Tasarrufun iptali davasında davalı borçlunun iflasına karar verilmesi halinde, öncelikle borçlu şirket hakkında verilen iflas kararının kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak, kesinleşmemiş ise kesinleşmesinin bekletici mesele yapılması gerektiği- İflas kararın kesinleşmiş olması halinde ise davacının eldeki davayı takip edebilmesi için iflas idaresinden İİK. mad. 245 gereğince yetki alması gerektiği, aksi halde davanın iflas idaresi temsilcisi huzuruyla görülmesi ve verilecek kararın iflas idaresi lehine veya aleyhine kurulması gerektiği-
Davalı borçlunun borcundan dolayı iptal davasına konusu taşınmazın cebri icra yolu ile satılması halinde de davalı 3. kişi elinde bir bedel kalır ise bu bedel ile sorumlu tutulacağı- 8.500,00 TL'ye satılan taşınmazın gerçek değerinin 12.000,00 TL olduğu belirlendiğinden, iki değer arasında önemli bir oransızlık olmadığı gibi, İİK. mad. 278/3-2 gereğince iptal için aciz ve hacizden geriye doğru iki yıllık süre içinde tasarrufun yapılması gerekmekte olup davacı tarafından sunulan aciz belgelerinin tarihine göre 2 yıllık sürenin de geçmiş olduğu- Hükümde tarafların ve davaya katılanların kimliklerinin belirtilmesi gerektiği- Hükmün sonuç kısmında taraflara yüklenilen borç ve hakların açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği- Üçüncü kişiler arasındaki dava arkadaşlığı ihtiyari nitelikte olduğundan, herbir üçüncü kişi yönünden yargılama giderinin ayrı ayrı belirtilmesi gerektiği, kimden tahsil edileceği belirtilmeksizin tek davalı varmış gibi karar verilmesinin hatalı olduğu-
Tasarrufun iptali davasının, "ticari dava" olarak değerlendirilemeyeceği ve bu davalarda arabulucuya başvurunun "dava şartı" olarak kabul edilemeyeceği (Konya BAM 3. HD. kararı)-
Tasarrufun iptali davalarında, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması gerektiği- Tasarruflar takibe konu çeklerin tarihlerinden sonra gerçekleşmişse de, davacı alacaklı borcun çek tarihinden önce doğduğuna ilişkin olarak faturalar sunduğundan, mahkemece, tacir olan davacı alacaklı ve borçlunun ticari defterleri üzerinde konusunda uzman bilirkişi aracılığı ile inceleme yapılarak takip konusu bonoya dayalı alacağın doğum tarihi tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği- Davanın ön koşul yokluğundan reddi halinde, davalı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
6100 sayılı HMK’nun 355. maddesi uyarınca incelemenin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapıldığı; kamu düzenine aykırılık olup olmadığının ise re'sen gözetildiği- Yine; HMK'nun 357. Maddesine göre de "İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmanın istinafta dinlenemeyeceği ve istinafta yeni delillere dayanılamayacağı"-
6100 sayılı HMK’nun 355. maddesi uyarınca incelemenin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı, kamu düzenine aykırılık olup olmadığının ise re'sen gözetileceği; yine, HMK'nun 357. maddesine göre de 'İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamayacağı'-
Birden fazla tasarrufun iptalinin talep edilmesi durumunda, davalılar arasında mecburi dava arkadaşlığı olmadığı ve her bir tasarruf ayrı bir dava konusu olarak değerlendirilerek mahkemece, davalılar aleyhine ayrı ayrı yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği- Toplam üzerinden tek bir yargılama gideri ve vekalet ücretine takdir edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
"KDV alacağının temliki" işleminin iptaline yönelik açılan davanın reddi gerektiği- KDV iadesi alacağının tamamı üzerinden temlikname yerine, daha düşük miktar üzerinden temlikname tanzim edilmesinin, bu şekilde bir imkan varken yüksek bir meblağdan vazgeçerek, alacaklılarından daha düşük miktarda nakit para kaçırılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, bu durumun dahi davalılar arasındaki işlemin muvazaalı olmadığı kanısını oluşturduğu- Nihai kararını vererek davadan el çeken yerel mahkemenin ihtiyati haczin kaldırılmasına karar veremeyeceği- 
6183 sayılı K. mad. 25 uyarınca, dördüncü kişinin kötü niyetinin ispatlanmamış olması halinde üçüncü kişi taşınmazı elinden çıkardığı tarihteki değeri kadar bedel ile sorumlu olacağı- Davalı üçüncü kişi, borçlunun devir tarihindeki asıl ve fer'ileri kadar olan kamu borcundan sorumlu olacağından, mahkemece borçlunun belirtilen tarihteki asıl ve gecikme zammının gerekirse bilirkişi aracılığı ile tespit edilerek, bu borç kadar ve elden çıkarılma tarihindeki taşınmazın değeri ile sınırlı olarak sorumluluğuna karar verilmesi gerektiği- 6183 sayılı Yasanın uygulanmasından doğan her türlü davalarda vekalet ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği- Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı-
İpoteğin paraya çevrilmesi yolu başlatılan takip dosyasında alınmış bir rehin açığı belgesi ve buna dayalı olarak başlatılan yeni bir takip olmadığı ve diğer icra dosyasından ise haciz tutanağı veya geçici aciz belgesi sunulmadığından borçlunun aciz hali yokluğundan, tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği- Davacının talepleri arasında yer verilen diğer parseller yönünden de olumlu ve olumsuz bir karar verilmesi gerektiği- Mahkemece dava konusu bir kısım taşınmazlar yönünden dava ön koşulu yokluğundan red kararı verildiğinden maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği, bu husus dikkate alınmadan tek ve nisbi vekalet ücretine hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-