Davacı vekilinin sözlü yargılamaya geçileceği hususunun tebliğinden sonra sözlü yargılama aşamasında istifa etmesinin duruşmanın ertelenmesini gerektirmeyeceği- Takip konusu alacağın, davalı tarafından geç tahsil edilmiş olması nedeniyle, menfi tespit davasında, davalı lehine asıl alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminata karar verilmesi gerekeceği-
Ön inceleme duruşmasında, "tarafların sulh ve arabuluculuktan yararlanıp yararlanmayacakları" sorulduktan sonra imzaları alınmış, taraflar arasındaki uyuşmazlık noktaları tespit edilmediği, karar verilen celseden önceki duruşmada, sadece davacı vekili hazır olduğu halde "karar verilmek üzere incelemeye alınmasına" karar verilmiş, "bir sonraki celse sözlü yargılamaya geçileceği" hususu belirtilmemiş ve taraflara bu yönde kanunun aradığı şekilde ihtaratlı bir bildirim de yapılmamış olup, davacı vekili ile davalı vekilinin beyanları alınarak, "tahkikatın bittiği ve sözlü yargılama aşamasına geçildiği" bildirilmeden ve son sözleri sorulmadan(HMK.m.186/(2) ve 321/(1)) davanın reddine dair karar verildiği anlaşılmakla, HMK ile öngörülen yargılama aşamalarına uyulmadan, usulüne uygun sözlü yargılama yapılmadan tarafların savunma hakkını kısıtlayacak ve adil yargılanma hakkını etkileyecek şekilde yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu- Borcun doğumunun tasarruf tarihinden sonra ödenmemiş kart borcunun doğum tarihi olarak kabul edilmişse de borçlu ile alacaklı arasındaki kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihten itibaren sürekli yenilenen bir borç ilişkisi meydana geldiğinden, borcun doğumunun yenilenen ilişki tarihi değil sözleşmenin imza tarihi olarak kabulü gerektiği-
Davalı vekili tarafından, son duruşmaya mazeret dilekçesi gönderilmiş olup, mahkemece mazeret hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmediği gibi, davalı taraf sözlü yargılamaya davet edilmeden hüküm tesis edildiği, karar davalı tarafın yokluğunda verildiği halde yüzüne karşı verilmiş gibi hüküm kurulduğu, kararın bu yönleriyle usul ve yasaya aykırı olduğu-
Mahkemece hükme esas alınan hesaplamada her iki taraf içinde başkonsolosluktan temin edilen emsal gelir tablosundan doğrudan yararlanılması yerinde olmadığı gibi emsal alınan gelir miktarı ile davacı kadının dosya içinde yer alan evraktaki gelir miktarı arasında fark bulunduğu, davalı erkeğin gelir evraklarının getirtilmemesi, dosyada mevcut olan ve davacının gerçek gelir miktarını gösterir evraktaki bilgiler yerine konsolosluk tarafından bildirilen ve dosya kapsamı ile örtüşmeyen emsal gelirlerin hesaplamaya esas alınmasının doğru olmadığı, taşınmazdaki katkı payı alacağı hesabı yönünden öncelikle dosyaya evlenme tarihlerinden başlayarak dava konusu taşınmazın edinildiği tarihi de kapsar şekilde davalı erkeğin gelir evraklarının getirtilmesi gerekeceği, sonrasında davacının mevcut ve davalının dosyaya alınacak gelir evrakları üzerinden tarafların katkı payı alacağına ilişkin dönem bakımından kocanın 743 sayılı TKM'nin 152. maddesi hükmü uyarınca aileyi geçindirme yükümlülüğü ve tarafların sosyal konumları gereği kişisel giderleri de göz önünde bulundurularak, dava konusu taşınmazın alım tarihi itibariyle eşlerin her birinin ayrı ayrı toplam gelirleri içinde yapabilecekleri tasarruf miktarının belirlenmesi, toplam tasarruf miktarı içerisinde davacının katkı oranının bulunması gerekeceği- Tahkikatın bitiminden sonra tarafların iddia ve savunmalarını ıslah yolu ile dahi değiştirmeleri mümkün değil ise de, mahkemece davacı tarafın tahkikatın bitimi öncesinde ileri sürdüğü bu taleplerinin hiçbiri hakkında değerlendirme