Tapu iptali ve tescil davalarında öncelikle husumetin kayıt malikine, kayıt maliki ölmüş ise saptanacak mirasçılarına yöneltilerek açılacağı, davacının, eldeki davayı önce Maliye Hazinesi aleyhine açtığı, daha sonra kayıt malikinin mirasçılarını davaya dahil ettiği, kayıt malikinin mirasçıları davada davalı olarak yer aldığına göre, davanın Hazine'ye yöneltilmesinin doğru olmadığı-
Mahkemece öncelikle kayıt malikinin geçerli bir mirasçılık belgesinin olup olmadığının araştırılması, geçerli mirasçılık belgesinin bulunmaması durumunda Hazine'nin de taraf gösterildiği davada mirasçıların duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirlenerek mirasçılık belgesinin alınması için davacıya süre ve imkan verilmesi, mirasçılık belgesinin alınmasından sonra taraf teşkilinin tamamlanması, diğer taraftan, dava konusu taşınmazın öncesi olan 317 parsel ile ifraz sonucu oluşan 2602 parselin tapudaki niteliği mera olmasına rağmen gerçek kişiler adına tescil edildiği anlaşıldığından, tescile esas hüküm dosyası da incelenmek suretiyle, parsellerin Mera Kanunu'na göre gerçekten mera olup olmadığı hususu da gözönünde bulundurularak, toplanmış ve toplanacak delillere göre istek halinde bir karar verilmesi gerekeceği-
Dava dilekçesi ve yargılama oturumundaki beyanlara göre, dava TMK md 713/2’ye dayalı olarak açılmış ise de bu maddede yazılı olan 3 hukuki sebepten hangisine dayanıldığının açıkça sorulup belirlenmediği, bu 3 hukuki sebebin de ayrı davaların konusu olduğu, davacı tarafa bu maddede yazılı hangi hukuki sebebe dayandığı açıklatılmadan, hüküm kurulmasının doğru olmadığı- Dava tapu iptal ve tescil davası olduğuna göre, kural olarak; davanın tapu maliki sağ ise kendisine, tapu maliki ölü ise mirasçılarına ,tapu maliki mirasçı bırakmadıysa miras devlete geçeceğinden Hazine’ye karşı açılacağı, taraf teşkilinin sağlanması ve dosya içerisinde tam olarak tapu malikinin mirasçıları olduğunun tespiti için Hazine hasım gösterilmek suretiyle mirasçılık belgesi almak üzere davacılar vekiline süre verilmesi, mirasçılık belgesi alınıp taraf teşkili tamamlandıktan sonra dava sebebi de değerlendirilerek, taraf delilleri toplanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Ölü kişiye karşı dava açılamayacağı gibi ölü kişi adına iptal ve tescile de karar verilemeyeceği-
Mahkemece, davacı tarafa süre ve imkan verilerek 4721 sayılı TMK'nun 713/2. maddesinde yazılı hukuki sebeplerden hangisine dayanıldığının HMK’nun 31.maddeside gözönünde bulundurularak açıklattırılması, dayanılan dava sebebine göre taraf teşkilinin değerlendirilmesi, Hazine hasım gösterilmek suretiyle açılacak mirasçıların tespiti davası ile belirlenecek mirasçılarına dava yöneltilerek taraf teşkilinin sağlanması, malikler hiç mirasçı bırakmadan ölmüş iseler, T.M.K'nun 501.maddesinin gözönünde bulundurularak Hazine'nin hasım gösterilmesi, dava konusu taşınmaza ilişkin tapu kaydının tüm geldi ve gittilerinin Yerel Tapu Müdürlüğü’nden, burada bulunmaması halinde Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Arşiv Dairesi Başkanlığı’ndan getirtilerek dosya arasına konulması, iddia ve savunma çerçevesinde taraf delillerinin toplanması, yapılacak yargılama sonunda hasıl olacak sonuç çerçevesinde sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
