Tasarrufun iptali davasının görülebilmesi için borçlu davalı hakkında yapılmış ve kesinleşmiş bir icra takibinin bulunması ve bu koşulun karar kesinleşinceye kadar mevcudiyetini devam ettirmesi gerektiği- Davalı borçlu tarafından davacı alacaklı aleyhine açılan dava sonucunda icra mahkemesince İİK. mad. 71 gereğince icranın geri bırakılması kararı verildiği ve bu kararın kesinleştiği anlaşıldığından ve mahkemece davacı alacaklı tarafından İİK. mad. 33a/2 uyarınca açılmış bir dava bulunup bulunmadığı araştırılarak dava açılmış ise sonucunun beklenmesi, açılmamış olması halinde bu takip dosyası ile ilgili davanın ön koşul yokluğundan tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiği-
İİK'nin 282. maddesi gereğince davalı borçlu ve borçlu ile doğrudan veya dolaylı işlem yapan 3. kişiler arasında 'zorunlu dava arkadaşlığı' bulunduğu- İptal davaları için kanunda özel bir düzenleme öngörülmediğinden, davanın HMK'nın 6. maddesi gereğince 'davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde' açılması gerektiği- Aynı Kanun’un 7/1. maddesi gereğince de, davalının birden fazla olması halinde, davanın bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde de açılabileceği-gerçek değeri 115.000,00 tl olan ve üzerinde bir bankaya 300.000,00tl ipotek tesis edilmiş olan taşınmazın, davalının beyanına göre sadece 30.240,00tl ödenmek sureti ile satın alındığının kabulü hayatın olağan akışına aykırı olduğu-
Tasarrufun iptali davası- Bozma ile kesinleşen yönlere ilişkin inceleme yapılmasının mümkün olmadığı-
Ön inceleme duruşmasında, "tarafların sulh ve arabuluculuktan yararlanıp yararlanmayacakları" sorulduktan sonra imzaları alınmış, taraflar arasındaki uyuşmazlık noktaları tespit edilmediği, karar verilen celseden önceki duruşmada, sadece davacı vekili hazır olduğu halde "karar verilmek üzere incelemeye alınmasına" karar verilmiş, "bir sonraki celse sözlü yargılamaya geçileceği" hususu belirtilmemiş ve taraflara bu yönde kanunun aradığı şekilde ihtaratlı bir bildirim de yapılmamış olup, davacı vekili ile davalı vekilinin beyanları alınarak, "tahkikatın bittiği ve sözlü yargılama aşamasına geçildiği" bildirilmeden ve son sözleri sorulmadan(HMK.m.186/(2) ve 321/(1)) davanın reddine dair karar verildiği anlaşılmakla, HMK ile öngörülen yargılama aşamalarına uyulmadan, usulüne uygun sözlü yargılama yapılmadan tarafların savunma hakkını kısıtlayacak ve adil yargılanma hakkını etkileyecek şekilde yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu- Borcun doğumunun tasarruf tarihinden sonra ödenmemiş kart borcunun doğum tarihi olarak kabul edilmişse de borçlu ile alacaklı arasındaki kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihten itibaren sürekli yenilenen bir borç ilişkisi meydana geldiğinden, borcun doğumunun yenilenen ilişki tarihi değil sözleşmenin imza tarihi olarak kabulü gerektiği-
"Muvazaalı takibin iptaline karar verilmesi" istemiyle açılan davada, davalı üçüncü kişi tarafından yönetim kurulu başkanı olduğu borçlu şirkete gönderilen paraların davalıya muvazaalı olarak geri döndüğü iddiasının kanıtlanamadığı, davalının borç verdiği için borçlu A.Ş'den alacaklı olduğu- Davacının takip konusu alacağından daha düşük tutardaki tasarruf konusu icra takibinin değeri üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği halde maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğu-
