Dava konularından 1549 parsel sayılı taşınmazın 28/08/2009 günü borçlu ... tarafından dava dışı ... ismindeki kişiye satıldığı, davanın 30.11.2016 tarihinde 5 yıllık süreden sonra açılmış olması nedeni ile bu parselle ilgili davanın reddinde isabetsizlik bulunmadığı- Davalı ...’in borçlulardan birinin damadı olması nedeni ile mali durumları ve amaçları hakkında bilgi sahibi olduğunun kabul edilmesi gerekeceği-
Muvazaa (TBK19) nedeniyle açılan iptal davalarında, davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmadığı gibi, bu davalarda hak düşürücü süre de uygulanmayacağı- "Davacının eşinden kesinleşmiş bir alacağı bulunmadığı ve tasarrufun iptali davası koşullarının da oluşmadığı" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Limited şirkette hisse devrinin, noterdeki işlem ile mi, ticaret sicil gazetesindeki yayın ile mi yoksa ortaklar kurul kararı ile mi geçerlilik kazanacağının ve tasarruf yapılmış sayılacağının tespitinin gerektiği- Ticaret Sicil kayıtlarından, 20/11/2011 tarih 2011/04 nolu ortaklar kurulu kararı olduğu, Noterlikçe 21/11/2011 tarihli limited şirket hisse devri sözleşmesinin imza tasdiklerinin yapıldığı gözetildiğinde, TTK hükümlerine göre tasarrufun 20/11/2011 tarihinde gerçekleşmiş olduğu; bu tarihten davanın açıldığı tarihe kadar 5 yıldan fazla süre geçtiğinden İİK 277 ved.na dayanılarak karar verilemeyeceği- Dava terditli açıldığından ve TBK'nun 19. maddesinde hak düşürücü süre olmadığından ikincil talep olan muvazaa iddiasına göre taraf delillerinin toplanması gerekeceği-
Çıplak mülkiyetin devrine ilişkin tasarruf ile tasarrufun iptali davasının açılış tarihi arasında beş yıllık hak düşürücü süre geçmiş olduğundan, çıplak mülkiyet devrine ilişkin davanın reddinin isabetli olduğu- İntifa hakkının devri veya çıplak mülkiyet sahipleri lehine feragat edilmesi halinde, anılan tasarrufun iptale tabi olacağı- Dava konusu taşınmazın kargir apartman olmayıp "lokanta" olduğu anlaşılmakla, dava konusu bu tasarruf yönünden değerlendirme yapılarak (davalıların baba-oğul, karı-koca oldukları tasarruf konusunun iş yeri olduğu hususları da gözetilerek) karar verilmesi gerektiği- "Davalı borçlu ile diğer davalı eşin boşanmış olması, bu konuda davalı borçlu eşin ağır ceza mahkemesinde diğer davalı tarafından şikayet edilmiş olması nedeniyle mal kaçırıldığının kabul edilemeyeceği" gerekçesiyle "tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Davanın muvazaa hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu, muvazaanın; "taraflarının üçüncü kişileri aldatmak amacı ile ve fakat kendi gerçek iradelerinde uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak hususunda anlaşmaları" olduğu, tarafların ister yalnız bir görünüş yaratmayı, ister ikinci bir gizli işlem yapmayı arzu etmiş olsunlar, görünüşteki işlem tarafların gerçek iradelerine uymadığından, ilke olarak herhangi bir sonuç doğurmayacağı, muvazaada görünüşteki işlemin her türlü hukuki sonuçtan yoksun olması, tarafların ortak iradelerinin bu yolda olmasından kaynaklanmakta olduğu, hayatın olağan akışına göre de alt soy - üst soy arasındaki tasarrufların çoğunlukla bağış olarak kabul edilmesi gerektiği, dava konusu taşınmazın güncel tapu kayıtları incelendikten sonra İİK. 283. maddesi kıyasen uygulanarak davalı adına olan kaydın iptaline mahal olmadan davacıya dava konusu taşınmaz üzerinde alacak ve ferileriyle sınırlı olmak kaydıyla haciz ve satış isteyebilmesi yönünde hüküm kurulması gerekeceği-
