Dava konusu taşınmaz davalı borçlu tarafından ilk olarak 04.12.2008 tarihinde davalıya satıldığı, davanın ise görevsiz mahkemede 12.03.2014 tarihinde beş yıllık hakdüşürücü süreden sonra açıldığı, bu halde mahkemece, davanın İİK'nun 284.maddesi gereğince hakdüşürücü süreden reddine karar verilmesi gerekeceği- Genel hükümlere tabi olan BK 19 a dayalı davalarda son malikin de davada taraf gösterilmesi gerektiği-
Dava konusun taşınmazın devir tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında, İİK'nun 284. madde kapsamında 5 yıllık süre geçtiği, bu durumda mahkemece, dava konusu taşınmazlardan 8 nolu bağımsız bölüm yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekeceği- Davacı vekili aciz vesikası ibraz etmediği gibi, sonrasında davalı borçlunun adresinde haciz de yapılmadığının anlaşıldığı, bu durumda, dava şartı olan geçerli bir aciz vesikasının bulunmaması (İİK. 105-143 Md.) sebebi ile de davanın reddine karar verilmesi gerekeceği- Davacı alacaklı, borcun doğumunun takip dayanağı bononun tanzim tarihinden önce gerçekleştiğini ileri sürerse mahkemece alacaklıya bu konuda kanıt sunma olanağı verilmesi, gerekirse davacı alacaklı ile borçlu isticvap edilerek senedin düzenlenmesine neden olan temel ilişkinin sorulması, gerektiğinde davacı ile borçlunun ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak borcun gerçek doğum tarihi tespit edilerek koşulun gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması gerekeceği, mahkemece, davacı vekiline takip konusu borcun doğumuna ilişkin temel ilişki konusunda delillerini sunması için süre verilmesi, sunduğu delillerin toplanması, davacı ve davalı borçlunun varsa ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması, gerektiğinde davacı ve borçlunun isticvabı ile borcun doğumunun tespiti gerekirken bu hususta araştırma yapılmadan yazılı olduğu üzere hüküm kurulmasının doğru olmadığı- İİK'nun 277. ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarrufların özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflar olduğu, davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek tapunun iptal ve tesciline gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekirken tapunun iptali ile davalı şirket adına tesciline karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1,2 maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceği, bu madde sadece davacıya haciz ve satış isteme yetkisinin kıyasen uygulanması olup üçüncü kişinin tazminatla sorumlu olacağı anlamına da gelmemesi gerekeceği, bu nedenlerle mahkemenin davayı BK'nun 19. maddesindeki muvazaalı işlemin iptali olarak nitelemesi gerekirken, yazılı şekilde nitelemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu- Dava konusu taşınmaz ile ilgili satışın iptaline karar verilmesi için taşınmazı devir silsilesi içindeki tüm satışların muvazaalı olduğunun ispatlanması gerekeceği, bu halde ise davalıdan taşınmazı devir alan dava dışı şirketin de davaya dahil edilerek, taraf delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği- İİK’nun 277 ve devamı maddelerine göre davanın en geç tasarrufun gerçekleştiği tarihten itibaren 5 yıl içinde açılması gerekeceği-
İİK m. 277 vd. göre açılan davaların dinlenebilmesi için, davacının alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması ve davanın beş yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması gerektiği-
6183 s. Kanun uyarınca açılan tasarrufun iptali davalarının, iptali istenen tasarruftan itibaren 5 yıllık hak düşürücü sürede açılması gerektiği ve bu hak düşürücü sürenin re'sen gözetileceği-
Borçlunun babadan kalma gayrımenkullerinin olmasına göre aciz halinde olmadığının ve davanın 5 yıllık hak düşürücü süreden sonra açıldığı (İİK. mad. 284) anlaşıldığından, tasarrufun iptali davasının reddi gerekeceği- Dava, ön koşul yokluğundan red edildiğinden, davalılar yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Borçlu kooperatife ait taşınmazların ferdileşme nedeniyle davalılar adına tescil edildiği ve tescil tarihinden, tasarrufun iptali davasının açıldığı tarihe kadar 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği görüldüğünden, davanın reddi gerekeceği- Davanın reddine karar verilmesi halinde, davalının hükmü temyiz etmesinde hukuki yararının bulunmayacağı- 
6183 s. Kanun uyarınca açılan tasarrufun iptali davalarının, iptali istenen tasarruftan itibaren 5 yıllık hak düşürücü sürede açılması gerektiği-