Davacının alacağı için aynı taşınmaz ile ilgili, iki farklı kişi (davalılar) sorumlu tutulduğuna göre; mahkemece taşınmazın değerini aşmamak ve tahsilde tekerrür olmamak üzere davalıların müşterek müteselsil sorumluluğuna karar verilmesinin gerektiği-
Somut uyuşmazlıkta, davanın 51.000 TL değer üzerinden harç yatırılarak açıldığı, karar harcının da bu değer üzerinden alındığı, tasarrufun iptali davalarında karar harcının tasarrufa konu malın tasarruf tarihindeki gerçek değeri ile takip konusu alacaktan hangisi az ise o miktar üzerinden hesaplanması gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında dava değerini, takip konusu alacak ile iptali istenilen tasarruf konusu malın değerinden hangisi az ise o değer oluşturacağı-  HMK. mad. 120 uyarınca davanın başında yatırılması gereken ve harcın da dahil olduğu avansın eksik olduğunun anlaşılması halinde, mahkemece davacıya eksikliği tamamlanması için iki haftalık süre verileceği, harç eksikliğinin tamamlanmaması halinde davanın açılmamış sayılamasına karar verileceği- Dava konusu taşınmazın tasarruf tarihindeki gerçek değeri belirlenerek alacak miktarına göre hangisi daha az ise o değer üzerinden, vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi'nin 2012/4938 esas 2012/7377 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere ihtiyati tedbirin ihtiyati haciz hükmünde olamayacağı ve sıra cetvelinde yer alamayacağı açık olup, bu durumda şikayet olunan şirketin alacaklı olduğu tasarrufun iptali davasında konulan 26/08/2013 tarihli tedbirin sıra cetvelinde nazara alınmaması gerektiği- Tasarrufun iptali davası yargılaması sırasında 12/12/2016 tarihli ara karar ile tedbirin ihtiyati haciz mahiyetinde olduğu belirtilmiş ise de, esasen bu anlatımın verilen tedbiri ihtiyati hacze dönüştürmeyeceği, bir an için dönüştüreceği düşünülse dahi ara kararın verildiği 12/12/2016 tarihinden evvel şikayetçinin araçlar üzerine 21/09/2016 tarihinde haciz koydurduğu anlaşıldığından düzenlenecek sıra cetvelinde şikayetçinin ilk sırada yer alması gerekmektiği-
Borçlu adresinde düzenlenen ve "borçlunun 2 ay önce adresten taşındığının" belirlendiği haciz tutanağı ile -temyiz dilekçesi ekinde sunulan- "haczi kabil mal bulunmadığı" belirtilen sonraki haciz tutanağı İİK. mad. 105 anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğundan tasarrufun iptali davasının esasına girilmesi gerektiği-
İİK.nın 281/2 maddesi uyarınca, 'hakimin, iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebileceği- Teminatın lüzum ve miktarı mahkemece takdir ve tayin olunacağı- Şu kadar ki, davanın elden çıkarılmış mallar yerine kaim olan kıymete taalluku halinde, teminat göstermeksizin ihtiyati haciz kararı verilemeyeceği-'İhtiyati haciz kararlarının 'esas hakkında kesin bir kanaat oluşmadan ve tam bir ispat aranmadan verilen geçici nitelikte hukuki korumaya ilişkin kararlar' olduğu- Diğer bir anlatımla ihtiyati hacizin, 'devam etmekte olan dava sonunda davacının hükmedilecek alacağının tahsilini garanti altına almak için davalının mallarına geçici olarak el konulması olduğu'- Genelde geçici hukuki korumalara, özel de ihtiyati tedbire ve ihtiyati hacze karar verilirken haksız olma ihtimalide dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınmasının öngörülmüş olduğu- Bu nedenle davacı tarafın %15 teminat karşılığı talebin kabulüne karar vermek gerekeceği-
Bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayan hakimin hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumlu olduğu (HMK. mad. 33)-  Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre, davanın niteliği itibarıyla TBK'nun 19. maddesinde düzenlenen dava konusu işlemin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiasına dayalı tasarrufun iptali davası olması halinde, davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek bulunmadığı ve davanın alacağın tahsiline yönelik bulunduğu gözetilerek iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceği- Davanın TBK. mad. 19 uyarınca açıldığının kabulü ile dava dilekçesinde gösterilen ecirimisile ilişkin dava dosyasının akıbeti araştırılıp, kesinleşmesi beklenerek, maddi ve hukuki olgulara göre değerlendirme yapıldıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği- Davalı borçlunun aciz halinde bulunup bulunmadığının, davalı borçlunun beyan edildiği gibi üzerine kayıtlı traktörü ya da alacağı karşılayacak bir malvarlığı bulunup bulunmadığının mahkemece araştırılması gerektiği-
Aciz belgesinin tasarrufun iptali davası açılmadan, dava açıldıktan sonra veya temyiz aşamasından ve hatta hükmün Yargıtay'ca onanmasından veya bozulmasından sonra bile sunulebileceği- 2.042,30 m2'lik taşınmazın 7/2105 (7,09 m2) payına sahip olan davalı borçlu hissesine düşen ve mahkemece tespit ettirilen değerinin 2.483,20 TL. olduğu, davalı borçluya ait 2 adet şeftali bahçesi üzerinde irtifak hakkı bulunduğu, yine bu taşınmazlar üzerinde 2008 başlangıç tarihli, 25 yıl süreli, yıllık 350,00 TL kira bedelli kira şerhlerinin mevcut olduğu, taşınmazlar için çıkılan ihaleye katılımın bulunmadığı, borçluya ait aracın icra marifeti ile satıldığı ve vergi borcu nedeniyle dava konusu dosyaya herhangi bir ödemede bulunulmadığı, davacı alacağının 300.000,00 TL.lik bonoya dayandığı hususları gözetildiğinde, davalı borçlunun aciz halinde olduğu anlaşıldığından, dava şartının gerçekleştiği düşünülerek tasarrufun iptali davasının esasına girilmesi gerektiği-
Davalı borçlunun dava dayanağı olan takip borçlarını ödemesi halinde, mahkemece yargılamaya devam edilerek vekalet ücreti ve yargılama giderleri yönünden tarafların haklılık ve haksızlık durumlarının tespiti ile vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesi gerektiği-
İradesi sakatlanarak ve kandırılarak davaya ve takibe konu senetlerin imzalattırıldığı iddiasıyla yapılan haksız takibin iptali, senetlerin iptali ve borçlu olunmadığının tespitine ilişkin menfi tespit davasında; iddiaların ispatlanamadığı, bono ile ilgili icra takibinin 2007 yılında yapıldığı, icra takibinden sonra bile bu iddialara dayalı bir davanın açılmadığı, imza itirazı ile ilgili iddiaların ispatlanamadığı, davanın kambiyo senedine karşı açıldığı, senede karşı ileri sürülebilecek her türlü iddianın yazılı delil ile kanıtlanmasının gerektiği, davacının iddialarının ispatlanamadığı, davacının iddia ettiği olaylarla ilgili başvurularının olayın olduğu tarihte yapılması gereken başvurulardan olduğu, iddia edilen olayların üzerinden çok uzun süre geçtiği, davacının zamanında yapması gereken başvurularını yapmadığı ve bununda hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davacının davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilip, verilen kararın ve dolayısıyla alacağın kesinleşmiş olmasına rağmen; davacının gerçek bir alacağı olduğunun kanıtlanamadığı, mücerret bir borç ikrarı içeren kambiyo senedine dayalı bir takibe geçilmişse de, davacının ne iş yaptığını kanıtlayamadığı, borç verdiği konusunda herhangi bir delil sunamadığı, davalı borçlu ile nasıl bir ticari ilişkisi olduğunu açıklayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin doğru görülmediği-