yapılmaması nedeniyle tahkikat aşamasının sona ermediği gözden kaçırılarak, usul ve kanuna, hukuki dinlenme hakkına aykırı şekilde tahkikat aşamasının sona erdiğinden bahisle sözlü tahkikat aşamasına geçildiğinin bildirilmesi ve devamında da davacı tarafın tahkikat aşaması sona erdikten sonra talebini artırdığı gerekçe gösterilerek ......... tarihli dilekçede yazılı miktar artırımının reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davacının, ön inceleme duruşmasına gelmemesi sebebiyle dosyanın işlemden kaldırıldığı, yenileme dilekçesi verilmesi üzerine, davalının bilinen adresine dilekçenin ve duruşma gününün tebliğe çıkarıldığı, tebligatın iade edildiği- Davalıya, yeniden usulüne uygun şekilde yenileme dilekçesinin ve duruşma gününün tebliğ edilmediği, ön inceleme duruşması yapılmaksızın tahkikat aşamasına geçildiği, tahkikat aşamasında duruşma gününün davalının "mernis" adresine tebliğ edilerek yargılamanın davalının yokluğunda sonlandırıldığı- Bu hususların davalının savunma hakkını kısıtlayan ve adil yargılanma hakkını etkileyen önemli usul hataları olduğu-
Davacı vekilinin mazeret dilekçesinin reddine karar verilerek aynı celse davanın reddine karar verilmiş ise de; tahkikatın bitirilip sözlü yargılama aşamasına geçilmesi için herhangi bir tebligatta bulunulmadığı anlaşıldığından, mahkemece,  davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- 
Mahkemece karar celsesinden önceki celsede, davacı vekilinin ve davalılar vekilinin huzurunda duruşma yapıldığı, talimat mahkemesinden hasar ve kusur raporu aldırılmasına dair ara kararın kurulduğu, celse arasında taraflara bilirkişi raporu tebliğ edildiği ve taraflara bir sonraki celse sözlü yargılamaya geçileceğine dair Kanun'un aradığı şekilde ihtaratlı bir bildirim de yapılmamış olup, ............... tarihli karar celsesinde davalılar vekilinin mazeretinin reddedildiği, sözlü yargılamaya geçileceği hususunda bir bildirim yapılmadan davalılar vekilinin yokluğunda yapılan duruşmada karar verildiği, o halde, 6100 sayılı HMK ile öngörülen yargılama aşamalarına uyulmadan, usulüne uygun sözlü yargılama yapılmadan davalıların savunma hakkını kısıtlayacak ve adil yargılanma hakkını etkileyecek şekilde yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Mahkemece, davalılar vekilinin mazeretinin kabul ya da red edildiğine dair ve rapora itirazlar nedeniyle ek rapor alınıp alınmaması hususunda bir karar verilmediği gibi HMK'nın 184 ve 186. maddeleri de gözetilmeden aynı celsede tahkikate son verildiği, sözlü yargılamaya geçildiği ve davacı vekilinden son sözü sorularak davalı tarafın yokluğunda esas hakkında hüküm kurulduğu, davalılar vekilinin mazeretinin kabul ya da reddine ve rapora itirazlar konusuna dair bir karar verilmemesi hatalı olduğu gibi, yeni duruşma günü belirtilmeden davalı tarafın yokluğunda hüküm kurulmasının da hatalı olduğu-
Dosyada aldırılan ATK raporu ile kusur ve aktüer raporları davalıya tebliğ edilip, iki haftalık beyan süresinin dolması beklenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken ve 6100 sayılı HMK ile öngörülen yargılama aşamalarına uyulmadan, usulüne uygun sözlü yargılama yapılmadan davalının savunma hakkının kısıtlanmasına sebebiyet verecek şekilde, eksik inceleme ile ve adil yargılanma hakkını etkileyecek şekilde yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
İtirazın iptali davasında, HMK'nun 184/2. maddesi uyarınca tahkikatın bittiği taraflara tefhim edilmediği gibi 186/1. maddesi uyarınca sözlü yargılama ve hüküm için ayrı bir gün tayin edilip taraflar davet edilmemiş olduğundan hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiği-