İhtiyati haczin İİK'nun 281/2 maddesinde ayrıca ve açıkça düzenlendiği- HMK 389 uyarınca, ihtiyati tedbir kararının uyuşmazlık konusu hakkında verilmesi gerektiği- TBK 19 ile İİK 277 vd. gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin davada ihtiyati tedbire ilişkin istemin reddi gerektiği-
Bedele dönüşen davada borçlu dışındaki davalıların tazminat miktarı kadar tüm mal varlıkları ile sorumlu olacağı- İİK 281 vd., TBK 19 ile 5411 s. K. hükümleri uyarınca teminatsız olarak taşınmaz üzerine ihtiyati haciz konulması talep edilmiş olup, davanın niteliği, tasarrufun iptali davalarında ihtiyati haciz için getirilen özel düzenleme, borcun doğum tarihinin yapılan tasarruftan önce olması, davacı tarafça alacaklıdan mal kaçırma amacıyla muvazaalı devir yapıldığının iddia edilmesi ve tüm dosya kapsamına göre, bu iddiaların araştırılarak sonuçlandırılmasına kadar geçecek süre için ihtiyati haciz koşullarının oluştuğu değerlendirilmişse de; dava konusu taşınmaz davadan önce ve cebri icra yoluyla dava dışı üçüncü kişiye satılmış olduğundan, dava konusu taşınmaz hakkında İİK 281/2 uyarınca ihtiyati haciz kararı verilemeyeceği, bununla birlikte davacının, tasarruf konusu taşınmazın dava dışı kişilere satılmış olması sebebiyle İİK 283/2 uyarınca nakden tazmin talebinde bulunmuş olması gözetildiğinde, söz konusu taşınmazın icra marifetiyle satışına ilişkin icra dosyası getirtilip, borçlusunun kim olduğu, icra dosyası alacaklısının satıştan ne miktar aldığı, geriye ne miktar kaldığı, artan miktar varsa sıra cetveli yapılıp yapılmadığı, sıra cetveline göre yapılan ödemeden sonra takip borçlusuna kalan miktar olup olmadığı belirlenip varsa bu tutar gözetilerek ve teminat karşılığı ihtiyati harici kararı verilmesi gerektiği-
Dava İİK'nun 277 vd. maddeleri gereği tasarrufun iptaline ilişkin olup, davalılar arasında yakın akrabalık ilişkisi (damat-kayınvalide) bulunduğu, dava konusu taşınmazın devralan davalı tarafından dördüncü bir kişiye devredilmiş olduğu, bu durumda davanın davalı üçüncü kişi yönünden nakden tazmine dönüştüğü, tazmin sorumluluğu bulunan hallerde dava konusu olmayan mal varlığının da ihtiyati hacze konu olabileceği, esasa yönelik itirazların yargılamada değerlendirileceği, mevcut şartlar itibariyle ihtiyati haciz kararının usul ve yasaya uygun olduğu-
İİK'nın 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davaları tasarruf konusu malların aynı ile ilgili olmayıp, alacaklıya alacağının temin imkanı sağlayan nispi nitelikteki bir dava türü olup, ihtiyati haciz İİK'nın 281/2 maddesinde ayrıca ve açıkça düzenlenmiş, bu gibi davalarda ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için davanın tam olarak kanıtlanmasının beklenmeyeceği, ileri sürülüş biçimine ve delil durumuna göre yaklaşık ispat durumunda ihtiyati haciz kararı verilebileceği konusunda duraksamamak gerektiği-
Davalı borçlunun davaya konu 34 adet taşınmazı muvazaalı olarak boşanıp daha sonra evlendiği eşi adına borcun doğum tarihinden sonra nam-ı müstear yoluyla edindiğini belirterek açılan iptal davasında, davalılar adına kayıtlı olması halinde tapu kaydı üzerine dava değerinin ( 470.665,55 TL) %10'u oranında ( 47.066,55 TL) teminatla dava değeriyle sınırlı olmak üzere dava sonuna kadar İİK'nun 281/1.maddesi gereğince ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesine ve (sonra dosya borcu kadar nakit teminat