Borçlu adresinde düzenlenen ve "borçlunun 2 ay önce adresten taşındığının" belirlendiği haciz tutanağı ile -temyiz dilekçesi ekinde sunulan- "haczi kabil mal bulunmadığı" belirtilen sonraki haciz tutanağı İİK. mad. 105 anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğundan tasarrufun iptali davasının esasına girilmesi gerektiği-
İİK.nın 281/2 maddesi uyarınca, 'hakimin, iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebileceği- Teminatın lüzum ve miktarı mahkemece takdir ve tayin olunacağı- Şu kadar ki, davanın elden çıkarılmış mallar yerine kaim olan kıymete taalluku halinde, teminat göstermeksizin ihtiyati haciz kararı verilemeyeceği-'İhtiyati haciz kararlarının 'esas hakkında kesin bir kanaat oluşmadan ve tam bir ispat aranmadan verilen geçici nitelikte hukuki korumaya ilişkin kararlar' olduğu- Diğer bir anlatımla ihtiyati hacizin, 'devam etmekte olan dava sonunda davacının hükmedilecek alacağının tahsilini garanti altına almak için davalının mallarına geçici olarak el konulması olduğu'- Genelde geçici hukuki korumalara, özel de ihtiyati tedbire ve ihtiyati hacze karar verilirken haksız olma ihtimalide dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınmasının öngörülmüş olduğu- Bu nedenle davacı tarafın %15 teminat karşılığı talebin kabulüne karar vermek gerekeceği-
Bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayan hakimin hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumlu olduğu (HMK. mad. 33)- Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre, davanın niteliği itibarıyla TBK'nun 19. maddesinde düzenlenen dava konusu işlemin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiasına dayalı tasarrufun iptali davası olması halinde, davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek bulunmadığı ve davanın alacağın tahsiline yönelik bulunduğu gözetilerek iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceği- Davanın TBK. mad. 19 uyarınca açıldığının kabulü ile dava dilekçesinde gösterilen ecirimisile ilişkin dava dosyasının akıbeti araştırılıp, kesinleşmesi beklenerek, maddi ve hukuki olgulara göre değerlendirme yapıldıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği- Davalı borçlunun aciz halinde bulunup bulunmadığının, davalı borçlunun beyan edildiği gibi üzerine kayıtlı traktörü ya da alacağı karşılayacak bir malvarlığı bulunup bulunmadığının mahkemece araştırılması gerektiği-
Aciz belgesinin tasarrufun iptali davası açılmadan, dava açıldıktan sonra veya temyiz aşamasından ve hatta hükmün Yargıtay'ca onanmasından veya bozulmasından sonra bile sunulebileceği- 2.042,30 m2'lik taşınmazın 7/2105 (7,09 m2) payına sahip olan davalı borçlu hissesine düşen ve mahkemece tespit ettirilen değerinin 2.483,20 TL. olduğu, davalı borçluya ait 2 adet şeftali bahçesi üzerinde irtifak hakkı bulunduğu, yine bu taşınmazlar üzerinde 2008 başlangıç tarihli, 25 yıl süreli, yıllık 350,00 TL kira bedelli kira şerhlerinin mevcut olduğu, taşınmazlar için çıkılan ihaleye katılımın bulunmadığı, borçluya ait aracın icra marifeti ile satıldığı ve vergi borcu nedeniyle dava konusu dosyaya herhangi bir ödemede bulunulmadığı, davacı alacağının 300.000,00 TL.lik bonoya dayandığı hususları gözetildiğinde, davalı borçlunun aciz halinde olduğu anlaşıldığından, dava şartının gerçekleştiği düşünülerek tasarrufun iptali davasının esasına girilmesi gerektiği-
Davalı borçlunun dava dayanağı olan takip borçlarını ödemesi halinde, mahkemece yargılamaya devam edilerek vekalet ücreti ve yargılama giderleri yönünden tarafların haklılık ve haksızlık durumlarının tespiti ile vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesi gerektiği-