TMK'nun 701. maddesi gereğince tereke elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olduğu ve elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp, her birinin hakkı ortaklığa giren malların tamamına yaygın bulunduğu, TMK'nın 640 ve 702. maddeleri hükümlerine göre elbirliği mülkiyetinde tasarrufi işlemlerde oybirliği arandığı, dava açmak da tasarrufi bir işlem olduğundan, miras bırakandan intikal ettiği iddiasıyla 3. kişilere karşı açılan davalarda, uyuşmazlık konusu taşınmazın taksim, bağış vb. şekilde mirasçılardan birine veya bir bölümüne bırakıldığının kanıtlanması gerekeceği, aksi halde; mirasçılardan biri veya bir kısmı adına tescil istenemeyeceği gibi dava dışı mirasçılar olması halinde tüm mirasçılar adına tescil istenilmediği için, dışarıda kalan mirasçıların davaya katılmalarının sağlanması veya miras ortaklığına temsilci atanması yoluyla da davanın yürütülmesinin mümkün olmadığı-
TMK'nun 706. maddesinde öngörülen resmi şeklin bir ispat şartı olmayıp bir geçerlilik şekil şartı olduğu, bu hususun 6098 sayılı TBK'nun 237.maddesinde "Taşınmaz satışının geçerli olabilmesi için resmi şekilde düzenlenmesi şarttır.” şeklinde açıklandığı, bu sebeple resmi memur önünde yapılmayan harici satış senetlerine değer verilemeyeceği ve buna dayalı olarak iptal ve tescil isteğinde bulunulamayacağı, bundan ayrı, davacının zilyetliğinin tespit tarihinden sonra başlamış olması nedeniyle, Kadastro Kanunu'nun 13/B-b maddesinin de somut olayda uygulanma kabiliyetinin bulunmadığı-
Davacı 2007-2008 yıllarında tapuya kaydedilen taşınmazlarla ilgili 1991 tarihindeki hukuki sebebe dayalı istekte bulunduğuna ve o tarihte taşınmazlar tapuda kayıtlı bulunmadığına göre, mahkemenin gerekçesinde yazılı bulunan TMK. md. 676-677-678'in bu davada uygulama yerinin bulunmadığı, bu maddelerin ancak, tapuya elbirliği mülkiyeti şeklinde kayıtlı bulunan taşınmazlar hakkında uygulanacağı, davanın, tapusuz taşınmazların iptal ve tescil isteğine ilişkin olduğuna göre TMK md . 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanunun 14. maddesine dayalı dava olduğu-
Kayıt malikine kayyım tayin edilerek TMK.nun 713/2.maddesine dayalı olarak açılan davaların yürütülmesinin mümkün olmadığı, şöyle ki; kayıt malikinin mirasçılarının bilinmesi halinde davaya dahil edilerek mirasçılar aleyhine yargılamaya devam edilmesi, aksi halde gerek tapu sicilinin tutulmasından sorumlu olması ve gerekse TMK.nun 501.maddesi hükmü uyarınca son mirasçı sıfatıyla Hazine aleyhine yargılamaya devam edilerek hüküm kurulmasının gerekli olduğu-
Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz malların 14. maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edileceği- İl, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hükmün uygulanmayacağı- Orman sayılmayan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin, aynı Kanunun 14. maddesinde yazılı koşulların gerçekleşmesi halinde imar ve ihya yoluyla kazanılmasının mümkün bulunmayacağı- Nehir ve çay gibi akarsuların eski (terk edilmiş, metruk) yataklarının, kural olarak Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğu- Bu yerlerin koşulları oluştuğu takdirde imar ve ihya ile kazanılmasının mümkün olduğu- Aktif nehir, çay yatakları etki alanında bulunan yerlerin imar ve ihya ile kazanılmasının mümkün olmadığı- Bir yerin imar ve ihya ile kazanılması için taşınmazın emek ve para sarfedilerek tarım arazisi haline getirilmesi gerektiği- Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki bir taşınmazın tarım arazisi haline getirilmesi halinde imar ve ihyadan söz edilebileceği- Taşınmaza tarım arazisi niteliği kazandırmayan uğraşların, meydana getirilen eserlerin KK'nın 17. maddesi kapsamında imar ve ihya olarak kabul edilemeyeceği- Maddi olgu olan imar ve ihyanın, her türlü delil ile kanıtlanabileceği-