İİK. mad. 284 uyarınca iptal davasının tasarrufun vukuu bulduğu tarihten itibaren beş yıl içinde açılması gerektiği- Yıl olarak belirlenen sürenin, başladığı güne yıl içindeki karşılık gelen günün tatil saatinde biteceği öngörüldüğünden (HMK. mad. 92),  iptali istenilen tasarruf 26.04.2011 tarihinde gerçekleşen uyuşmazlıkta, 26.4.2016 tarihinde açılan davanın süresinde açıldığının kabulü gerektiği- İİK. mad. 280/1, son cümle uyarınca, “işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde borçlu aleyhine haciz veya iflas yolu ile takipte bulunulmuş olması “ öngörüldüğünden ve tasarruf tarihi 26.04.2011, takip tarihe ise 31.10.2011 olduğundan, bu maddenin de uygulama olanağı bulunmadığı ve davanın diğer koşullarının değerlendirilmesi gerektiği-
İİK. 277 vd. göre açılan tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için, davacının alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması ve davanın beş yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması gerektiği- Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerekeceği-
Dava konusu taşınmaz davalı borçlu tarafından ilk olarak 04.12.2008 tarihinde davalıya satıldığı, davanın ise görevsiz mahkemede 12.03.2014 tarihinde beş yıllık hakdüşürücü süreden sonra açıldığı, bu halde mahkemece, davanın İİK'nun 284.maddesi gereğince hakdüşürücü süreden reddine karar verilmesi gerekeceği- Genel hükümlere tabi olan BK 19 a dayalı davalarda son malikin de davada taraf gösterilmesi gerektiği-
Dava konusun taşınmazın devir tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında, İİK'nun 284. madde kapsamında 5 yıllık süre geçtiği, bu durumda mahkemece, dava konusu taşınmazlardan 8 nolu bağımsız bölüm yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekeceği- Davacı vekili aciz vesikası ibraz etmediği gibi, sonrasında davalı borçlunun adresinde haciz de yapılmadığının anlaşıldığı, bu durumda, dava şartı olan geçerli bir aciz vesikasının bulunmaması (İİK. 105-143 Md.) sebebi ile de davanın reddine karar verilmesi gerekeceği- Davacı alacaklı, borcun doğumunun takip dayanağı bononun tanzim tarihinden önce gerçekleştiğini ileri sürerse mahkemece alacaklıya bu konuda kanıt sunma olanağı verilmesi, gerekirse davacı alacaklı ile borçlu isticvap edilerek senedin düzenlenmesine neden olan temel ilişkinin sorulması, gerektiğinde davacı ile borçlunun ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak borcun gerçek doğum tarihi tespit edilerek koşulun gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması gerekeceği, mahkemece, davacı vekiline takip konusu borcun doğumuna ilişkin temel ilişki konusunda delillerini sunması için süre verilmesi, sunduğu delillerin toplanması, davacı ve davalı borçlunun varsa ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması, gerektiğinde davacı ve borçlunun isticvabı ile borcun doğumunun tespiti gerekirken bu hususta araştırma yapılmadan yazılı olduğu üzere hüküm kurulmasının doğru olmadığı- İİK'nun 277. ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarrufların özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflar olduğu, davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek tapunun iptal ve tesciline gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekirken tapunun iptali ile davalı şirket adına tesciline karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1,2 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceği, bu madde sadece davacıya haciz ve satış isteme yetkisinin kıyasen uygulanması olup üçüncü kişinin tazminatla sorumlu olacağı anlamına da gelmemesi gerekeceği, bu nedenlerle mahkemenin davayı BK'nun 19. maddesindeki muvazaalı işlemin iptali olarak nitelemesi gerekirken, yazılı şekilde nitelemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu- Dava konusu taşınmaz ile ilgili satışın iptaline karar verilmesi için taşınmazı devir silsilesi içindeki tüm satışların muvazaalı olduğunun ispatlanması gerekeceği, bu halde ise davalıdan taşınmazı devir alan dava dışı şirketin de davaya dahil edilerek, taraf delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği- İİK’nun 277 ve devamı maddelerine göre davanın en geç tasarrufun gerçekleştiği tarihten itibaren 5 yıl içinde açılması gerekeceği-