İradesi sakatlanarak ve kandırılarak davaya ve takibe konu senetlerin imzalattırıldığı iddiasıyla yapılan haksız takibin iptali, senetlerin iptali ve borçlu olunmadığının tespitine ilişkin menfi tespit davasında; iddiaların ispatlanamadığı, bono ile ilgili icra takibinin 2007 yılında yapıldığı, icra takibinden sonra bile bu iddialara dayalı bir davanın açılmadığı, imza itirazı ile ilgili iddiaların ispatlanamadığı, davanın kambiyo senedine karşı açıldığı, senede karşı ileri sürülebilecek her türlü iddianın yazılı delil ile kanıtlanmasının gerektiği, davacının iddialarının ispatlanamadığı, davacının iddia ettiği olaylarla ilgili başvurularının olayın olduğu tarihte yapılması gereken başvurulardan olduğu, iddia edilen olayların üzerinden çok uzun süre geçtiği, davacının zamanında yapması gereken başvurularını yapmadığı ve bununda hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davacının davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilip, verilen kararın ve dolayısıyla alacağın kesinleşmiş olmasına rağmen; davacının gerçek bir alacağı olduğunun kanıtlanamadığı, mücerret bir borç ikrarı içeren kambiyo senedine dayalı bir takibe geçilmişse de, davacının ne iş yaptığını kanıtlayamadığı, borç verdiği konusunda herhangi bir delil sunamadığı, davalı borçlu ile nasıl bir ticari ilişkisi olduğunu açıklayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin doğru görülmediği-
"Alacaklı banka ile borcun tasfiyesi hususunda sözleşme imzaladığı, borcun ödendiği, buna ilişkin belge örneklerinin sunulduğu" anlaşıldığından, davacı banka ile yapılan sözleşmeler değerlendirilmek ve davacının alacağı ile ilgili araştırma yapılmak suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında karar harcının tasarrufa konu malın tasarruf tarihindeki gerçek değeri ile takip konusu alacaktan hangisi az ise o miktar üzerinden hesaplanması gerekeceği- Harç husususun kamu düzenine ilişkin olup, resen göz önünde bulundurulması gerekeceği- Davalı borçlu, davalı borçlunun oğlu dava dışı X2 ve davalı borçlu ile hukuki muamelede bulunan üçüncü kişi diğer davalı X1 Süt aynı sektörde faaliyet gösteren ve bir birlerinin mali durumlarını bilen ya da bilmesi gereken kişilerden olması nedeniyle, bu haliyle tasarrufun İİK'nın 280/1 maddesi gereğince iptale tabi olmasının yanında, dava konusu taşınmaz devri işlemlerinin borca mahsuben yapıldığının savunulması karşısında, İİK'nın 279/2. maddesine göre borca mahsuben yapılan taşınmaz devrinin mutat ödeme olmaması nedeniyle tasarrufun iptale tabi olduğu-
Tasarrufun iptali davasının mutlak ticari dava olmayıp Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin içtihatlarında açıklandığı üzere şahsi nitelikte ve borçlunun tasarruflarına yönelik olduğundan ihtilafın çözümünde görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu- HMK'nın 20/1. maddesine göre "Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi hâlinde, taraflardan birinin, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekeceği; aksi takdirde, bu mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği"- Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkemenin, dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edeceği-
Taraf teşekkülü davanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması gereken bir husus olduğu- Mahkemece iflas kararın kesinleşip kesinleşmediği araştırılarak kesinleşmemiş ise kesinleşmesinin bekletici mesele yapılması, karar kesinleşmiş ise iflas masasından 1. ve 2. alacaklılar toplantısının yapılıp yapılmadığı, İİK. mad. 245 uyarınca davacıya tasarrufun iptali davası yönünden yetki verilip verilmediği sorularak, davaya davacının mı, yoksa masanın mı devam edeceği belirlenmesi gerektiği-