Borçlu ile üçüncü kişi tasarrufun iptali davasında mecburi dava arkadaşı olup davada haksız çıkmaları halinde yargılama giderinden birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacakları- Yargılama sırasında davalı borçlunun çalıştığı iş yerinden ayrıldığı ve iptali istenen maaş haczinin bir hükmünün kalmadığı dolayısıyla davanın konusuz kaldığı anlaşıldığından karar verilmesine yer olmadığına dair kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmadığı- Mahkemece davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumları ve tasarrufun iptali şartlarının bulunup bulunmadığı belirlenerek, sonucuna göre vekalet ücreti ve yargılama gideri hususunda hüküm kurulması gerektiği-
İİK. mad. 277 vd. uyarınca doğrudan açılan tasarrufun iptali davaları genel mahkemelerde görüleceği, ancak, üçüncü kişi hacze dayalı istihkak davası açmışsa, davalı takip alacaklısının, geçici veya kesin aciz belgesi sunmak zorunda olmaksızın, bu davaya karşılık tasarrufun iptali davası açabileceği ve bu durumda, karşı dava olarak açılan tasarrufun iptali davasının istihkak davasına bakan icra mahkemesinde inceleneceği- Karşı davanın, HMK. mad. 133. gereğince cevap dilekçesiyle veya esasa cevap süresi içinde ayrı bir dilekçe verilmek sureti ile açılacağı- Tasarrufun iptali davası cevap dilekçesi ile birlikte karşı dava olarak açılmamış, istihkak davası ile birleşme talebi olan bağımsız bir dava olarak açılmışsa, görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olacağı- Mahkemece gerekçe bölümünde, "eldeki davaya bakan icra hukuk mahkemesinin tasarrufun iptali konusunda karar vermeye yetkili ve görevli olmadığından davanın genel mahkemelerde görülmesi" gerektiği belirtilmesine rağmen, hüküm fıkrasında "dosyanın görevli .. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine" karar verilmesinin çelişkili olduğu-
Dava konusu payın satışıyla ilgili olarak önalım davasının kabulüne karar verilmesi durumunda, dava konusu pay davacı paydaşın mülkiyetine geçecekse de, alacaklının açtığı tasarrufun iptali davası, davalı borçlu lehine hükmedilecek olan önalım bedeline yöneleceğinden, alacaklının alacağını önalım bedelinden talep ve tahsil imkânına sahip olacağı, bu nedenle, görülmekte olan önalım davasının sonucu, tasarrufun iptali davasının sonucuna esas olacağından, bu davanın tasarrufun iptali davasının sonucunu beklemesi gerekmeyeceği-
Faktöring sözleşmelerinde, borcun doğum tarihinin faktöring sözleşmesinin imzalandığı tarih olduğundan, bu tarihten sonra verilen senetlerin/çeklerin ödenmemesi halinde, borçlu tarafından bu tarihten sonra yapılan tasarrufların(devirlerin) iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Geçici hukuki korumalardan olan ihtiyati tedbire karar verilebilmesi için ihtiyati tedbire esas olan bir hakkın bulunması ve ihtiyati tedbirin bir sebebinin mevcut olması gerekeceği- HMK'nın 389. maddesi uyarınca, uyuşmazlık konusu olan mal, hak ve alacaklar üzerine ihtiyati tedbir konulması mümkün olup, somut olayda davacının yapılan tasarrufun iptali ile tapu kaydının ve N1 plaka sayılı aracın sicil kayıtlarının eski hale getirilmesi, satış işlemlerinin iptalini istediği, buna göre davacının tedbir konulmasını istemiş olduğu taşınmaz ve N1 plaka sayılı aracın davanın asıl konusunu oluşturduğu anlaşıldığından, davacının 21/02/2019 günlü dilekçesi ile kayıt maliki olan K1'in de davaya dahil edilmesini talep etmiş olması bu kapsamda adı geçenin dava dilekçesinin de mahkemesince tebliğine karar verilmiş olması nazara alındığında yukarıda açıklanan HMK 389 maddesinin yasal koşullarının oluştuğu anlaşılmış olup, bu nedenle Mahkemesince dava konusu edilen taşınmaz ve araç üzerine ihtiyati tedbir konulması gerektiği halde söz konusu taşınmaz ve aracın dava konusu olmadığı gerekçesi ile ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş olmasının hatalı olduğu-