Yapıların bedelleri yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerince kullanma imkanı sağlandığı-
Bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça niteliğinde yapı inşa etmiş, imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamayacağı, işte bu nedenle yasa koyucunun imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duyduğu-
MK mad. 684'te taşınmaz ipoteğinin taşınmazın bütünleyici paralarını, MK mad. 686'da ise eklentilerini kapsadığının hüküm altına alındığı, kural olarak eklentinin taşınmazdan ayrı olarak haczi mümkün iken İİK mad. 83/c'de "Taşınmaz rehni ipotek akit tablosunda sayılı bulunan eklenti taşınmazdan ayrı haczedilemez. Türk Medeni Kanunu'nun 862. maddesi hükmü saklıdır" hükmünün düzenlenmiş olduğu- Mahkemece hacze konu makinelerin ticari işletme konusu olan menkuller olup olmadığının tespiti için bilirkişiden denetime elverişli ayrıntılı ek rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak şikayetin reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş, imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamayacağı-
TMK.'nun 684.maddesinde, yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu "arza bağlı" olduğunun düzenlense de, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı Yasanın 1605 sayılı Yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişkinin kesildiği, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisinin sınırlandığı ve ayrılmaz parça durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücünün özel yasa ile kısıtlandığı-
Bir şeye malik olan kimsenin o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olacağı bu nedenle davalıların taşınmazı, muhdesatı olan bina dahil olmayacak şekilde iktisap ettiklerine dair tespit kararının hatalı olduğu-
İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takip sonucu, dava konusu muhtesatın bulunduğu taşınmazın satılması nedeniyle taşınmazı satın alacak üçüncü kişiler dava konusu muhtesat üzerinde de hisse sahibi olacağından muhtesat sahibinin tespit davası açmakta hukuki yararının bulunduğu-
Bir kimsenin kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşa etmiş, imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamayacağı-
Bir kimsenin kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşa etmiş ve imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamayacağı, işte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucunun imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duyduğu-
İmar öncesi kadastral parselde davalının bir hakkı olup olmadığının saptanması, şayet imar öncesi çekişmeli taşınmazda mülkiyet veya kişisel bir hakka dayanarak muhtesatlar yapılmış ise yapan kişi durumundaki davalının 3194 sayılı Kanun’un 18. maddesi hükmü uyarınca meyve ağaçlarından dolayı iyiniyetli olduğu gözetilerek kaim bedele hak kazanacağı, kendisine karşı açılan elatmanın önlenmesi ve yıkım istekli bir dava sonucunda anılan bu hakkı elde edeceği-