Bir yerel mahkeme kararının Yargıtay ilgili Dairesince bozulması üzerine, kararı bozulan mahkemenin ya "hiçbir delil toplamadan önceki kararında ısrar edebileceği" ya da "bozma ilamına uyabileceği", bozma ilamına uyması halinde, "bozma ilamında gösterilen şekilde inceleme yapıp karar vermek" zorunda olduğu (yani; bozmaya uymakla, bozma lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak doğacağı)-
İİK’nun 97/XVII. maddesi hükmüne göre; icra mahkemesince tasarrufun iptali davasının görülebilmesi için «karşılık dava» olarak açılması gerektiği (Doğrudan doğruya açılan iptal davalarına bakmak görevinin ise genel mahkemelere ait olduğu)–
Tasarrufun iptali davalarının birden fazla açılmış olması halinde, hacze iştirak sorununun İİK.nun 268 ve 100. maddelere göre çözümlenmesi gerekeceği- İİK.nun 281. maddesi uyarınca uygulanan ihtiyati haczin, iptal davasının kabulü ile kesin hacze dönüşeceği–
Tasarrufun iptali davalarının amacının, yapılan tasarrufun (işlemin) davacı-alacaklı bakımından butlanına hükmettirmek olduğu, davanın kabulü halinde, davacı-alacaklının "dava konusu mal üzerinde cebri icra yoluyla hakkını almak" yetkisini elde edeceği, bu nedenle dava sonunda ayrıca kaydın(tapu/trafik kaydının) terkinini (mülkiyetin intikalini) sağlayacak biçimde hüküm kurulamayacağı, mahkemece "takip konusu alacak ve eklentileri ile sınırlı olmak üzere satış (ipotek) işleminin iptaline" karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarında, görevin belirlenmesinde, dava konusu taşınmazın "tapuda gösterilen satış bedeli"nin değil, "gerçek değeri"nin esas alınacağı-
Takip konusu vergi alacağının tahsil edilmiş olması halinde mahkemece "konusu kalmayan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına" şeklinde karar verilmesi gerekeceği-
Davacı alacaklı tarafından "kendisine borçlu olan davalı ile diğer davalı üçüncü kişi arasındaki işlemin, danışıklı (muvazaalı) olduğu, kendisini alacağından yoksun bırakmak amacıyla yapılmış olduğu" ileri sürülerek BK. 18 (şimdi; TBK. mad. 19) dayanılarak iptâl davası açılabileceği, muvazaanın onlara karşı işlenmiş bir "haksız fiil" niteliğinde olduğu, bu davanın dinlenebilmesi için, davacı-alacaklının ayrıca "aciz belgesi"ne dayanmak zorunda olmadığı, davadan muvazaanın varlığının anlaşılması halinde, İİK. 283/I'e göre "iptâl ve tescil olmaksızın taşınmazın haciz ve satışının istenebileceğine" karar verilmesi gerekeceği–
Tasarrufun iptali davaları için "yetki" konusunda İcra ve İflas Kanununda özel bir hüküm öngörülmemiş olduğu için -bu davalar "ayni" değil "şahsi" dava olduğundan- yetkili mahkemenin genel yetki kuralını içeren HUMK. 9'a (şimdi; HMK. 6'ya)göre belirleneceği–