mukabili hacizlerin kaldırılmasına talebin kabulüne) karar verilmiş olup davacı alacaklı tarafından davalı borçlu. hakkında yürütülen icra takibine ilişkin dosya kapsamına, yargılama sırasında değişen durum ve şartlar halinde her zaman yeniden bir karar verilebilmesinin mümkün bulunmasına, yargılamanın aşaması gereğince tasarruf konusu taşınmazların alacak miktarını karşılamayacağı hususunun tereddütsüz tespit edilmemiş olmasına göre, davalıların ayrıca menkul malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konması talebinin reddinde herhangi bir isabetsizlik olmadığı-
Tebligat Kanunu'nun 16. maddesine göre tebliğ edilmek istenildiği anlaşılan tebliğ mazbatasının incelenmesinde, tebliğ memurunca, anılan mevzuat gereği, ödeme emrinin muhatap borçlunun adreste bulunup bulunmadığı ve muhatap yerine tebliğ yapılan şahsın tebellüğe ehil olduğu tespit ve tevsik edilmeksizin doğrudan aynı konutta muhatapla birlikte sakin ikamet eden açıklaması ile babası olduğunu beyan eden...’ya tebliğ edildiğinin görüldüğü, bu durumda yapılan tebligatın usulsüz olduğu- Tasarrufun iptali davalarında, hüküm kesinleşmeden de alacaklının ilamlı icra yoluna başvurabileceği, karara karşı kanun yoluna başvurulmuş olmasının kural olarak ilâmın icrasını durdurmayacağı, ayrıca ilamlı takibe konu edilen icra emrinin tebliğ edilmesinin gerekçeli kararın tebliğinin usulsüz olduğunu da bertaraf etmeyeceği, o halde mahkemece, davalı ...’ye yapılan gerekçeli kararın tebliğ işleminin usulsüz olduğu gözetilerek, borçlunun usule aykırı tebliği öğrenme tarihi olarak beyan ettiği tarihin gerekçeli kararın tebliğ tarihi olarak kabul edilerek buna göre süresinde yapılan itirazlarının esası incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu gayrimenkulün davalı borçlu tarafından düşük bedelle davalı üçüncü kişiye ondan da davalı dördüncü kişiye devredildiği anlaşılmasına rağmen, hüküm kısmında sadece davalı üçüncü kişi yönünden karar verilip, birleşen davanın davalısı dördüncü kişi yönünden olumlu olumsuz bir karar verilmeksizin yazılı biçimde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
HMK’nun 333/1.maddesine göre, davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında karar verilmesine gerek bulunmayan hallerde, davanın açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre yargılama giderinin takdir edilmesi gerektiği-
Mahkemece vekillikten çekilme dilekçesi davalıya tebliğ edilmemiş olup, davalı vekilinin eldeki dava bakımından vekilliğinin devam ettiğinin anlaşıldığı, gerekçeli karar ve davacının istinaf dilekçesi ise tebligat zarfında mernis şerhi bulunmaksızın Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre davalıya tebliğinin sağlandığı, bu durumda Bölge Adliye Mahkemesince, davalıya vekilinin istifa dilekçesinin usulen tebliği ile Avukatlık Yasası'nda belirtilen onbeş günlük sürenin beklenmesi ve akabinde duruma göre gerekçeli karar ile istinaf dilekçesinin tebliği ile sonucuna göre esastan inceleme yapılması gerekirken, davalı yönünden ilk derece mahkemesince Tebligat Kanunu’na aykırı yapılan tebligatlar dikkate alınmaksızın esastan inceleme yapılarak karar verilmesinin isabetli olmadığı-
Mahkemenin ilk kararında, davalı aleyhine karar tarihi itibari ile maktu vekalet ücretine hükmedilmiş ve bu husus davacı tarafından temyiz edilmediğinden davalı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu-