Uygulamada alacak-borç ilişkisi daha önce başlamasına rağmen alacak için düzenlenen bono veya çek gibi kıymetli evraka sonraki tarihlerin atıldığının sıklıkla görüldüğü, bu nedenle davacı alacaklı, borcun doğumunun takip dayanağı bonoların ve ilamsız takibe konu alacağın tanzim tarihinden önce gerçekleştiğini ileri sürerse mahkemece alacaklıya bu konuda kanıt sunma olanağının verilmesi, gerekirse davacı alacaklı ile borçlu isticvap edilerek senedin düzenlenmesine neden olan temel ilişkinin sorulması, gerektiğinde davacı ile davalı borçlunun ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak borcun gerçek doğum tarihi tespit edilerek koşulun gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması gerekeceği- Taraf beyanlarından davacı 3. kişi ile davalı borçlunun hayat arkadaşı oldukları, aralarında sonradan bir ilişki olduğu kabul edildiğinden, İİK.nın 280. maddesi kapsamında 3. kişinin, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının bildiği veya bilinmesini gerektiren kişilerden olmasına göre davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği- Mahkemece, İİK'nın 283. maddesi gereğince davalı 3. kişinin taşınmazı elden çıkardığı tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmesi gerekirken miktar belirtilmeksizin hüküm kurulmasının isabetli olmadığı-
İİK'nun 281/2. maddesi uyarınca verilen ihtiyati haciz kararından sonra, ilgili tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verilmesi halinde alacaklı ayrıca bir icra takibi başlatmasına gerek olmadan iptal davası açılmadan önce başlatılan icra takibinden alacağını tahsil edeceğinden, bu ihtiyati haciz kararının İİK’nun 257. ve devamı maddelerinde yer alan ihtiyati haciz kararından bu yönden farklıdır. somut olayda; şikayete konu edilen ihtiyati haciz kararı İİK'nun 281/2. maddesine göre verilmiş olup, gerçekte ihtiyati tedbir niteliğinde bir karar olduğu, ayrıca herhangi bir icra takibinin başlatılmadığı, sadece tasarrufun iptali davasının yargılaması sırasında verilen ihtiyati haciz kararının infaz edildiği görüldüğünden, kararın infazına ilişkin inceleme görevinin, tasarrufun iptali davasının yargılamasında görevli olan ve tedbir kararını veren ........ Asliye Hukuk Mahkemesi'ne ait olacağı-
Dava konusu taşınmazın davalı borçlu tarafından davalı üçüncü kişiye satıldığı, bu halde tapudaki satış bedeli ile bilirkişinin belirlediği gerçek değeri arasında önemli fark bulunmadığı, tapu resmi belge niteliğinde olduğundan burada yazılı miktarın ödediğine ilişkin ayrıca bir belge aranmasına gerek bulunmadığı, davalı borçlu ile üçüncü kişi arasında akrabalık veya yakınlık, olmadığı , alacaklı İİK'nun 280. maddesi kapsamında borçlunun mali durumunu bilen veya bilmesi lazım gelen şahıslardan olduğu da ispatlamadığından, davalı hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerekeceği- Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiliğe başvuramayacağından, mahkemece İİK'nun 277 madde koşullarına göre bir değerlendirme yapmak üzere dosyanın bilirkişiye verilmesinin isabetsiz olduğu- Davanın bedele dönüşmesi halinde ve dördüncü kişinin iyiniyetli olması halinde, üçüncü kişinin elinden çıkardığı tarihteki değeri oranında tazminattan sorumlu tutulması gerekeceği-
İlk haciz tarihi ile satış talebi tarihi arasında geçen süreye, ihalede alıcı çıkmaması halinde, ihalenin düştüğü tarihten şikayetçinin tekrar satış istediği tarihe kadar geçen süre eklendiğinde, bu sürenin haciz tarihi itibariyle taşınmaz haczi için geçerli olan 2 yıllık süre içerisinde olması halinde, haczin düştüğünden bahsedilemeyeceği- Tasarrufun iptali davasında, taşınmazın tapu kaydına "ihtiyati haciz" değil, "ihtiyati tedbir" şerhi konulması halinde, tasarrufun iptali davasının kabul edildiği tarihin kesin haciz tarihi olarak kabul edilemeyeceği- 
Dava konusu taşınmazın davalı üçüncü kişi tarafından davalı ......’in murisine gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile satıldığı, ancak tapusunu vermediği için açılan ferağa icbar davasını kazandığı adına tesciline karar verildiği, bu nedenle de davalı ....... hakkındaki dava yönünden davanın esastan reddine karar verildiği anlaşılmışsa da; belirtilen taşınmaz ile ilgili davada davanın İİK’nın 283/2 maddesi gereğince bedele dönüştüğü düşünülmeden, infaz kabiliyeti olmayacak şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Hükmüne uyulan bozma ilamında; dava konusuz kaldığından tarafların dava açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre harç, yargılama gideri ve avukatlık ücreti yönünden değerlendirme yapılarak bir karar verilmesi gereğine değinilmesine karşın mahkemece davanın görülmesi için gerekli koşulların dava konusu olayda gerçekleşip gerçekleşmediği kısaca davanın haklılık durumu gereği gibi tartışılmadan karar verildiği, bu halde, mahkemece tarafların haklılık durumları değerlendirilerek, yargılama giderinin haksız olan tarafa yükletilmesi gerekeceği- 6183 sayılı Yasa'nın uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarının maktu olarak belirleneceği-
Davalı borçlu şirket ile davalı üçüncü kişi arasında hiçbir hukuki ve ticari ilişki olmadığı halde davalı borçlu şirketin davalı üçüncü kişiye muvazaalı olarak borçlandığını ve hakkında icra takibi yaptırarak menkul mallarını ihale ile sattırdığını ileri süren davacı alacaklının yapılan tüm işlemlerin İİK 277 vd. uyarınca iptali istemiyle açılan davada, davalı üçüncü kişinin davalı borçlu hakkında başlattığı icra takibindeki alacağın kaynağının ne olduğu, gerçekten böyle bir alacağın olup olmadığının anlaşılması açısından davalı borçlu şirket ile davalı üçüncü kişinin dava dışı şirketleri arasında herhangi bir ticari veya hukuki ilişki bulunup bulunmadığının tespiti, davalıların iddia ettiği marka devir sözleşmesinin ve kira sözleşmesinin bu ticari defterlerde yer alıp almadığının ve yer alıyor ise icra takip dosyasındaki alacak miktarı boyutunda olup olmadığının tespiti için ticari defterleri üzerinde bilirkişiler incelemesi yaptırılması ve tarafların diğer tüm delillerinin toplanması ile karar verilmesi gerektiği-
TBK m. 19 gereğince açılmış muvazaa hukuksal nedenine dayalı olarak şahsi nitelikte ve borçlunun tasarruflarına yönelik tasarrufun iptali istemine ilişkin davanın mutlak ticari dava olmadığı, talebin 'taraflar arasındaki alacak-borç ilişkisinin muvazaalı olduğunun tespitine yönelik olduğu', muvazaalı olduğu iddia olunan icra takibinin kambiyo vasfında bonoya dayanmasının da davayı mutlak ticari dava haline getirmeyeceği, uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekeceği-
Davalı borçlunun dava dayanağı olan takibe İİK 67 e göre itiraz ettiği, davacı tarafından da itirazın iptali davası açıldığı anlaşıldığından, itirazın iptali davasının sonucunun bekletici mesele yapılması, itirazın iptaline karar verilip takibin kesinleşmesi halinde dosyanın İİK 277 ve devamı maddelerine göre değerlendirilerek oluşacak sonuca göre, karar verilmesi gerekeceği-
Uyap'ta yapılan kontrollerde; duruşmadan haberi olan davacı vekilinin duruşma bittikten sonra Uyap üzerinden mazeret dilekçesi gönderdiği görüldüğünden, mahkemece, davacı vekilinin sunduğu mazeret dilekçesi yönünden bir değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-