin isabetli olduğu- Davalı lehine hesaplanan vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine karar verilmesi gerekirken sehven, davalılardan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Uyuşmazlık, İİK'nın 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir...
Davanın Türk Borçlar Kanununun 19.maddesi gereğince muvazaa hukuksal sebebine dayalı temlik işleminin iptali istemine ilişkin olduğu, mahkemece 'davanın İİK.'nin 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali davası' olarak nitelendirmesine katılma olanağı bulunmadığı, bu halde hak düşürücü süreden söz edilemeyeceği-
Davanın 5 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesi ile "davanın reddine" mahkemece dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı-
Takip konusu kamu alacağının idari para cezasının ferileri niteliğinde ise bu miktar üzerinden (toplam 289.254,41 TL), geriye kalan kısım ayrı bir vergi borcundan kaynaklanıyor ise uzman bilirkişi incelemesi yaptırarak, davalı borçlunun tasarruf tarihine kadar olan vergi borçlarının ferileriyle birlikte belirlenerek bu miktar üzerinden davacının alacak ve ferileriyle sınırlı olarak dava konusu şirket hisselerinin devrine ilişkin tasarrufun iptali ile davacı alacaklıya bu miktar üzerinden şirket hisseleri üzerinde haciz ve satış yetkisi verilmesine karar verilmesi" gerekeceği-
Terkin edilen şirket hakkında paylı malik olduğu taşınmaza ilişkin ortaklığın giderilmesi davasında taraf teşkilinin sağlanması için bu davanın açılmasına ve şirketin terkininden itibaren 10 yıllık süre dolmamasına göre, yasal sürede dava açmış olan davacının şirket malvarlığının tasfiyesine yönelik ortaklığın giderilmesi davasıyla sınırlı olarak ihya istemekte hukuki yararının bulunduğu gözetilmeksizin yazılı gerekçeyle davanın reddi yerinde görülmediğinden kararın bu nedenle bozulması gerektiği-