Kadastro çalışmaları sırasında nehir olarak tespit dışı bırakılan yerin Yeşilırmak'ın eski yatağı olduğu, kural olarak nehrin aktif yatağını terketmesi halinde ve yasada belirtilen diğer kazanma koşullarının oluşması halinde tescilinin mümkün olabileceği, nehrin aynı yataktan debisi azalmış olarak akmaya başlamasının yatağını terk ettiği anlamına gelmeyeceği, çekişmeli bölümün kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla iktisabının mümkün olamayacağı-
Yol, meydan ve köprü gibi orta mallarının haritasında gösterilmekle yetinileceği, taşınmazın haritasında yol olarak gösterilmesi bir kadastro işlemi olup kadastro tutanağı düzenlenmediği için böyle bir işlemin tespit dışı bırakma işlemi niteliğinde olduğu, böyle bir yerin TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 ve 17. maddesi hükümlerine göre tapuya tesciline karar verilebilmesi için Yargıtay'ın yerleşmiş kararlarına göre haritasında yol olarak gösterildiği tarihten itibaren 20 yıldan fazla süre ile koşullarına uygun olarak tasarruf edilmiş olmasının gerektiği-
Mahkemenin bu yöndeki görüşünün varsayıma dayalı olduğuna, hakimin subjektif görüşünü karara gerekçe yapamayacağına göre, davanın reddine karar verilmesi gerekirken “varsayımdan hareketle, davacının taşınmazı satın alırken kendisinden önceki kişinin dava açma hakkını da aldığı ve buna dayandığı düşüncesiyle davanın kabulüne” karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu-
Dava konusu tespit dışı bırakılan taşınmazla ilgili olarak işin esasına girilmeden Hazinenin yanında ilgili kamu tüzel kişilerin de (köy tüzel kişilikleri) davaya taraf olarak katılımının sağlanması gerekeceği-
Bir arazinin kullanım süresi ve niteliği ile üzerinde imar, ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihi en iyi belirleme yönteminin hava fotoğrafları olduğu, hava fotoğraflarının eldeki dava için kadastro tespitinden itibaren önceki geçmiş yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olmasının gerekeceği-
Eskişehir Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü'nün 30.03.2012 tarih ve 06/106-890 sayılı yazıları kapsamıyla söz konusu yer anılan yazı ekinde gönderilen 28.09.2011 gün ve 52 sayılı kararıyla Göynüş (Köhnüş) Vadisi'nin kuzey kesiminin 1. derece Arkeolojik Sit ve güneyinde kalan ve haritada sınırları gösterilen kısmın ise 3. derece Arkeolojik Sit alanı ilan edildiği açıklandığından, söz konusu karar kapsamı ve eki harita gözetilerek dava konusu parselin son Koruma Bölge Kurulu kararına göre 1. derece Arkeolojik Sit veya 3.derece Arkeolojik Sit alanlarından hangisinin kapsamında kaldığının Teknik ve Uzman Arkeolog Bilirkişiler aracılığıyla keşfen belirlenmesinin ve dava dilekçesinde belirtilen tapu senedi ile dayanaklarının Tapu Müdürlüğü'nden getirtilerek keşifte Yerel Bilirkişi ve Tanıklar yardımıyla uygulanmasının, taşınmaza uyup uymadığının saptanmasının, tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekeceği-
Tapu iptali ve tescil davalarında, kural olarak; davanın kayıt malikine, kayıt maliki ölü ise mirasçılarına yöneltilerek açılacağı, taşınmaz Hazine adına tapuda kayıtlı olup, davacının davasını doğru hasma yönelterek açtığı, bu nedenle Köy Tüzel Kişiliğine davanın yöneltilemeyeceği, köy tüzel kişiliğine yöneltilen davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olmasının doğru olmadığı-
Milli park kapsamında kalan yerlerin tapuya tescilinin mümkün olmadığı- “Kumluk” niteliğinde bulunan yerlerin, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve özel mülkiyete konu olmayan yerlerden olması nedeniyle kazanmayı sağlayan zilyetlikle edinilemeyeceği-
Söz konusu taşınmazın davacının evinin önünde yer alan ve ona ait parselin bitişiğinde bulunan köy boşluğu niteliğinde bir yer olup, sırf evinin önünde yer alması nedeniyle kısmen yararlandığı, davacının taşınmaz üzerinde ekonomik amaca uygun bir zilyetliğinin bulunmadığı, bunun aksine yağmur yağdığında ve yeşerdiğinde köylülerin buralarda hayvanlarını otlattığı, düğün ve taziye işlerinde kullandığı, bu haliyle 3402 s. Kadastro Kanunu'nun 16/A bendinde yazılı kamu hizmetine tahsisli yerlerden olduğunun kabulü gerektiği, bu tür yerlerin özel mülkiyete konu yapılacak biçimde tapuya tescilinin mümkün bulunmadığı-