Tapu iptali ve tescil davalarında kural olarak, davanın kayıt malikine, kayıt maliki ölü ise, mirasçılarına yöneltilerek açılacağı, kayıt maliki C. C.ikli’ye dava yöneltilerek açılmış bulunduğuna ve dava doğru hasma yöneltildiğine göre ayrıca Tapu Sicil Müdürlüğüne husumetin yöneltilmesinin yerinde olmadığı, Tapu Sicil Müdürlüğüne karşı açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine ve yargılama oturumlarında davalı Tapu Sicil Müdürlüğü, Hazine vekili tarafından temsil edildiğine ve bu nedenle yararına AAÜT hükümleri uyarınca vekalet ücreti takdiri gerektiğine göre, bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olmasının usul ve kanuna aykırı olduğu-
Dava edilen 8 ve 165 parsel sayılı taşınmazlarda taraflar ve dava dışı kişilerin malik oldukları, davalı tarafından her ikisinin kiraya verildiği, ne var ki yargılama aşamasında 165 sayılı parselin terk edildiğinin, yani; müdahaleye son verildiğinin anlaşıldığı, bu durumda elatmanın önlenmesi konusunda yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizliğin olmadığı-
Dava, zilyetlik hukuksal nedenlerine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davasıdır. Bu tür davalarda, ihtisabı sağlayan zilyetliğin ispatı gerekir. Zilyetlik olayları maddi olaylardandır. Maddi olaylar, tanık dâhil her türlü delille ispat edilebilir. Yargılama tutanakları üzerinde yapılan incelemede, yargılama oturumlarına katılan davacı tarafa tanık ve delillerini bildirmesi için süre ve imkân tanınmadığı belirlenmiştir. Davacı dava dilekçesinde; tanık deliline dayandığını açıkça belirtmiştir. Bu itibarla zilyetlik olaylarının açıklandığı gibi tanık sözleri ile ispat edilebilineceğinin göz önünde tutulması, öncelikle taraflara delillerini ve tanık listelerini vermeleri için usulüne uygun olarak süre ve imkân verilmesi gerekir. Bu ilkelere uymadan oluşturulan hükmün, hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
Davacı adına taşınmazı kullananların zilyetliği fer'i zilyet olup, davacı tarafından tasarruf edildiğinin kabulü zorunludur. Tapusuz taşınmaz satın alındıktan sonra alan kişinin kiraya vermesi, ortakçılık ya da yarıcılık yoluyla kullanması veya benzer yollarla herhangi bir şekilde birine kullandırması mümkün olup yapılan tasarrufun alan kişi adına sürdürüldüğünün de kabulü gerekmektedir. Bu nedenle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken dosya kapsamıyla örtüşmeyen bir gerekçeyle davanın reddine karar verilmesinin hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Mahkemece; mahallinde yapılan keşif sırasında dinlenen yerel bilirkişi ve taraf tanıkları arasındaki davacıya ait taşınmazın güney sınırında bulunan dava konusu yolun genişliği tam olarak belirlenmeden, beyanlar arasındaki çelişkiler giderilmeden ve zeminde mevcut yolu kapatacak şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmadığı gibi 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesi uyarınca miktar araştırmasının yapılmadığı; bunun dışında, TMK.’nun 713/4 ve 5.maddeleri uyarınca gerekli yerel ve gazete ilanlarının da yapılmadığı görülmüştür. Bu eksiklikler giderilmeden yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bu nedenlerle bozulmasına sebep olacağı-
Miras bırakanı ve diğer mirasçılar adına kadastro yolu ile veya açılan tescil davaları sonunda tescil edilmiş taşınmaz veya taşınmazlar var ise, bunların miktarlarının, çalışma alanlarının, tescil tarihlerinin Tapu Sicil Müdürlüğü ile Kadastro Müdürlüğü’nden, açılmış zilyetliğe dayalı tescil davası olup olmadığının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulup belirlenmesinin ve sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekeceği-
Dava konusu taşınmazların bulunduğu Tekir yaylasının sadece bölge halkı tarafından bilinen bir yer değil, herkesin bildiği, tanıdığı, yurt genelinde maruf olan bir yer olduğu, öncesi kadim, maruf ve meşhur bir yayla iken, sonradan yaygın bir yapılaşmaya sahne olduğu, Çukurova’ya nazaran daha serin olmasından ötürü niteliğinin değiştirilerek yazlık yapı olarak kullanılmasının taşınmazın yayla olma özelliğini kaybettirmeyeceği-