Mahkeme 13.06.2023 tarihli gerekçeli kararın "Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe" bölümünde "Tüm dosya kapsamı, tarafların itiraz, beyan ve delilleri bir arada değerlendirildiğinde, davaya ve takibe konu icra dosyasındaki asıl alacak için davacı alacaklılar tarafından asıl borçluya yönelik olarak yapılan icra takibi neticesinde alacak miktarı bakımından yapılan takipte ... Grup Yatırım A.Ş.'nin iflas erteleme kararının olması nedeniyle icra takiplerinin durdurulduğu ve 01.07.2019 tarihi itibariyle de ... Grup Yatırım A.Ş'nin iflasına karar verildiği dava konusu taşınmazların devir tarihinin 02.11.2008 ve 19.11.2012 tarihleri olduğu dava konusu asıl alacağın doğduğu tarih haksız fiilin vuku bulduğu tarih olan 26.11.2005 tarihi olduğu, dolayısıyla asıl alacağın devir tarihinden önce gerçekleştiği anlaşılmıştır. Bu nedenle davalı ...Ş'nin iflas ertelenmesine karar verildiği tarihten itibaren sürelerin işlemeyeceği anlaşılmakla, davalı ... A.Ş vekilinin zamanaşımı ve hak düşürücü itirazlarının reddine karar verilmiştir. " şeklinde bir gerekçeye yer verildikten sonra dava konularından, ... İli, ... İlçesi, ... (...) mahallesi 3175 ada, 2 parsel sayılı taşınmaz yönünden: "taşınmazın satış tarihinin 02.11.2008 tarihi eldeki davanın ilk açılış tarihinin ise 30.04.2015 tarihi olduğu, devir tarihi ile dava tarihi arasında İİK'nun 284.madde kapsamında öngörülen 5 yıllık süre geçtiğinden davanın bu taşınmaz yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir." denilmesinin kararın gerekçesi ile hüküm kısmı arasında çelişki meydana getirdiğinin anlaşıldığı, mahkeme kararının gerekçe kısmı ile hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulmasının HMK'nın 298/2. maddesine aykırı ve başlı başına bozma sebebi olduğu-
Davanın İİK'nın 277 ve devamı maddelerine göre açıldığı, borçlu ..............'in ilk tasarrufunun 09.07.2014 ve 10.07.2014 tarihleri olduğu davanın ise 06.10.2021 tarihinde 8 yıl sonra, 5 yıllık hak düşürücü süreden sonra açıldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesinin yerinde olduğu-
Tasarrufun iptali davasında öngörülen İİK madde 284 de belirtilen 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu-
İptali istenilen ilk tasarrufun 19.06.2008 tarihinde gerçekleştiği davanın ise 12.02.2015 tarihinde açıldığı, 5 yıllık hakdüşürücü sürenin geçtiği, bu halde mahkemece davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmesi gerekeceği-
İİK 284 üncü madde gereğince dava konusu ferdileşme işleminin tapuda 28.09.2011 tarihinde yapıldığının, davanın ise 15.11.2018 tarihinde açıldığının dolayısıyla hak düşürücü sürenin geçirildiğinin anlaşılmış olmasına göre süre aşımı nedeniyle verilen red kararında bir isabetsizlik bulunmadığı-
Kamu alacağından dolayı açılan tasarrufun iptali davasının tasarrufun yapıldığı tarihten itibaren beş yıl içinde açılmasının öngörüldüğü- Somut olayda dava konusu gayrımenkulün dava dışı borçlu adına kayıtlı iken 05.11.2004 tarihinde yine dava dışı 3.kişiye Gediz İcra Müdürlüğü 2003/759 sayılı icra dosyası kapsamında cebri icra yoluyla devredildiğinden söz konusu ihale tarihi 05.11.2004 olup eldeki davanın 5 yıllık hak düşürücü süre geçirilerek 31,03.2010 tarihinde açıldığı- O halde mahkemece davanın hak düşürücü süre yönünden res’en dikkate alınması gerektiği- “6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalarda vekalet ücreti tutarı maktu olarak belirleneceğinden taraflar yararına maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken nispi vekalet ücreti takdirinin doğru görülmediği-
Haciz tutanaklarının İİK'nın 105 inci maddesi anlamında aciz belgesi niteliğinde olduğu- Yargılama sırasında takip konusu borcun ödenmiş olmasından ötürü davanın konusuz kaldığı, dolayısıyla karar verilmesine yer olmadığı-
Davacı alacaklının alacağın kaynağı ile ilgili bir açıklama yapmamış olduğu, alacağın gerçekliğini ispat yükü davacı üzerinde olduğu - Bu halde mahkemece, davacının alacağının dayanağının ne olduğu hususu açıklattırılarak, gerektiğinde borçlu şirketin ticari defterlerinde araştırma yapmak sureti ile tesbit yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Davalı Y'nin davalı borçlu ile akraba olmadığı, zeminde bitişik tarlayı tek arazi gibi tarım amaçlı kullandığı, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastını bildiği veya bilmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğunun ispatlanamadığı, davalı S'nin daha önce maliki olduğu bağımsız bölümü, factoring sözleşmesinin düzenlendiği tarihten önce borçlu M'ye sattığı, tarafların akraba olmadıkları, satış işleminin muvazaalı veya mal kaçırma amaçlı olduğunun ispatlanamadığından bu davalılar bakımından davanın reddine karar verilmesi gerektiği - Davalı M'ye yapılan devrin ise, mutad ödeme karşılığı olmadığı, davalı borçlu ile kardeş olmasına göre borçluluk durumunu bilebilecek durumda olduğu gerekçesiyle muvazaalı devrin iptaline karar verilmesinin isabetli olduğu-
İvazlar arasında önemli oransızlık olmadığı, davalıların muvazaalı olarak taşınması satın aldıkları hususunun ispatlanmadığından dolayı tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-