6100 sayılı HMK ile öngörülen yargılama aşamalarına uyulmadan, usulüne uygun sözlü yargılama yapılmadan davalılar vekilinin savunma hakkını kısıtlayacak ve adil yargılanma hakkını etkileyecek şekilde yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Mahkemece, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla davalı tarafı davet etmeksizin davalının yokluğunda yapılan .............. tarihli celsede karar verildiği, o halde, 6100 sayılı HMK ile öngörülen yargılama aşamalarına uyulmadan, usulüne uygun sözlü yargılama yapılmadan davalının savunma hakkını kısıtlayacak ve adil yargılanma hakkını etkileyecek şekilde yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Mahkemece taraflara sözlü yargılamaya ilişkin duruşma günü tebliğ edilmemiş olup, davalı şirket vekilinin katılmadığı karar celsesinde, davalı vekilinin yokluğunda yapılan duruşmada karar verildiği, o halde, 6100 sayılı HMK ile öngörülen yargılama aşamalarına uyulmadan, usulüne uygun sözlü yargılama yapılmadan, davalının savunma hakkını kısıtlayacak ve adil yargılanma hakkını etkileyecek şekilde yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Kesinleşen ceza dosyasıyla da somut olayın; kazanın sağ ön lastiğin patlaması neticesinde direksiyon hakimiyetinin kaybedilmesiyle gerçekleştiği hususu kesinleşmiş bulunduğundan, kesinleşen somut olaya göre, kazanın alkol dışında başka bir unsur olan sağ ön lastiğin patlaması neticesinde gerçekleşmiş olmasına göre, artık kazanın münhasıran alkolün etkisi ile meydana gelip gelmediği hususlarının aranmaması gerekeceği, mahkemece, kesinleşen somut olaya göre , Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ve Karayolları Trafik Kanunu ve Yönetmeliği kapsamında rücu koşulları oluşmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekeceği- Mahkemece karar celsesinde, ara kararla davalı vekilinin mazeretinin kabulüne karar verilmiş olmasına rağmen HMK 184 ve 186. maddeleri de gözetilmeden, sözlü yargılamaya geçileceği hususunda bir bildirim yapılmadan davalıların yokluğunda yapılan duruşmada esas hakkında karar verildiği, davalı vekilinin mazeretinin kabulüne karar verilmiş olmasına rağmen davalı vekilinin yokluğunda hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Mahkemece, davacı ...’ın kaza tarihindeki tedavi evraklarının celbi ile Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesinden sigorta poliçesi eki genel şartlardaki maluliyet cetvellerine göre maluliyetinin bulunup bulunmadığına ilişkin rapor alınarak, yolcu olan davacılar ..., ... ve ...‘ın tespit edilen sakatlık oranı ve göre ödenmesi gereken meblağın, bilirkişi marifetiyle tespit ettirilerek davalının sorumluluğuna karar vermek gerekeceği- Mahkemece, davalı vekilinin mazeret beyanı konusunda bir karar verilmesi, tarafların savunma haklarının kısıtlanmaması gerektiği gözetilerek bilirkişi raporunun tüm taraflara tebliği sağlanması ve sözlü yargılama aşamasına geçileceğinin taraflara usulüne uygun bildirilmesi ile sözlü yargılama aşamasının tamamlanarak karar verilmesi gerekirken davalı tarafa bilirkişi raporu tebliğ edilmeden karar verildiği için kararın bozulması gerekeceği-
Davalılar vekilinin son celse göndermiş olduğu mesleki mazereti reddeden mahkemenin aynı celse tahkikat duruşmasına son vererek sözlü yargılamaya geçerek uyuşmazlığın esası hakkında karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Ön inceleme aşamasında yapılması gereken usul işlemlerinin yapılması, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tek tek tespit edilmesi, tarafların tahkikat ve sözlü yargılamaya davet edilmesi, ön inceleme aşamasında yapılması gereken tüm işlemler yapıldıktan sonra tahkikata geçilmesi gerekirken ön inceleme duruşması usulüne uygun yapılmadan tahkikat aşamasına geçilerek davanın esası hakkında karar verilmesinin hatalı olduğu- Davacılar tarafından bildirilen ikinci tanık listesindeki tanıkların dinlemelerinin hatalı olduğu-
Somut uyuşmazlıkta, mahkemece söz konusu ilkeler dikkate alınmadan, yargılama sonunda tahkikatın bittiği tefhim edilmeden ve sözlü yargılama aşamasını uygulayıp taraflara son sözleri sorulmadan sonuca gidildiği-
Tebligatı çıkaran merci tarafından, adres kayıt sitemine ilişkin olarak şerh verilmeden, tebliğ memuru tarafından 2l/2. maddeye göre tebliğ işleminin yapılamayacağı, somut olayda; dava dilekçesi davalının Adres Kayıt Sistemindeki adresine tebliğ edildiği halde, bilirkişi raporları ve ıslah dilekçesinin Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre “mernis adresi" şerhi düşülerek tebligatlarının yapılması gerekirken Tebligat Kanunu hükümleri uyarınca belirtilen yol ve yöntem izlenmeden yapılan tebliğ işleminin usulüne uygun olmadığı, bu durumda mahkemece bilirkişi raporları ve ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği ile rapora karşı beyan ve itirazlarını bildirmesi hususunda süre verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde savunma hakkının kısıtlanmasının doğru olmadığı- Yerel mahkemece karar duruşmasında, dosyanın geldiği aşama ve dilekçe ekinde masraf bulunmaması nedeniyle, davalı vekilinin mazeret dilekçesinin reddine karar verildiği, davacı vekilinin sözlü yargılama için süre talebinin olmadığına ilişkin beyanına göre yargılamaya son verilerek, davalı taraflara sözlü yargılamaya ilişkin duruşma günü tebliğ edilmeksizin, yokluklarında yapılan duruşmada karar verildiği, o halde, 6100 sayılı HMK ile öngörülen yargılama aşamalarına uyulmadan, usulüne uygun sözlü yargılama yapılmadan, davalı tarafın savunma hakkını kısıtlayacak ve adil yargılanma hakkını etkileyecek şekilde yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Ölünceye kadar bakıp gözetme koşulu ile yapılan temlikin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimde bulunmasının, bakım ihtiyacının sonradan doğmasının ve bakım ihtiyacının kısa süre doğmasının sözleşmeye etkili olmayacağı- Bu tür sözleşmelerde bakıp gözetme amacı dışında bağış amacı üstün tutulduğu anlaşılır ise muris muvazaasından bahsedilebileceği- Temlik makul sınırının aşılması, çok değerli bir taşınmazın devrinin halinde muris muvaazasından bahsedilebileceği- Mirasbırakan adına kayıtlı dava dışı taşınmazların dava tarihindeki değerleri (toplamı 155.707.88 TL) ile çekişme konusu davalıya devredilen taşınmazların dava tarihindeki değerleri (toplamı 274.242.8 TL) karşılaştırıldığında, davalıya yapılan temlikler bakımından makul sınırın aşıldığı, mirasbırakanın çekişmeli taşınmazlardan bir kısmını devrederek bakımını sağlayabilecek iken, adına kayıtlı taşınmazlarından çok değerli olanları devrettiği, bu nedenle temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olarak yapıldığının kabulü gerektiği- Tahkikat bitiminde taraflara son söz hakkının verilmesi gerektiği-